Doğu Perinçek, Osman Erbil'in sunduğu Ulusal Kanal Gündem
Özel programında da bir soru üzerine el sıkma olayını değişik yönleri ile
anlattı.
sesli görüntüsünün 20 ila 34. dakikaları
arasındaki 13 dakikalık bölümünün bant çözümü özeti:
Mustafa Kaya (Aydınlık
gazetesi Haber Müdürü):
Şehit cenazesinde bir fotoğraf verdiniz.
Perinçek:
Başkasının Tayyip Erdoğan'la el sıkışması önemseniyor mu?
Kılıçdaroğlu Erdoğan'la el sıkıştı diye televizyonlarda soru sorulup konuşuluyor
mu? Kendi arkadaşlarımda bile şunu görüyorum, hatta Aydınlık'taki yazılarda bile
"Nezaketen elini sıktı". Hayır, Türkiye'de 77 milyon nazik insan var. Türk
Milleti nazik bir millet. Ama ben o 77 milyondan bir değilim. Nezaketen el
sıkmadım. Vatan Partisi'nin lideri olarak bir sürece önderlik etmek, millete bir
ışık vermek, bir şey anlatmak için el uzattım.
Millete diyorum ki: Bölücü teröre ve Amerika'ya karşı
birleşmeliyiz. Hiç bir sınır koymamalıyız. Karşımızda büyük bir düşman var. Kim
o? Amerika. PKK değil. Amerika PKK'yı üzerimize sürüyor. PKK küçük bir düşman.
Türkiye onun üstesinden her zaman gelir. Ama onun arkasında Amerika var.
Öyleyse, Amerika ile Türkiye bir hesaplaşma dönemine girmiştir. Bunu bir tek
Vatan Partisi görüyor şu anda. Gördüğü için, Genel Başkanı vasıtasıyla el
uzatıyor. Vatan Partisi cesur bir parti. Küçük olayların, geçmişin esiri olan,
ucuz politika yapan bir parti değil.
PKK'nın arkasında Amerika olduğu için durum ciddidir. Ciddi
tehdide siz her gün Karagöz Hacivat gibi birbirinizle kavga ederek karşı
koyamazsınız. Biz Tayyip Erdoğanları iktidardan indireceğiz, burada da tek ciddi
olan parti Vatan Partisidir. Biz indirebiliriz, onlar indiremez. Çünkü onlar
vatan mevzisini terk etti. PKK'ya karşı net, açık tavır almayan bir CHP, milleti
kaybeder.
Mustafa
Kaya:
İşler orada karışıyor.
Perinçek:
İki düzlemi ayırmak lazım. Bir: Türkiye Amerika ve
üzerimize sürdüğü, "kara gücüm" dediği PKK ile karşı karşıya. Açıkça "kara
kuvvetim" diyor. "Coni'yi göndermiyorum, PKK'yı savaştırıyorum". PKK da "Bıji
Obama" diye bağırıyor mu? Amerikan Özel Kuvvetleri Delta Fors, PKK'yı
çalıştırıyor mu? Kumanda ediyor mu? Mayını veriyor mu? Silahı, Doçka'yı veriyor
mu? O zaman karşımızda büyük bir kuvvet var, ABD var. Ona karşı en büyük
kuvvetleri bir araya getiren siyasetlerle Türkiye'de hükümet olurum. Kim bu
milleti birleştirirse, bu mücadelede en tutarlı, en kararlı, en birleştirici
tavrı alırsa, yarın o hükümet olacak. Kılıçdaroğlu'nun hükumet olma şansı yok.
Hiç kimse, "Kandil'i anlamak lazım" diyen bir CHP'nin arkasına düşmez.
Mustafa
Kaya:
O şehşt cenazelerinde tepkinin yöneldiği en önemli
odaklardan biri de Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti. Şehit Binbaşının annesi
bile...
Perinçek:
Ben sıradan bir insan değilim. Ben şehit olan askerin
annesi değilim. Şehit olan insanın abisi, annesi, tabii bunlar çok değerli
insanlar, hepsi eli öpülecek, alnı öpülecek insanlar. Onlar o günkü acıyla bu
tepkiyi gösterebilir. Burada haklılık da var. Tayyip Erdoğan Açılımı yaparak
Türkiye'yi buraya getirdi. Onu zaten Vatan Partisi söylüyordu. O şehidin annesi
söylemiyordu. Oğlu ölene kadar bunu söylemiyordu, belki AKP'ye oy veriyordu. Ama
ne diyordu Vatan Partisi o şehidin annesine, oğlu şehit olmadan önce: Bak,
diyordu, anne, bu Açılım sonunda senin oğlunu alacak, diyordu. Demiyor muydu? O
zaman onu söylemek lazım. Ama bugün girdiğimiz tabloda mesele o günkü kinlerle
birbirimizi vurmak değil. Çünkü Tayyip Erdoğan politikasını değiştirmiş,
Açılım'dan vazgeçmiş. Vazgeçtiği halde aynı teraneyi devam
ettiremezsiniz.
Mustafa
Kaya:
Soru tam orada geliyor. Geçti mi gerçekten, samimi mi
Erdoğan?
Perinçek:
Bu soru o kadar yanlış ki. Çünkü olgulara bakmak lazım.
"Samimi" diye bir şey olmaz. Siyasette mevzileri, olguları izlerken bu mevzide
samimi mi. Atatürk samimi miydi. Atatürk acaba kendi hırsı yüzünden, iktidar
olmak için mi İstiklal Savaşı'nı yapıyordu. Bunu o zaman söylemediler mi? Bu
Atatürk, dediler, samimi değil. Onun amacı vatanı kurtarmak değil, Padişahı
yıkıp kendisi Padişah olmak istiyor. Bu şekilde vatan savunulmaz. Biz
gerçeklere, olgulara bakacağız. Niyetlere değil. İnsanın içinin röntgenini
çekemeyiz. Bunlar yanlış zaten. O röntgenin bize faydası yok. Bize faydası olan
nedir? Şu anda Amerika'nın üzerimize sürdüğü PKK var. O zaman, o mu samimi şu
mu, bırakacağız röntgen çekmeyi, herkesi toplamaya çalışacağız. Samimiyi de,
samimiyetsizi de, bozguncuyu da, kaçağı da, yan çizeni de, yalpalayanı da. Zaten
birleştirmek budur. O olmasın, bu olmasın, bu samimi değil, bu zaten şöyle
yapmamış mıydı. Hiç bir ciddi mücadele bu kafayla kazanılmamıştır. Nasıl
kazanılmıştır? Arkadaş gel, sen de gel. Hele o mevziye girmişsen.
Osman
Erbil:
Başbakan Davutoğlu daha önce de söylemişti, şimdi AKP'nin
yeni Seçim Beyannamesi'nde yer alacağı söyleniyor. Açılım'ın bitirilmediği, ya
da Açılım'dan vazgeçilmediği yönünde tespitlerde bulunmuş, onu dondurduklarını
söylemişlerdi, şimdi Seçim Beyannamesi'nde...
Perinçek:
Değerli arkadaşlar, bunlar değerlendirilmeli. Bunlar
Davutoğlu'nun zaaflarını ifade ediyor. Ama şu anda hükümet PKK'nın üzerine
gidiyor mu, gidiyor. Yeterince tutarlı değil, belki yarın vazgeçebilir. Bunları
dikkate almamız lazım. Çok doğru. zaten Vatan Partisi'nin Davutoğlu'ndan farkı
o. Davutoğlu için böyle bir soru işareti, Tayyip Erdoğan için böyle bir soru
işaret var. Onlara güvenemeyebiliriz. Bu başka bir şey. Ama Vatan Partisi için
böyle bir soru işareti yok. Vatan Partisi diyor ki: "Bu iş, devletin yaptırım
gücünü kullanmadan olmaz. Dün de böyle diyordu, bugün de diyor, yarın da
diyecek. Ama, bundan dolayı, Davutoğlu vazgeçebilir. Senin görevin
vazgeçirtmemek. Senin görevin "Aman Davutoğlu vazgeçsin" değil. Senin görevin
Davutoğlu'nu ve Tayyip Erdoğan'ı bu mevzide tutmaktır. Çok önemli. Önderlik
budur. Savaşı kazanmak böyle olur. Yoksa, "Aman, Davutoğlu vazgeçsin de, ben
parlayayım", o zaman Türkiye ne olur? Sen bu savaşı kazanmak mı istiyorsun,
yoksa senin meselen ikbal mi, koltuk mu. Eğer biz bu savaşı kazanmak istiyorsak,
bizim sorumluluğumuz, önderliğimiz nerede düğümleniyor? Tayyip Erdoğan'ı da o
mevzide tutacağım, elini sıkacağım, kaçamazsın diyeceğim, Kılıçdaroğlu'nu da
elinden tutup o mevziye çekmeye çalışacağım.
Osman
Erbil:
Bir dinleyicimiz, "Nerede Devlet Bahçeli'nin eli?" diye
soruyor. Neden MHP ile görüşmez de Perinçek CHP diye ısrar
eder?
Perinçek:
O da güzel bir soru. Ama bu soruyu Devlet Bahçeli'ye sormak
lazım. Onların birleşme, vatanı kurtarma gibi... Bir de yakın durmuyorlar,
elinizi uzatmanıza bile razı değiller. Uzanan bir eli bile görmeleri mümkün
değil. Biz onu görsek... Bunlar o partilerin zaafları. Ama biz o partilere yön
vermek, onları vatan mevzisine çekmekle sorumluyuz. Devlet Bahçeli'den de ben
sorumluyum, Kılıçdaroğlu'ndan da, Davutoğlu'ndan da, Tayyip Erdoğan'dan da..
Çünkü ben, bu savaştan ancak hepsini birleştirerek başarı ile çıkacağımızı
biliyorum. Ha, yan çizen de milleti kaybeder. Bu denemeleri yaparız, bir müddet
sonra onların yan çizdiğini millet görür, o zaman AKP yüzde 40 değil, yüzde 4
alır.
Devlet Bahçeli'den yapıcı bir yüz görmüyoruz. Onda o
sorumluluğu şu anda görmüyoruz. Ama görsek sevinç duyarız. MHP'de bir
kararlılık, bir birleşme isteği görmüyoruz. Ama tabanları öyle değil. MHP'nin
tabanı yurtsever, samimi, bu vatan için canını verebilecek bir taban. Ama o
tabanla bağdaşmayan bir yönetim var. Olaya vatan açısından değil, dar parti
çıkarı açısından bakıyor.
Bakınız:
sesli görüntüsünün 20 ila 34. dakikaları
arası
arşiv:
Tayyip'in
elini ben sıktım - Bölüm
1
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder