25 Nisan 2012 Çarşamba

Cumhurbaşkanı yalan söyler mi? Hem de belgeli


22 Nisan 2012

Abdullah Gül, Hollanda'ya giderken, havaalanında, 28 Şubat'taki durumu ile ilgili şöyle dedi:
Ben o zamanki Refahyol hükümetinde bakandım ama Milli Güvenlik Kurulu üyesi değildim.
Dolayısıyla o günkü MGK kararlarında benim imzam yok.
Daha sonra o konular Bakanlar Kuruluna getirilip herhangi bir Bakanlar Kurulu Kararı çıkarılmadığı için, benim imzam yok.
Ama tabii ki o dönemi yaşayanlardan biriydim.”

Abdullah Gül o zaman Refah Partisi Milletvekili, Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü idi.
Dediği gibi MGK üyesi değildi.
Dolayısıyla MGK Tavsiye Kararı altında imzası olmadığı doğrudur.

Ancak, ilgili kanunlar gereğince, MGK Tavsiye Kararı Bakanlar Kurulu'nda görüşülmüş ve hayata geçirilmesi uygun bulunmuştur.
Bunun üzerine, bu kararların uygulanması için Başbakan Erbakan, tüm Bakanlara yazılı bir emir göndermiştir.
01-51/01 704 Sayı ve  14 Mart 1997 tarihli Başbakan Erbakan imzalı bu yazılı emir aynen şöyledir:

28 Şubat 1997 tarihli MGK kararlarının 13 Mart 1997 günü Bakanlar Kurulunda öncelikle müzakere edildiği malumlarınızdır.

Bu müzakerede alınan “İrtica ile etkin bir şekilde mücadele edilmesi” kararı mucibince MGK’ nun Bakanlar Kurulumuza bildirdiği hususların bir kopyası  ilişikte bilgilerinize sunulmuştur.

Bu konuların önemle dikkate alınarak, Anayasamızın, T.C Devletinin Demokratik, Lâik, Sosyal bir Hukuk Devleti olması temel ilkeleri çerçevesinde, Bakanlığınızı ilgilendiren konularda, konuyla ilgili kısa-orta ve uzun vadeli tedbirlerin dikkat ve ihtimamla alınması, mali destek ve yasa değişikliğine ihtiyaç gösteren tedbirler varsa, bunlar hakkında da Bakanlar Kurulunca gereğinin yerine getirilebilmesi için Başbakanlığa bilgi verilmesini rica ederim…

Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN
Başbakan”

İŞTE FOTOKOPİSİ:
(17 Nisan 2012 Salı günlü Sözcü Gazetesi ve Ulusal Kanal)

********

O zamanki Devlet Bakanı Abdullah Gül:

"Bakanlar Kurulu'na getirilmedi, Bakanlar Kurulu Kararı çıkarılmadı" diyor.


O zamanki Başbakan Necmettin Erbakan, Bakanlara gönderdiği resmi yazıda:

"13 Mart 1997 günü Bakanlar Kurulu'nda müzakere edildiği ve irtica ile mücadele kararı alındığı malumlarınızdır" diyor.

********
Rıfat Serdaroğlu, Abdullah Gül'e soruyor:
"1)Bakanlar Kurulunda MGK kararlarının görüşülmediğini nasıl söylersiniz?
2)Anayasamızın 112. Maddesine göre, Başbakan ve Bakanlar, hükümetin siyasetinin yürütülmesinden birlikte (müteselsil) sorumludur.
   Bu Anayasa emrini bilmemeniz mümkün mü? 
3)28 Şubat Kararlarına, o zaman niçin tepki vermediniz?
4)28 Şubat Kararları denen 18 maddenin hangilerine karşısınız?
5)İstifa denen müessese niçin aklınıza gelmedi?
6) Dürüst bir insan, inanmadığı bir konuda sessiz kalıp, kabullenir mi?
7)MGK’nun ve içinde sizin de bulunduğunuz Siyasi İradenin temsilcisi Refahyol Hükümetinin verdiği emirleri uyguladıkları için bugün haksız yere yargılanan insanlar için, Cumhurbaşkanı olarak üzüntü duyuyor musunuz?
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanlığı makamında oturan kişi her şeyden önce dürüst ve sorumluluklarının bilincinde olmalıdır. Önemli olan bu makamlara gelmek değildir. Esas ve önemli olan, bu yüce makamlardan ayrıldıktan sonra kişilerin nasıl hatırlanacağı ve tarihe nasıl iz bırakacaklarıdır…
Zordur “Devlet Adamı” olabilmek ve öyle kalabilmek, zor…"
********
İmzasız adam

 

Namuslu adamın sözü imzadır, duruşu imzadır.
İmzasız adamın ise hiçbir yerde imzasını bulamazsınız.
                                                      İmzalarını her yerden silmiştir.

Namuslu adamdan kimse imza istemez. Sözü senettir.
İmzasız adam ise, bütün yeminlerini çiğner. Sözü ciklettir.


Namuslu adam, güvenilir adamdır.
İmzasız adama sırtınızı dönmeye gelmez, hançeri koynunda gizlidir.


Namuslu adam yürekli adamdır, korkmaz.
İmzasız adam, yüreksiz ve ciğersizdir; kendi imzasından bile korkar.


Namuslu adamın alnı açıktır.
İmzasız adam, alnındaki lekeleri kâkülüyle örtmüştür, kimse göremez diye düşünür. Oysa kâkülü görünmektedir. İmzasız adam, kendi kâkülünün arkasına saklanan adamdır.


Namuslu adam, evet ben yaptım der, eyleminin sahibidir.
İmzasız adam, “Hani nerde, imzamı gösterin, ispat edin” der.
Çünkü imzası firardadır. İmzasız adam, kırmızı bültenle aranan adamdır.

Namuslu adam, yanlış varsa, yanlışı üstlenir; arkadaşlarına siper olur.
İmzasız adam faili meçhullerdeki silahtır; cinayetlerde kullanılmıştır ve sapındaki numara silinmiştir. İmzasız adam, sapı silinmiş adamdır.


Namuslu adamın bulunduğu kurumlarda ortak sorumluluğu vardır.
                                      Hükümet üyelerinin ortak sorumlu olduğunu bilir.
İmzasız adam, sorumluluğu başkalarının üstüne yıkar, kalleştir.
                                            İmzasız adamın hiçbir sorumluluğu yoktur.

Namuslu adam, yabancı devletlerle milletinden gizli anlaşmalar yapmaz.
İmzasız adam yabancı devletle 22 sayfa 99 maddelik gizli hizmet sözleşmesi yapar; imzası 
gizli mürekkeple atılmıştır.                                                                                    

Namuslu adam imzasına ihanet etmez. Kitabında ihanet yoktur.
İmzasız adam, bir tek ihanetin altına attığı imzaya bağlıdır,
                                                           bir gün efendisine de ihanet eder.

İmza, namuslu adamın onurudur.
İmzasız adamın onuru, imzasının bulunmayışıdır.


Doğu Perinçek'in "İmzasız Adam" başlıklı Aydınlık köşe yazısıdır. (20 Nisan 2012)
********

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder