18 Eylül 2025 Perşembe

Vatan Partisi Filistin Açıklaması görüntü kaydı ve fotoğraflar: KIRMIZI SOHBETLER


Üsküdar Haber Gazetesi Sahibi Turhan Bal, Vatan Partisi İstanbul İl Örgütü'nün Üsküdar Meydanı'nda yaptığı Filistin eylemini KIRMIZI SOHBETLER DİZİSİNDE yayınladı.

17 Eylül 2025  Saat 17:00

8 dakika 34 saniye süreli görüntü kaydı
Tıklayınız:












+++

15 Eylül 2025 Pazartesi

Son İslam Halifesi 2. Abdülmecid Efendi'nin aile resimleri

2. Abdülmecid18 Kasım 1922 - 3 Kasım 1924 arasında görev yapan son halife.

Yaşam süresi: 1868 - 1944

Yavuz Sultan Selim ve ondan sonraki Osmanlı padişahları aynı zamanda halife idiler.

3 Temmuz 1918 - 1 Kasım 1922 arasında görev yapan  
       Vahdettin'den sonra padişahlık kaldırıldığı için 
                  2. Abdülmecid yalnızca halifedir.

Halife 2. Abdülmecid Efendi

25 Kasım 1922 günlü Fransız dergisinin kapağı:
Kızı Dürrüşehvar Sultan ile
LE NOUVEAU KHALIFE ABDUL MEDJID
(YENİ HALİFE ABDÜL MECİD)

Halife 2. Abdülmecid Efendi
Eşi Mehista Kadınefendi
ve kızı Dürrüşehvar Sultan ile

Halife 2. Abdülmecid, kızı Dürrüşehvar Sultan ve damadı
(Haydarabad Nizamı Sultan Mir Osman'ın büyük oğlu)
Prens Nevvab Azam Cah - 1931
(Haydarabad Nizamlığı, Hindistan’ın güneyinde Babür İmparatorluğu devlet adamı Nizâmülmülk Âsaf Cah’ın kurduğu 1724-1948 yılları arasında hüküm süren devlet.)  

(Sultan 5. Murad'ın torunu Adile Sultan'ın kızı Nilüfer Hanım  
da Sultan Mir Osman'ın küçük oğlu Muazzam Cah ile evlendi)

Dürrüşehvar Sultan ve eşi Azam Cah

2. Abdülmecid ve kızı Dürrüşehvar Sultan -  Nice, Fransa

Kızı Dürrüşehvar Sultan
ve torunları ile

Halife 2. Abdülmecid ve kızı Dürrüşehvar Sultan

Dürrüşehvar Sultan ve eşi Azam Cah

Dürrüşehvar Sutan ile ilgili İngilizce video: 

The Last Princess of Hyderabad
(Son  Haydarabad Prensesi)
2006'da öldü, Londra'da Müslüman mezarlığında yatıyor..
Abdülmecid Medine'de toprağa verildi. 

Dürrüşehvar Sultan 1933
İmza ve tarih kendi el yazısı

Dürrüşehvar Sultan ve oğlu

Durru Shehvar (Dürrüşehvar)  imzalı fotoğrafı
Haydarabad 1939

Son Halife 2. Abdülmecid'in oğlu Ömer Faruk
eşi son padişah Vahdettin'in kızı Sabiha Sultan 
ve kızları Neslişah

Son Padişah Vahdettin'in kızı Sabiha Sultan
2. Abdülmecid'in oğlu Ömer Faruk ile evlendiği gün,1921

Sabiha Sultan ve Ömer Faruk Efendi 1920
Nişanlı iken çekilen fotoğrafları

Son Padişah Vahdettin'in kızı
(son Halife 2. Abdülmecid'in oğlu Ömer Faruk'un eşi)
Sabiha Sultan
(Annesi Emine Nazikeda Kadınefendi)

Fatma Neslişah Sultan
Sabiha Sultan ve Ömer Faruk'un kızı
Vahdettin'in ve 2. Abdülmecid'in torunu

Hanzade Sultan
Sabiha Sultan ve Ömer Faruk'un kızı
Vahdettin'in ve 2. Abdülmecid'in torunu
Mısır Hanedanı'ndan Mehmet Ali İbrahim ile evlendi

Necla Hibetullah Sultan
Sabiha Sultan ve Ömer Faruk'un kızı
Vahdettin'in ve 2. Abdülmecid'in torunu

Fatma Neslişah Sultan
Sabiha Sultan ve Ömer Faruk'un kızı
Vahdettin'in ve 2. Abdülmecid'in torunu

Neslişah Sultan, Paris 1950'li yılların sonu

Üçkızkardeş: Soldan sağa:
Neslişah, Hanzade ve Necla Sultanlar

Anne ve iki kızı: Soldan sağa:
Hanzade, Sabiha ve Necla Sultanlar

Neslişah Sultan
Mısır'da Kral naibi ile evlendi
Neslişah Sultan, eşi ve çocukları. Kahire.

Hanzade ve kızı Fazile Sultanlar

Hanzade ve Fazile Sultanlar
Fazile Sultan Irak Kralı Faysal ile nişanlı iken
Irak'ta devrim olunca öldürüldü

Hanzade ve Fazile Sultanlar

Neslişah, Hanzade ve Necla Sultanlar
anneleri Sabiha Sultan ile İstanbul'da 1960'lı yıllar

+++

2. Abdülmecid hem halife, hem de ressamdı:

Haremde Goethe adlı tablo 1898 -1917 
Abdülmecid'in fırçasından
Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi.
Haremde Beethoven adlı tablo 1915 
Abdülmecid'in fırçasından
İstanbul Resim ve Heykel Müzesi
Abdülhak Hamit Tarhan tablosu.
Abdülmecid'in kaleminden
Altına sağda "kalbî yapılmış resim" yazmış
ve sol tarafa imzasını atmış
Tarih: 1343
+++

Bu sayfa 14 Eylül 2025'de güncellendi

+++

arşiv:
Arap kızlar saç dansı yaptı Trump için,
Suudi Prenses de elini verdi 

+++

wikipedia: Abdülmecid Efendi 

https://tr.wikipedia.org/wiki/Abd%C3%BClmecid_Efendi

Abdülmecid'in torunu Bereket Cah 

Hilafetin kaldırıldığı gece


+++

11 Eylül 2025 Perşembe

Pontus için Mücadele Topraklarımıza Sıçradı

2011 öncesi yazıldığı için blogumda olmayan 
Fener Patrikhanesi ile ilgili yazımdır:

Pontus için Mücadele Topraklarımıza Sıçradı

Ali Serdar Bolat       20 Ağustos 2010

Recep Bey (Tayyip Erdoğan), Sümela'da ayin yapılmasına karşı çıkanları şöyle eleştirdi:

“Bunu başarmamız lazım. Bugün Sümela'da geldiler Hristiyanlar kendilerine göre ayinlerini yaptılar. Bir iki grup, malum, kimler olduğunu benim anlatmama gerek yok, 'İşte bak yeniden Pontus'u hortlattılar...' Yahu arkadaş ne oldu, geldiler ayinlerini yaptılar, gittiler. Kaç kişi, 1,500-2,000 kişi. Ne kaybettik?

Biz kazanıyoruz aslında. Ne kazanıyoruz söyleyeyim size; inancına güvenen, inanç hürriyetinden korkmaz. Fikrine, düşüncesine güvenen fikir ve düşünce hürriyetinden korkmaz. Bunlar 'Milliyetçiyiz' diyorlar.

Aç Osmanlı tarihini bir oku. Bak Osmanlı bunlardan korkmuş muydu? Osmanlı açmış ve Osmanlı bunlarla da hiçbir zaman en ufak bir sıkıntıya düşmeden tam aksine bunları uluslararası camiada da kendisinin otoritesi için en iyi şekilde kullanmış.

Şimdi nedir yahu... Aman yarabbi! Ülkeyi kurcalamak, karıştırmak için bir korku havası... Üstad Necip Fazıl şöyle derdi: 'Başarı korkuyu korkutmaktadır' derdi. Korkuyu korkutmak, bu çok önemli. İşte bizim bunu başarmamız lazım. Eğer korkuyu korkutamıyorsan zaten adam gibi ortada dolaşma, çekil kenara. Ortada nasıl yaşayacaksan yaşa. Sana ancak münzevi bir hayat yakışır. Dolaşacaksak, yiğitçe dolaşalım ve inandığımızı inandığımız gibi anlatalım.”

+++

Neresini düzeltelim?

Tayyip Erdoğan Osmanlı tarihini azıcık okusaydı, Girit'in ve Makedonya'nın elimizden çıkmasındaki kilise oyunlarını, Osmanlı'nın ülkeyi içeriden bölen bu nifak yuvası ile yaşadığı sorunları, Patrikhane'deki kin kapısının geçmişini bilir, kamuoyunu açıkça yanıltarak kendini tekrarlamazdı.

Turgut Özal da ilk PKK saldırısından sonra "Birkaç eşkiya" diye olayı küçük göstermeye çalışmıştı.

Recep Bey de "2000 kişi, ne olacak?" diyor.

İlk PKK saldırısı nasıl "Bağımsız Kürdistan" için terörün başlangıç fişeği idiyse, bu ayin de "Bağımsız Pontus" için işaret fişeği oldu.

Türk bayraklı tişörtler giymiş olan gençler tören alanına yaklaştırılmazken, törene katılan Ortodoks gençler Pontus Devleti haritalı tişörtler giyiyorlardı.

Sümela'da ayini izleyenlerin giydikleri
tişörtlerin üzerindeki haritanın altında 
Yunanca "Pontus, vatanımız" yazılı...

Vatanımızdan kopartmak istedikleri toprakların sınırını çizmişler, haritasını yapmışlar, alenen gösteriyorlar.


Recep Bey ise hala "Ayin yapmışlar da ne olmuş" diye pisliği örtmeye çabalıyor.

+++

Trabzon Emniyeti, ayin karşıtı Ergenekoncu teröristlere karşı yaptığı bir operasyonda Türk bayrağı desenli 500 tişört ele geçirdi.

Haberturk (Türk değil Turk) 16 Ağustos 2010'da aynen şöyle yazdı:

"Türk bayrağı desenli 500 adet tişört ele geçirildi.
Trabzon Emniyeti Terörle Mücadele ekiplerinin ayin öncesi yaptıkları operasyonda 12 kişi de gözaltına alındı".

Kendi ülkemizde kendi bayrağımız kendi polisimizce ele geçiriliyor, ama Pontus haritaları serbestçe dolaştırılıyor.

Türk bayrağı taşımak teröristlik, Pontus haritası taşımak demokrasi oluyor devr-i AKP'de...

Trabzon Emniyeti, Pontus Devleti haritalı tişört giyenleri yakalayıp; "Bu nedir?" diye sormuyor.

İşte AKP açılımı.

+++

Binlerce genç bu bölgeden "okutacağız" diye Yunanistan'a götürülüyor, Yunanca ve Pontusça öğrenimi görüyorlar.

Orada kendilerinin aslında Pontus Rumu olduğunu, faşist Türk devleti tarafından Türkleştirildiklerini öğrenip geri dönüyorlar.

Yeni bir PKK'nın militanları işte böyle yetiştiriliyor.

+++

Başta Yunanistan olmak üzere taa uzak Avustralya'da bile toplam 500'ün üzerinde Pontus derneği onyıllardır çalışmalar yapıyorlar.

Pontus devletinin sınırlarını belirlemişler, haritalarını yapmışlar. Tişörtlere basmışlar.

İnternet sitelerinde ilan ediyorlar:

"Bu topraklarda Pontus Devleti kuracağız"

Recep Bey Müslümanları kandırmak için: "Biz de Atina'da cami açacağız" diyor.

Bu iki şey denk midir?

Türkiye, Atina ve çevresinin Türklere ait olduğunu mu iddia etmektedirler?

"Atina ve çevresini Yunanlılardan kurtarıp orada bir Türk devleti kurma" projesi var mıdır?

Fakat aksine, Yunanlıların "Doğu Karadeniz bölgesinde bir Rum Pontus Devleti kurma" projesi vardır.

Bunu da giydikleri tişörtlerle yurdumuzda ilan etme noktasına gelmişlerdir.

Pontus Devleti çalışmalarında bir adım ileri gitmişlerdir.

Bunu basit bir "Ayin yapmışlar da ne olmuş" demagojisiyle geçiştirmek mümkün değildir.

+++

Kanuna aykırı

Recep Bey, Osmanlı'yı örnek veriyor.

Osmanlı zamanında "Bağımsız Pontus Devleti kurma" çalışmaları var mıydı?

Ayrıca, şu anda Osmanlı Devletinde değil, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşıyoruz.

Ve, T.C. kanunlarına göre Sümela müze statüsüne geçirilmiş, resmi kamusal alan olmuştur.

Müzelerde dinsel ayin yapmak T.C. kanunları ile yasaklanmıştır.

Recep Bey bu ayine izin vermek suretiyle kanunları kabaca çiğnemiştir.

Yarın gelip Ayasofya'da ayin yapmak isterlerse izin verecek misiniz Recep Bey???

+++

Terörist Veli Küçük ayine izin vermemişti

1997'de Rahmi Koç'un düzenlemesiyle Bartolomeos ve diğer konuklar "Venizelos" adlı gemi ile Trabzon limanına geldiler.

Atatürk'ün mağlup ettiği Yunan Komutanı Venizelos'un adını taşıyan gemi ile gelmeleri bir mesaj idi.

Mesut Yılmaz'ın Başbakan olduğu AnaYol Hükümeti, amacı sözde "Çevre kirliliği ile mücadele" olan bu geziyi destekliyordu.

Ama Jandarma Karadeniz Bölge Komutanı Veli Küçük, geminin "çevre" için değil, Pontus propagandası için geldiğini biliyordu.

Trabzon İl Jandarma Komutanlığı'na bir talimat gönderdi.

Gemidekilerin kıyıya çıkmaları halinde gözaltına alınmalarını istedi.

Trabzon Valiliği Veli Küçük'ün talimatını hükümete iletince kıyamet koptu.

Ancak Albay Veli Küçük direndi, talimatı geri çekmedi.

Trabzon halkının da tepkisini göstermesi sonunu gemidekiler karaya çıkamadılar.

Şimdi
Veli Küçük, "terörist" suçlaması ile 944 gündür hapiste.

Atatürk'ün "Fesat ve hıyanet ocağı" dediği Patrikhane ise eller üstünde.

Onun için şimdi kıyıya çıkıp ayin yapabildiler.

Bartolomeos "Evrensel Dinsel Otorite" (Ekümen) haline getiriliyor.

AKP, kanunları paspas gibi çiğnemeye devam ediyor.

Ayin yapılması yasak olan müzede ayin yapılıyor.

Görevi kanunlarca sadece "İstanbul'daki Rumların dini ihtiyaçlarını gidermek" olarak belirlenen Rum Papazı Bartolomeos, kanunları çiğneyerek, görev yeri olan İstanbul dışında ayin yönetip Ekümenlik yolunda bir adım daha ilerliyor.

AKP yönetiminde Türk kanunları, Türk hukuku değil, Amerikan kanunları, Amerikan hukuku uygulanmaktadır.

+++

Resimdeki tişörtün arkasında "PONTUS ANAVATANIMIZ" yazmaktadır.

Bir Türk'ün Selanik'e gidip de Atatürk'ün doğduğu evin önünde benzer bir tişört giydiğini düşünebilir misiniz?


+++

Bu yazımı 31 Ağustos 2010 günü aşağıdaki sitede yayınlayan Şakir Aksu yaptığı tanıtımda şöyle yazıyor:

Sümela'da Ayin

Sümela'da 88 yıl önce (1922, Yani Atatürk yasaklamış) yasaklanıp son verilen ayin için fikrimi soran arkadaşlarıma; "Aynı şey her sene Selçuk'ta (Efes) oluyor da Sümela'da neden olmasın" demiş ve ilave etmiştim. "Devlet bu ayinlere izin vermeli ama bölgede etnik bölücülük amaçlı kullanılması ihtimaline karşı da her türlü tedbiri almalıdır"
Başlangıçta düşüncem bu idi ama ayin öncesi, ayin sırası ve sonrasında yaşananlar gösterdi ki devletin böyle bir kaygısı da faaliyeti de yokmuş.
Aşağıya bir bir resim koyup bir de yazı aktaracağım. Değerlendirme de herkesin kendisine kalsın.
Şakir Aksu
https://www.hemsinliyiz.biz/index.php/Thread/19295-S%c3%bcmela-da-Ayin/

+++

arşiv:

Türk Ortodoksları Zafer Bayramı törenlerine 
neden davet edilmiyor 

+++

Türk Müftü'ye cefa, Rum Papaz'a sefa

2011 öncesi yazıldığı için blogumda olmayan 
Fener Patrikhanesi ile ilgili yazımdır:

Türk Müftü'ye cefa, Rum Papaz'a sefa
+++++++++++++++++++++++
Ali Serdar Bolat          8 Aralık 2010

Bulgaristan ve Yunanistan’da Türklerin Müftülerini kendileri seçmeleri engellenirken AB üyesi bu iki ülkeye ağzını açıp bir laf söylemeyen Avrupa Birliği yetkilileri, Fener Papazı’nın isteklerini yapmazsak Türkiye’yi AB’ye almayacaklarını kasılarak beyan ediyorlar.

İşte çifte standart rezaletinin ayrıntıları:

Bulgaristan Başmüftülük binası mühürlendi

Sofya’daki Başmüftülük binası girişi. Kapı üzerinde Bulgarca: “Musulmansko İzpavedanye” (Müslüman Din İşleri) yazıyor. 

Mayıs ayında, Bulgaristan Yüksek Temyiz Mahkemesi, Türkler tarafından seçilen Başmüftü Mustafa Aliş Hacı ile diğer Müftülerin meşru olmadığına, ve eski sosyalist dönemde müftülük yapmış olan Nedim Gencev’in Başmüftü olması gerektiğine karar verdi.

Bulgaristan’da yaşayan Müslümanlar miting ve imza kampanyası düzenleyerek kararı protesto ettiler.

Merkezi Almanya’da bulunan Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) tarafından bildirildiğine göre, Sofya’daki Başmüftülük binası mühürlenerek kapatıldı. (27 Kasım 2010)

Yüksek Dini Şura başkanı ilan edilen Nedim Gencev taraftarları, jandarma destekli 30 polis ile binaya gelerek, ellerinde yolsuzluk belgeleri olduğunu söylediler ve Başmüftü ile diğer çalışanları binadan attırdılar. Bulgaristan Ulusal Radyosu’na konuşan Gencev, müftülüğün 2,5 milyon Avro ödenmemiş borcu olduğunu, bu yüzden duruma el koyduklarını söyledi.

Savcı, binada kırık kapı ve camlar olduğunu, bu nedenle binada araştırma yapmak için binayı mühürleyip kapattıklarını, binanın kontrolünün İçişleri Bakanlığı’na geçtiğini söyledi.

Bizim Diyanet İşleri başkanlığı, aynı gün bir açıklama yaparak, İstinaf mahkemesi kararı beklenmeden yapılan bu uygulamadan endişe duyulduğunu söyledi.

+++

Yunanistan’da Türkler kendi Müftülerini seçemiyor

Aynı sorun Yunanistan’da uzun zamandır devam ediyor. Türklerin seçtiği Müftüleri kabul etmeyen Yunan Hükümeti, kendi seçtiği Müftüleri tayin ediyor.

Bundan başka, Türkler adında “Türk” kelimesi geçen dernek kuramıyorlar. Çünkü Yunan Hükümeti’ne göre bunlar Türk değil, “Yunanistanlı Müslüman” azınlık.

Eskiden Türk çocuklarının devam ettiği okullarda Türkiye’den gelen öğretmenler ders verirdi.

Avrupa Birliği’ne girdikten sonra Recep Bey misali “İleri Demokrasi”ye geçen Yunan Hükümeti, bu uygulamaya son vererek kendi okullarında yetiştirdiğ. ve çok kötü Türkçe konuşan öğretmenleri tayin etmeye başladı.

Sıra bize gelince “Kürt Azınlığı” yaygaraları koparan Avrupa Birliği, kendi üyesi olan bir ülkede yapılan bu rezillikleri görmezden geliyor.

+++

AKP Hükümeti 12 yabancı papazı “Türk” yapıverdi

Kendi kendini Fener Patriği ilan eden Rum Papazı Bartolomeos, feryat edip duruyordu:

“Kutsal Sen Sinod Meclisi’ni toplayamıyorum”

Patrikhanenin Yönetim Kurulu olan Sen Sinod Meclisi’nde yeteri kadar sayıda din adamı olmadığından Meclis bir türlü toplanamıyormuş.

Peki neden yeteri kadar din adamı yokmuş?

Çünkü Heybeliada Papaz Okulu kapalı olduğu için yerli Rumlardan din adamı yetişmiyormuş.

Kanuna göre Meclisteki din adamlarının T.C. vatandaşı olma zorunluluğu varmış.

İçi hicranla dolan Recep Bey 12 yabancı papaza T.C. vatandaşlığı vererek bu sorunu çözüverdi.

Peki  Papaz Okulu niçin kapalı?

Çünkü ülkemiz kanunlarına göre Türkiye’deki tüm okullar, dershaneler Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olmak zorunda.

Patrikhane ise Papaz Okulu’nun Bakanlığa bağlanmasını kabul etmediği için okulu kapattı.

Ve yıllardır: “Türkiye okulumuzu açmamıza izin vermiyor” diye yalan yere feryat etmekte.

Amerika ve Avrupa Birliği bunu bildikleri halde Türkiye’ye “Papaz Okulu’nu açın” diye baskı yapmaktalar.

Açmaz isek, AB’ye giremezmişiz.

Peki, Patrikhane niçin okulun Bakanlığa bağlanmasını istemiyor?

Çünkü Patrikhane, Vatikan gibi bir devlet olmak istiyor. O yüzden okul Türkiye Devleti’ne değil, Patrikhane’ye bağlı olmalı.

Lozan Antlaşması ile “Sadece İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada'daki Rumların dini işlerine bakması ve Fatih Kaymakanlığı’na bağlı olarak çalışması” koşulu ile Türkiye’de kalmasına izin verilen Patrikhane, şimdi Türkiye topraklarından bir kısmı üzerinde bağımsız bir “Fener Devleti” kurmak için çaba gösteriyor.

Bir de şu soru sorulabilir:

Patrikhane niçin Türkiye vatandaşı Rumları dışardaki mesela Avrupa veya Amerika’daki bir papaz okuluna gönderip sorunu çözmüyor?

İki nedeni var.

Birincisi, böyle yaparsa Türkiye “İşte sorunu çözdün, Heybeliada Okulu’na gerek kalmadı” diyebilir.

Diğeri de, başka ülke vatandaşı papazları Meclis’e almakla Patrikhaneyi “Evrensel” (ekümenik=dünyadaki tüm Ortodoksların temsilcisi) yapma yolunda bir adım daha atmış oluyor.

Yunanistan ve Bulgaristan’daki hak ihlallerine ses çıkarmayan gayet demokratik Avrupa ülkeleri ile Amerika, papaza devlet kurdurma aşkı ile Türkiye’yi köşeye kıstırmaya çalışıyor ve maalesef AKP Hükümeti aynen Füze kalkanı ve diğer konularda olduğu gibi, itiraz edemiyor, Türkiye haklı olduğu halde haksız suçlamaları kabul ediyor, papazın hedefine ulaşması için yabancı papazlara bir günde T.C. nüfus cüzdanı veriliyor.

Kanunlara aykırı olarak Yetimhane’nin tapusunun Patrikhane’ye verilmesi de Patrikhanenin mal mülk edinmesi ve kuracağı devlete ait bina ve arazileri satın almasına giden yolu açıyor.

Hem Lozan, hem de mevcut kanunlar AKP Hükümeti tarafından paspas gibi çiğneniyor

+++


Bu yazı o dönem aşağıdaki sitede yayınlanmıştı:

+++
arşiv:

Türk Ortodoksları Zafer Bayramı törenlerine 
neden davet edilmiyor 

+++