aliserdarbolat
18 Eylül 2025 Perşembe
Vatan Partisi Filistin Açıklaması görüntü kaydı ve fotoğraflar: KIRMIZI SOHBETLER
15 Eylül 2025 Pazartesi
Son İslam Halifesi 2. Abdülmecid Efendi'nin aile resimleri
2. Abdülmecid: 18 Kasım 1922 - 3 Kasım 1924 arasında görev yapan son halife.

+++
wikipedia: Abdülmecid Efendi
Abdülmecid'in torunu Bereket Cah
11 Eylül 2025 Perşembe
Pontus için Mücadele Topraklarımıza Sıçradı
Pontus için Mücadele Topraklarımıza Sıçradı
Ali Serdar Bolat 20 Ağustos 2010
Recep Bey (Tayyip Erdoğan), Sümela'da ayin yapılmasına karşı çıkanları şöyle eleştirdi:
“Bunu başarmamız lazım. Bugün Sümela'da geldiler Hristiyanlar kendilerine göre ayinlerini yaptılar. Bir iki grup, malum, kimler olduğunu benim anlatmama gerek yok, 'İşte bak yeniden Pontus'u hortlattılar...' Yahu arkadaş ne oldu, geldiler ayinlerini yaptılar, gittiler. Kaç kişi, 1,500-2,000 kişi. Ne kaybettik?
Biz kazanıyoruz aslında. Ne kazanıyoruz söyleyeyim size; inancına güvenen, inanç hürriyetinden korkmaz. Fikrine, düşüncesine güvenen fikir ve düşünce hürriyetinden korkmaz. Bunlar 'Milliyetçiyiz' diyorlar.
Aç Osmanlı tarihini bir oku. Bak Osmanlı bunlardan korkmuş muydu? Osmanlı açmış ve Osmanlı bunlarla da hiçbir zaman en ufak bir sıkıntıya düşmeden tam aksine bunları uluslararası camiada da kendisinin otoritesi için en iyi şekilde kullanmış.
Şimdi nedir yahu... Aman yarabbi! Ülkeyi kurcalamak, karıştırmak için bir korku havası... Üstad Necip Fazıl şöyle derdi: 'Başarı korkuyu korkutmaktadır' derdi. Korkuyu korkutmak, bu çok önemli. İşte bizim bunu başarmamız lazım. Eğer korkuyu korkutamıyorsan zaten adam gibi ortada dolaşma, çekil kenara. Ortada nasıl yaşayacaksan yaşa. Sana ancak münzevi bir hayat yakışır. Dolaşacaksak, yiğitçe dolaşalım ve inandığımızı inandığımız gibi anlatalım.”
Turgut Özal da ilk PKK saldırısından sonra "Birkaç eşkiya" diye olayı küçük göstermeye çalışmıştı.
Recep Bey de "2000 kişi, ne olacak?" diyor.
İlk PKK saldırısı nasıl "Bağımsız Kürdistan" için terörün başlangıç fişeği idiyse, bu ayin de "Bağımsız Pontus" için işaret fişeği oldu.
Türk bayraklı tişörtler giymiş olan gençler tören alanına yaklaştırılmazken, törene katılan Ortodoks gençler Pontus Devleti haritalı tişörtler giyiyorlardı.
Vatanımızdan kopartmak istedikleri toprakların sınırını çizmişler, haritasını yapmışlar, alenen gösteriyorlar.
Trabzon Emniyeti, ayin karşıtı Ergenekoncu teröristlere karşı yaptığı bir operasyonda Türk bayrağı desenli 500 tişört ele geçirdi.
Haberturk (Türk değil Turk) 16 Ağustos 2010'da aynen şöyle yazdı:
"Türk bayrağı desenli 500 adet tişört ele geçirildi.
Trabzon Emniyeti Terörle Mücadele ekiplerinin ayin öncesi yaptıkları operasyonda 12 kişi de gözaltına alındı".
Kendi ülkemizde kendi bayrağımız kendi polisimizce ele geçiriliyor, ama Pontus haritaları serbestçe dolaştırılıyor.
Türk bayrağı taşımak teröristlik, Pontus haritası taşımak demokrasi oluyor devr-i AKP'de...
Trabzon Emniyeti, Pontus Devleti haritalı tişört giyenleri yakalayıp; "Bu nedir?" diye sormuyor.
İşte AKP açılımı.
Binlerce genç bu bölgeden "okutacağız" diye Yunanistan'a götürülüyor, Yunanca ve Pontusça öğrenimi görüyorlar.
Orada kendilerinin aslında Pontus Rumu olduğunu, faşist Türk devleti tarafından Türkleştirildiklerini öğrenip geri dönüyorlar.
Yeni bir PKK'nın militanları işte böyle yetiştiriliyor.
Başta Yunanistan olmak üzere taa uzak Avustralya'da bile toplam 500'ün üzerinde Pontus derneği onyıllardır çalışmalar yapıyorlar.
Pontus devletinin sınırlarını belirlemişler, haritalarını yapmışlar. Tişörtlere basmışlar.
İnternet sitelerinde ilan ediyorlar:
"Bu topraklarda Pontus Devleti kuracağız"
Recep Bey Müslümanları kandırmak için: "Biz de Atina'da cami açacağız" diyor.
Bu iki şey denk midir?
Türkiye, Atina ve çevresinin Türklere ait olduğunu mu iddia etmektedirler?
"Atina ve çevresini Yunanlılardan kurtarıp orada bir Türk devleti kurma" projesi var mıdır?
Fakat aksine, Yunanlıların "Doğu Karadeniz bölgesinde bir Rum Pontus Devleti kurma" projesi vardır.
Bunu da giydikleri tişörtlerle yurdumuzda ilan etme noktasına gelmişlerdir.
Pontus Devleti çalışmalarında bir adım ileri gitmişlerdir.
Bunu basit bir "Ayin yapmışlar da ne olmuş" demagojisiyle geçiştirmek mümkün değildir.
Kanuna aykırı
Recep Bey, Osmanlı'yı örnek veriyor.
Osmanlı zamanında "Bağımsız Pontus Devleti kurma" çalışmaları var mıydı?
Ayrıca, şu anda Osmanlı Devletinde değil, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşıyoruz.
Ve, T.C. kanunlarına göre Sümela müze statüsüne geçirilmiş, resmi kamusal alan olmuştur.
Müzelerde dinsel ayin yapmak T.C. kanunları ile yasaklanmıştır.
Recep Bey bu ayine izin vermek suretiyle kanunları kabaca çiğnemiştir.
Yarın gelip Ayasofya'da ayin yapmak isterlerse izin verecek misiniz Recep Bey???
Terörist Veli Küçük ayine izin vermemişti
1997'de Rahmi Koç'un düzenlemesiyle Bartolomeos ve diğer konuklar "Venizelos" adlı gemi ile Trabzon limanına geldiler.
Atatürk'ün mağlup ettiği Yunan Komutanı Venizelos'un adını taşıyan gemi ile gelmeleri bir mesaj idi.
Mesut Yılmaz'ın Başbakan olduğu AnaYol Hükümeti, amacı sözde "Çevre kirliliği ile mücadele" olan bu geziyi destekliyordu.
Ama Jandarma Karadeniz Bölge Komutanı Veli Küçük, geminin "çevre" için değil, Pontus propagandası için geldiğini biliyordu.
Trabzon İl Jandarma Komutanlığı'na bir talimat gönderdi.
Gemidekilerin kıyıya çıkmaları halinde gözaltına alınmalarını istedi.
Trabzon Valiliği Veli Küçük'ün talimatını hükümete iletince kıyamet koptu.
Ancak Albay Veli Küçük direndi, talimatı geri çekmedi.
Trabzon halkının da tepkisini göstermesi sonunu gemidekiler karaya çıkamadılar.
Şimdi Veli Küçük, "terörist" suçlaması ile 944 gündür hapiste.
Atatürk'ün "Fesat ve hıyanet ocağı" dediği Patrikhane ise eller üstünde.
Onun için şimdi kıyıya çıkıp ayin yapabildiler.
Bartolomeos "Evrensel Dinsel Otorite" (Ekümen) haline getiriliyor.
AKP, kanunları paspas gibi çiğnemeye devam ediyor.
Ayin yapılması yasak olan müzede ayin yapılıyor.
Görevi kanunlarca sadece "İstanbul'daki Rumların dini ihtiyaçlarını gidermek" olarak belirlenen Rum Papazı Bartolomeos, kanunları çiğneyerek, görev yeri olan İstanbul dışında ayin yönetip Ekümenlik yolunda bir adım daha ilerliyor.
AKP yönetiminde Türk kanunları, Türk hukuku değil, Amerikan kanunları, Amerikan hukuku uygulanmaktadır.
Resimdeki tişörtün arkasında "PONTUS ANAVATANIMIZ" yazmaktadır.
Bir Türk'ün Selanik'e gidip de Atatürk'ün doğduğu evin önünde benzer bir tişört giydiğini düşünebilir misiniz?
+++
Sümela'da Ayin
Başlangıçta düşüncem bu idi ama ayin öncesi, ayin sırası ve sonrasında yaşananlar gösterdi ki devletin böyle bir kaygısı da faaliyeti de yokmuş.
Aşağıya bir bir resim koyup bir de yazı aktaracağım. Değerlendirme de herkesin kendisine kalsın.
+++
Türk Müftü'ye cefa, Rum Papaz'a sefa
Bulgaristan ve Yunanistan’da Türklerin Müftülerini kendileri seçmeleri engellenirken AB üyesi bu iki ülkeye ağzını açıp bir laf söylemeyen Avrupa Birliği yetkilileri, Fener Papazı’nın isteklerini yapmazsak Türkiye’yi AB’ye almayacaklarını kasılarak beyan ediyorlar.
İşte çifte standart rezaletinin ayrıntıları:
Bulgaristan Başmüftülük binası mühürlendi
Sofya’daki Başmüftülük binası girişi. Kapı üzerinde Bulgarca: “Musulmansko İzpavedanye” (Müslüman Din İşleri) yazıyor.
Bulgaristan’da yaşayan Müslümanlar miting ve imza kampanyası düzenleyerek kararı protesto ettiler.
Merkezi Almanya’da bulunan Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) tarafından bildirildiğine göre, Sofya’daki Başmüftülük binası mühürlenerek kapatıldı. (27 Kasım 2010)
Yüksek Dini Şura başkanı ilan edilen Nedim Gencev taraftarları, jandarma destekli 30 polis ile binaya gelerek, ellerinde yolsuzluk belgeleri olduğunu söylediler ve Başmüftü ile diğer çalışanları binadan attırdılar. Bulgaristan Ulusal Radyosu’na konuşan Gencev, müftülüğün 2,5 milyon Avro ödenmemiş borcu olduğunu, bu yüzden duruma el koyduklarını söyledi.
Savcı, binada kırık kapı ve camlar olduğunu, bu nedenle binada araştırma yapmak için binayı mühürleyip kapattıklarını, binanın kontrolünün İçişleri Bakanlığı’na geçtiğini söyledi.
Bizim Diyanet İşleri başkanlığı, aynı gün bir açıklama yaparak, İstinaf mahkemesi kararı beklenmeden yapılan bu uygulamadan endişe duyulduğunu söyledi.
Yunanistan’da Türkler kendi Müftülerini seçemiyor
Aynı sorun Yunanistan’da uzun zamandır devam ediyor. Türklerin seçtiği Müftüleri kabul etmeyen Yunan Hükümeti, kendi seçtiği Müftüleri tayin ediyor.
Bundan başka, Türkler adında “Türk” kelimesi geçen dernek kuramıyorlar. Çünkü Yunan Hükümeti’ne göre bunlar Türk değil, “Yunanistanlı Müslüman” azınlık.
Eskiden Türk çocuklarının devam ettiği okullarda Türkiye’den gelen öğretmenler ders verirdi.
Avrupa Birliği’ne girdikten sonra Recep Bey misali “İleri Demokrasi”ye geçen Yunan Hükümeti, bu uygulamaya son vererek kendi okullarında yetiştirdiğ. ve çok kötü Türkçe konuşan öğretmenleri tayin etmeye başladı.
Sıra bize gelince “Kürt Azınlığı” yaygaraları koparan Avrupa Birliği, kendi üyesi olan bir ülkede yapılan bu rezillikleri görmezden geliyor.
+++
AKP Hükümeti 12 yabancı papazı “Türk” yapıverdi
Kendi kendini Fener Patriği ilan eden Rum Papazı Bartolomeos, feryat edip duruyordu:
“Kutsal Sen Sinod Meclisi’ni toplayamıyorum”
Patrikhanenin Yönetim Kurulu olan Sen Sinod Meclisi’nde yeteri kadar sayıda din adamı olmadığından Meclis bir türlü toplanamıyormuş.
Peki neden yeteri kadar din adamı yokmuş?
Çünkü Heybeliada Papaz Okulu kapalı olduğu için yerli Rumlardan din adamı yetişmiyormuş.
Kanuna göre Meclisteki din adamlarının T.C. vatandaşı olma zorunluluğu varmış.
İçi hicranla dolan Recep Bey 12 yabancı papaza T.C. vatandaşlığı vererek bu sorunu çözüverdi.
Peki Papaz Okulu niçin kapalı?
Çünkü ülkemiz kanunlarına göre Türkiye’deki tüm okullar, dershaneler Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olmak zorunda.
Patrikhane ise Papaz Okulu’nun Bakanlığa bağlanmasını kabul etmediği için okulu kapattı.
Ve yıllardır: “Türkiye okulumuzu açmamıza izin vermiyor” diye yalan yere feryat etmekte.
Amerika ve Avrupa Birliği bunu bildikleri halde Türkiye’ye “Papaz Okulu’nu açın” diye baskı yapmaktalar.
Açmaz isek, AB’ye giremezmişiz.
Peki, Patrikhane niçin okulun Bakanlığa bağlanmasını istemiyor?
Çünkü Patrikhane, Vatikan gibi bir devlet olmak istiyor. O yüzden okul Türkiye Devleti’ne değil, Patrikhane’ye bağlı olmalı.
Lozan Antlaşması ile “Sadece İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada'daki Rumların dini işlerine bakması ve Fatih Kaymakanlığı’na bağlı olarak çalışması” koşulu ile Türkiye’de kalmasına izin verilen Patrikhane, şimdi Türkiye topraklarından bir kısmı üzerinde bağımsız bir “Fener Devleti” kurmak için çaba gösteriyor.
Bir de şu soru sorulabilir:
Patrikhane niçin Türkiye vatandaşı Rumları dışardaki mesela Avrupa veya Amerika’daki bir papaz okuluna gönderip sorunu çözmüyor?
İki nedeni var.
Birincisi, böyle yaparsa Türkiye “İşte sorunu çözdün, Heybeliada Okulu’na gerek kalmadı” diyebilir.
Diğeri de, başka ülke vatandaşı papazları Meclis’e almakla Patrikhaneyi “Evrensel” (ekümenik=dünyadaki tüm Ortodoksların temsilcisi) yapma yolunda bir adım daha atmış oluyor.
Yunanistan ve Bulgaristan’daki hak ihlallerine ses çıkarmayan gayet demokratik Avrupa ülkeleri ile Amerika, papaza devlet kurdurma aşkı ile Türkiye’yi köşeye kıstırmaya çalışıyor ve maalesef AKP Hükümeti aynen Füze kalkanı ve diğer konularda olduğu gibi, itiraz edemiyor, Türkiye haklı olduğu halde haksız suçlamaları kabul ediyor, papazın hedefine ulaşması için yabancı papazlara bir günde T.C. nüfus cüzdanı veriliyor.
Kanunlara aykırı olarak Yetimhane’nin tapusunun Patrikhane’ye verilmesi de Patrikhanenin mal mülk edinmesi ve kuracağı devlete ait bina ve arazileri satın almasına giden yolu açıyor.
Hem Lozan, hem de mevcut kanunlar AKP Hükümeti tarafından paspas gibi çiğneniyor
+++
+++