5 Ekim 2015 Pazartesi

Zileli'den Perinçek'e zehir zemberek "bizler" yanıtı

Doğu Perinçek, Sanatçılar Birliği Bildirisi'ni Aydınlık'taki köşe yazılarında eleştirmişti. Ümit Zileli bu eleştiriye "zehir zemberek" bir yanıt vermiş. Bakınız:



Ümit Zileli'nin yanıtı şu cümle ile başlıyor:

-Sanatçılar Girişimi’nin bildirisi altında imzamın bulunması, kızıma, gelecekte olacağını varsaydığım torunlarıma, milletime ve gelecekteki “bizlere” sunduğum en değerli armağandır, onur duyuyorum..."


Bu cümlede "bizler" diye bir sözcük var. Zileli, bu sözcüğü tırnak içine alarak dikkat çekmiş. Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nde bu sözcüğü arıyorum. Benden önce tam 163 milyon kez bu sözcük aranmış. İşte sonuç:
bizler sözü bulunamadı.
26 Eylül 2006 tarihinden itibaren 163.302.526 kez söz arandı.


Türkçede "biz" deriz, "bizler" diye bir sözcük yok. Bu sözcüğü PKK uydurdu. Türk Milleti yoktu, yani "biz" yoktuk, çeşitli etnik ve dinsel guruplar vardı, yani birden fazla "biz", uyduruk PKK diline göre "bizler" vardı. Bu sözcük, bölücülüğün Besmelesi gibi bir şey. Bu sözcük, farkında olmadan kullanılamaz. Zileli de zaten gözümüze sokuyor tırnak içine alarak, bakın, görün hangi sözcüğü kullandım diyor.

*

Mehmet Bedri Gültekin'den dinleyelim bir de:

"Dost eleştirileri ve uyarılarına rağmen yanlış tavırda ısrar eden ise “hata”nın ötesine gider. Safını yeni baştan belirlemiş olur. Vatanını ve milletini, halkın devrim davasını savunmada, o güne kadar omuz omuza olduğu dostlarını vurmaya başlar.

Ümit Zileli tam da bunu yapıyor. Yazdığı yazının daha ilk cümlesinde girdiği yeni mevziyi olanca açıklığı ile yazmış. Belki yeterince dikkat çekmez diye altını çizmiş (cümleyi kalın harflerle yazmış). Daha da ileri gitmiş, yeni mevzisini belirleyen sözcüğü ayrıca tırnak içine almış: "bizlere"

HDP’nin (PKK), 7 Haziran seçim sloganı “ ‘Bizler’ Meclise” idi. PKK Türk Milletinin yerine, her birini ayrı birer “biz” olarak gördüğü etnik ve dinsel grupları ikame etmek istediği için; bu hedefini “ ‘Bizler’ Meclise” sloganı ile ifade etmişti.

Ümit Zileli, Doğu Perinçek’e saldırırken nereye gideceğinin bilincinde olarak “Gelecekteki ‘bizler’” diyerek gerekli yerlere mesajını iletmiş oluyor."

M. Bedri Gültekin'in yazısının tamamı için bakınız:
Yanlışta ısrarın varacağı yer.

*

Ümit Zileli, daha sonra, PKK'ya karşı yürütülen mücadeleyi şöyle yaftalıyor:

"...insan topluluklarını boğazlaşmaya götürme harekatı.."

Demek ki Zileli'ye göre PKK'ya karşı mücadele açmak "insan topluluklarını boğazlaşmaya götürme harekatı"dır. Bu tespit yapılınca, çözüm yolunun da boğazlaşmayı önlemek için silahların susması olacağı açıktır. Yani Zileli, Açılım'a geri dönülmesini istemektedir. Zaten imzaladığı Sanatçılar Girişimi Bildirisi de aynı şeyi söylemektedir.

*

Bunun farkında olan Zileli Açılımcılıkla suçlanmamak için önlem alıyor, TSK'nın şu anda PKK ile yaptığı mücadeleyi şu bozuk cümle ile satır altı "sahte" olarak niteliyor:

Hiç kuşkunuz olmasın; o bildirinin altında imzası olan yiğit yurtseverler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerçekten girişeceği “Vatan Savaşını” kanlarını, canlarını en ufak tereddüt göstermeksizin ortaya koymasını da çok iyi bilirler.

Ancak şu soruların yanıtını boşlukta sallanıyor:

1
TSK'nın (ileride belirsiz bir tarihte) gerçekten girişeceği "Vatan Savaşı" da Zileli'nin deyimi ile "insan topluluklarını boğazlaşmaya götürme harekatı" olmayacak mıdır? TSK'nın gerçekten girişeceği Vatan Savaşı'nda
-- Yurt içi ve dışında PKK mevzileri bombalanmayacak mıdır?
-- PKK'lılar öldürülmeyecek midir?
-- Asker, polis ve korucular şehit olmayacak mıdır?
-- PKK'nın şehirlerde açtığı hendekler doldurulmayacak mıdır, kurdukları barikatlar yıkılmayacak mıdır, tuzakladıkları bombalar imha edilmeyecek midir, bunların yapılması için sokağa çıkma yasağı, ilan edilmeyecek midir?
-- "Sahte" dediğiniz bugünkü mücadelede gördüğümüz yukarıda belirtilen olaylar TSK'nın ileride gerçekten girişeceği "Vatan Savaşı"nda olmayacak mıdır, olmayacaksa ne gibi şeyler yapılacaktır da ülke kanlı bir uçuruma yuvarlanmayacaktır, yani kan dökülmeyecektir? Kan dökülmeyen bir savaş nasıl olacaktır?

2
Kılıçdaroğlu, Perinçek'e gönderdiği mektupta, TSK'nın yürüttüğü mücadelenin fay hatlarını parçalayacağını, toplumdaki kamplaşmayı derinleştireceğini yazmıştı. Zileli, bu görüşü mantıksal sonucuna ulaştırıyor, bu mücadelenin insan topluluklarını (Türklerle Kürtleri demek istiyor) boğazlaşmaya götüreceğini öne sürüyor. Ancak, güvenlik güçlerinin bölücü teröristlerle mücadele etmesinin niye boğazlaşmaya yol açacağı açıklanmıyor.

3
TSK'nın gerçekten girişeceği "Vatan Savaşı" ne zaman başlayacaktır?
Tayyip düştükten sonra mı başlayacaktır? Evet ise, o zamana kadar TSK mücadele etmesin de PKK silah ve patlayıcı yığmaya devam mı etsin, Tayyip gitmedikçe Açılım devam mı etsin, Tayyip (Gök Tanrı korusun) ya 3-5 yıl daha düşmez ise?

4
Ve peki, diyelim ki yarın Tayyip düştü. Kim TSK'yı "gerçekten" mücadeleye giriştirecek? "Açılım da Açılım" diyen, "PKK ile mücadele fay hatlarını derinleştirir" diyen Dersimli mi? Değilse kim? Evet kim?

Dersimli "Bu Saray Savaşı fay hatlarını derinleştiriyor, benim ileride gerçekten girişeceğim Vatan Savaşı fay hatlarına bir zarar vermez" demiyor. "Bu iş silahla olmaz" diyor. Peki, siz hangi programla, hangi partinin iktidarı altında gerçekten Vatan Savaşı yapmayı planlıyorsunuz Sayın Zileli? Bu konuda bir programınız var mı? Var ise biz niye bilmiyoruz?

Gelecek yazı: Bölücü terörün nasıl bitirileceği konusunda bir programınız var mı
arşiv:
Sanatçılar Girişimi Bildirisi: Açılım'a geri dönelim

*


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder