Silivri duvarlarının yıkılmasından sonra 24 Temmuz 2015'ten beri
"Kürt sorunu" da denilen PKK sorunu silahla çözülüyor.
PKK önce güneydoğumuzda açtıkları hendeklere gömüldü, devamı
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Pençe Harekatları ile geldi.
Silah esas çözüm aracıdır ama tek araç değildir. Nitekim 1990 sonra-
sında demokratik haklar açısından bütün talepler yerine getirildi.
Kürtçe öğretilmesi, Kürtçe yayın gibi. Şimdi sorun halka iş ve aş
sağlamaktır.
Türkiye'nin çözümü budur.
Diğer çözüm, ABD, AB ve PKK tarafından öne sürülen çözümdür.
Buna göre Kürt sorunu güvenlikçi önlemlerle (silahla) çözülemez.
Barış (!) yapılmalı, PKK ile masaya oturulmalı, AKP'nin önce baş-
latıp sonra bitirmek zorunda kaldığı Açılım - Çözüm Süreci yeniden
başlatılmalıdır. Buna "Demokratik Çözüm" diyorlar.
CHP yönetimi de bu görüşü ısrarla savunmaktadır.
PKK ile mücadeleyi "Saray Savaşı" olarak kötülemesi bu yüzdendi.
Canan Kaftancıoğlu geçen gün HalkTV'de Çözüm Süreci'nin asıl
sahibinin CHP olduğunu bir kez daha vurguladı.
FETÖ'nün "Yurtta Sulh Konseyi"nin 15 Temmuz 2016 bildirisinde
geçen "Yurtta sulh"un anlamı PKK ile sulhtur. PKK ve HDP buna
Onurlu Barış diyor. Anlamı: PKK, özerklik verilen bölgeleri yönetecek,
buna karşılık ordumuza saldırmayacak. Yani Türkiye PKK'nın talep-
lerini kabul edecek. Demokratik Çözüm bu.
Abdullah Gül, Babacan ve Davutoğlu ekipleri de bu silahsız "Demok-
ratik Çözüm"den yanadır.
Açıkça söylemiyor ama, sınır ötesi harekatların hepsine şu veya bu
bahaneyle karşı çıkan Meral Akşener de aslında bu cephededir.
ABD, PKK'ya 25 bin TIR dolusu silah verdi, Türkiye'nin ve Suriye'nin
üzerine sürdü. PKK, amaçlarına ancak silahlı mücadele ile ulaşabile-
ceği konusunda ısrarlıdır. Silah bırakmayı kabul etmiyor. Zaten silah
bırakmaya kalksa, Amerikalı efendileri buna izin vermez.
PKK için Demokratik Çözüm'ün güvencesi silahlı örgütlenmedir.
Silahı olmazsa, özerkliği nasıl dayatacak?
ABD ve İsrail'den aldığı mayınlarla, silahlarla, füzelerle Mehmetçiğe,
polislerimize ve halka saldıran PKK diğer yandan Demokratik Çözüm
safsatasına başvuruyor. Özerkliği bu kılıf içinde öne sürüyor.
CHP yöneticileri de bu safsatanın sözcüleri olarak sahneye çıkıyorlar.
Amaç: Türkiye'yi silahsızlandırmak ve Kürt sorununu ABD'nin silahı
ile çözmek.
Çünkü: PKK, Amerika'nın verdiği silahları bırakmadığı sürece nasıl bir
"Demokratik Çözüm" olabilir? Bu sorunun yanıtını Kılıçdaroğlu verdi:
"CHP olarak söyledik: Bu sorun (PKK sorunu) güvenlik önlemleriyle (silahla)
çözülemez dedik. Sorunu neyle çözeceğiz: Demokrasi ve özgürlükle."
"Koruculuk sistemi kaldırılsın. Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı.
Uygulayın dedik."
Yani: Özerklik talep ediyor.
Bakınız:
ABD - AB - PKK - CHP cephesinin Demokratik Çözüm sürecinin esas ayağı
silahlı mücadeledir. Demokratik talepler ise silahlı mücadelenin güçlenme-
sinin hizmetindedir. CHP, PKK'yı Meclis'e sokmuştur. CHP'nin PKK ile birlik-
te savunduğu Avrupa Özerklik Şartı ve anadilde eğitim, silahlı mücadeleye
yönetim mevzileri kazandırmak içindir.
Ana hedef ABD patronluğunda Kürdistan kurulmasıdır.
+++
Türkiye'nin neredeyse 100 yıllık tecrübesi var. 1925 Şeyh Sait isyanından
1937 Seyit Rıza isyanına kadar Türk Devrimi'ni ve Türkiye'nin bütünlüğünü
hedef alan bütün hareketler emperyalistlerin emrinde idi ve silahlıydı.
Bütün bu isyanlar silahla bastırılmıştır. Çünkü nasihatle ikna olmadılar.
2010 sonrasındaki ABD'nin dayattığı Açılım - Çözüm Süreci de bize PKK
sorununun ancak silahla çözülebileceğini gösterdi.
+++
ABD ve CHP'nin "Barışçı Çözüm" gibi formüllerle şirinleştirdikleri siyaset-
lerin anlamı PKK'yı Türk Ordusu'nun pençesinden kurtarmaktır.
Hapishanelerden kurtarmaktan tutun da, belediyeleri paylaşmaya kadar
yapılan her şey PKK'nın silahlı bölücülüğüne zemin ve mevzi yaratmaktan
başka bir anlam taşımıyor.
HDP'nin desteklenmesi de, PKK'nın silahlı terör hareketinin desteklenme-
sinden başka bir şey değildir.
Ancak, PKK, Türk Ordusu'nun pençesi altında eziliyor, kurtuluşu yoktur.
ABD'nin, AB'nin, CHP yönetiminin, Gül ve Babacanların çabaları maalesef
PKK'yı kurtaramayacaktır.
+++
Bu yazı, Doğu Perinçek'in 25 Temmuz 2019 günlü Aydınlık'taki yazısı esas
alınarak hazırlanmıştır. Bakınız:
+++
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder