Öcalan AKP üzerinden MİT kontrolüne girdiği
için "Hakikatları Araştırma Komisyonu kurulsun" diye vay veriyor. "Faili meçhul
Kürt cinayetleri aydınlansın" diye yaygara koparıyordu. AKP destekli Fethullahçı
Savcılar da, bu cinayetleri yurtsever komutanların işlediğini ispatlamak için
var güçleri ile çabaladılar. Komutanlar suçlanıyor, orası burası kazılıp toplu
mezar aranıyor, Türk Ordusu'nun komutanlarının katil ilan edilmesi için her şey
yapılıyordu.
Aydınlık, 7 Şubat 2014
Ancak, Öcalan, İmralı'da yurtsever komutanlarımızın
denetiminde olduğu dönemde, 1999 sorgusunda, faili meçhul cinayetleri PKK'nın
yaptığını Albay Hasan Atilla Uğur'a şu sözlerle itiraf etmişti:
"...bizim içimizde de sapık adamlar oluk oluk kan akıttılar. Binlerce
bizim insanlarımızı ve askerleri
katlettiler. Anlamsızdı. Ben, "şiddet yüzde 95 hata idi"
demiştim. Şimdi avukatlar gelmişler, buna karşı çıkıyorlar ve "O yüzde 95'e de
sahip çık" diyorlar. Ben bunu yapamam."
Bu sözlerle, PKK'nin işlediği cinayetleri bir çırpıda "PKK
içindeki sapık adamlar"ın üzerine atarak, tereyağdan kıl çeker gibi kendisini
temize çıkarmaya çabalıyor. "Avukatlarım o cinayetlere
sahip çıkmamı istiyorlar, ben bunu yapamam" diyor.
***********
PKK üst yönetiminde lider olabilecek kapasitedeki herkesi
ortadan kaldırdığını da şöyle itiraf ediyor:
"Ben,
Suriye'de benden sonra oynayabilecekleri tek bir adam bırakmamaya dikkat
ettim... Cemil Esad ile dirsek temasına girdim. Çünkü nerede ise ayağımı
kaydırıyorlardı. İşte o zaman tedbirimi aldım... Suriye, alternatif bulamadığı
için bana mecbur kaldı."
Lider olabilecekleri öldürtüyor ki, Suriye kendisinin
yerine koyacak başka adam bulamasın, ona mecbur kalsın. Bu taktik sadece Suriye
için değil, emrine girdiği, taşeronluğunu yaptığı diğer devletler için de
geçerli.
***********
Kendi yerine geçebilecek kapasitede görmediği için
öldürtmediği PKK yöneticilerini de, ne olur ne olmaz diye, aşağılıyor, kötülüyor
ve değersiz göstermeye çabalıyor:
"Bir
Cuma'ya (Cemil Bayık), bir Botan'a karşı, bir bizim Osman'a karşı, bir
Ebubekir'e karşı, bir Duran'a, Duran Kalkan'a karşı yürüttüğüm mücadeleyi
küçümsememek lazım. Korkunç adamlardır."
"Yalnız
Osman değil, bütün merkez, eğer gerçekten ben olmasam, örgütü terk edebilirler.
Cuma (Cemil Bayık) bana göre yani fazla politik değil. Parmaklarında oynatırlar,
farkında bile olmaz."
"...
biraz ütopiktirler..."
"Kardeşim
Ferhat kod adlı Osman'ı İsfahan'a çekmeye çalıştılar. 93'ten beri bunlarla
mücadele ediyorum. Cuma'yı kontrol altına almak için çalıştım. Talabani'nin onun
üzerinde çok çalışması vardı."
***********
"PKK'yı ortadan kaldırırım" diyor. Yeter ki idam
edilmesin. İşte o korkunun dışavurumu:
"Devletin hizmetinde dev
gibi bir demokratik çalışmayı şimdi yapabilirim. Şimdi bunu yıkmaya çalışıyorlar
aslında. Asılsam bile size her zaman teşekkür
edeceğim."
"Merkez Konseyi, silahlı
olanları da dahil, bakın bir altı ay verin, ben hallederim. Gerçi biraz
ütopiktirler, ama hallederim."
"Bu
Kürtçülük konusunu halledeceğim."
"Bizim arkadaşlar devleti
ile çok uzak düşmüş. Şimdi bunu hemen halletmeliyiz."
"... bütün örgütü de
aşarak devlete her an koşmaya hazır bir pozisyon arz ettim. Çok önemli... örgüte
diyeceğim, gel devletini tanı... Bir defa hata yaptık, bir daha
yapmayalım..."
"En temel şart terörden
uzaklaşmak değil midir? Sonrasında örgütün tasfiyesi gelecek. Zaten şiddet bitti
mi ortada örgüt kalmaz. Anlayış düzeyini düzeltiyoruz, örgütlenmesini
dağıtıyoruz. zaten bu böyle olur. Yani tek tek itirafçı örgütü dağıtamaz,
tümüyle silahsızlaştıracağım."
"Bir gün gösteririm
isterseniz size, ben PKK'lılarla nasıl savaştım. Eğer devletten daha fazla
savaşmadıysam görün, kanıtlayacağım size bunu."
"PKK ile savaşmak demek,
PKK'nın merkezi ile savaşmak demek, devleti anlamayanlarla savaşmak demektir.
Şunun için bunları söylüyorum: Devlet de savaştı tabii, ama ben de PKK ile savaştım. Ve şimdi benim
yapacaklarım var, milyonlar var. Mecnun gibi tapıyorlar."
"Tayfun Talipoğlu'na
söyledim... Kendisi şahidimdir... "Genelkurmay'a
söyleyin, beni fazla ezmeyin lütfen" dedim."
"Benim için hizmet
önemlidir."
"Biz devleti tanımadan
devlete karşı çıkmaya yeltendik."
"Fazilet hatada ısrar
etmemektir. Benim aslıma bakarsanız, "Aman, ben
zordayım, bana elinizi uzatın" dediğimi
görürsünüz."
"Eğer devlet bana hizmet imkanı verirse, çok
açık söylüyorum, inanılmaz gelişmeler ortaya çıkacak. Ben dün şeyi söyledim.
Yani Doğu'daki halkın, Cumhuriyet'in taze bir kanı haline
getirilmesidir."
"Gel şunu yap" deyin,
bu, benim için emirdir."
"Ben devletin... oldukça akıllı bir eri gibi
çalışacağım"
"Devletin adamı olmak da çok büyük bir
onurdur."
"İğne ucu kadar bir hizmetim olursa ne mutlu
bana."
"Hiç bir şey istemiyorum. Rütbe, şu, bu
istemiyorum. Sadece çalışma imkanı istiyorum."
"Ben eylemlere yüzde 90 karşı idim. En büyük
hizmet tutkusu bendedir."
"Apo bu değil. İş yapacağım, hizmetim
olacak."
***********
Öcalan yurtsever komutanlarımızın denetiminde olduğu
dönemde işte bu konuma gelmiş, teslim olmuştu. Ancak bu durum ABD'nin Büyük
Kürdistan kurulmasını amaçlayan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)'un önünde bir
engeldi. PKK etkisiz duruma gelmiş, Kandil'e sıkışmıştı. Türk Ordusu PKK'ya
geçit vermiyordu.
Öcalan'ı yurtsever komutanların denetiminden kurtarmak,
Türk Ordusu'nu da PKK ile mücadeleden vaz geçirmek için Atatürkçü, Amerikan
karşıtı, ülkenin bölünmesine karşı olan komutanların tasfiye edilmesi
gerekiyordu. ABD bu amaçla AKP'yi Türkiye'nin başına oturttu. Tayyip Erdoğan,
BOP Eşbaşkanı olduğunu kameralar ve mikrofonlar önünde defalarca söyledi. Bir
ülkenin Başbakanının, kendi ülkesini bölmeyi amaçlayan başka bir ülkenin
projesinde görev alması, görülmemiş bir olaydı.
Oval Ofis'teki Tayyip Erdoğan - Buş görüşmesinde Ergenekon
tertibinin düğmesine basıldı. Tayyip Bey'in emniyet ve adliye içinde kadroları
olmadığı için, bu tertibi yürütmekte Fethullahçı Savcı, hakim ve polisler
görevlendirildi. Arkasından Balyoz ve diğer tertipler geldi, Öcalan "kurtarıldı"
ve MİT emrine verildi.
Öcalan'a "Seni ordunun elinden kurtardık, ABD senin AKP
Hükümeti ile çalışmanı istiyor. BOP gereğince Büyük Kürdistan kurmakla
görevlisin" dediler. Öcalan inanmadı. Kendisini oyuna mı getiriyorlardı? Bir
botla Marmara'ya açıldılar. Gemide CIA görevlileri ona açılımda görevli
olduğunu, komutanların tasfiye edildiğini anlattılar. Barzani'nin temsilcileri
de onayladılar. Öcalan da yeni efendisi olan Tayyip Bey'e biat etti.
Ezilmiş olan PKK yeniden canlandı, neredeyse sıfırlanmış olan şehit haberleri çığ gibi artmaya başladı. Bölünme amaçlı açılım için şartlar olgunlaştırıldı.
Öcalan'ın Türk Ordusu'nun elinden kurtarılıp ABD-AKP
denetimine sokulması süreci hakkında geniş bilgi için bakınız:
Öcalan Amerikalılarla ve Barzani'nin
temsilcileri ile görüştü
Öcalan Bursa'da MİT'in
misafiri
Tek söz sahibi Apo
olmalı
***********
arşiv:
Apo taşeronluğa nasıl başladı
18 Aralık 2013
Kendi
ağzından Apo... Kelime kelime, olduğu gibi... 15 Aralık
2013
Apo'nun taşeronluk dönemleri 20 Aralık
2013
Öcalan'ın avukatları İşçi
Partisi hakkında suç duyurusu yaptı 8 Şubat
2014
***********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder