25 Aralık 2012 Ali Serdar
Bolat
Ergenekon hakim ve Savcılarının 4
yıldır sakladığı MİT yazısı sonunda açığa çıktı.
Bu yazısında MİT, İşçi Partisi'ne
yapılan suçlamanın dezenformasyon (Yanlış bilgilendirme amaçlı = yani tertip)
olduğunu belirtiyor.
İşçi Partisi'nin suçsuz olduğunu
kanıtlayan bu yazının Hakim ve Savcılar tarafından 4 yıldır sümen altında
bekletilmesi, mahkemenin tarafsız olmadığını açık bir şekilde
gösteriyor.
********
İşte 9 Haziran günlü tetikçi yandaş
BUGÜN gaz tenekesinin manşete taşıdığı suçlama:
"İşçi Partisi, NATO Üssü'nü
vuracaktı.
İşçi Partili H.Ç.'nin bilgisayarında
NATO Üssü'ne yapılacak saldırıya ait planlar ele geçirildi.
İşçi Partisi'nde de "şok belgeler"
bulundu."
Adının Tuncay Yılmaz olduğunu
söyleyen bir kişinin iki ihbar mektubu ekinde gönderdiği CD'lerde İzmir NATO
tesisi krokileri, güvenlik planları ve buraya saldırı yapacak olan "Doğu
Perinçek liderliğindeki" ekibin kimlik bilgileri yer alıyordu.
MİT, bu konu ile ilgili olarak
hazırladığı bilgi notunu 30 Aralık 2008 günü Ergenekon mahkemesine
gönderdi.
Bu bilgi notunda MİT, "İşçi Partisi
şiddete karışmaz" diyordu.
Hakim ve Savcılar bu notu tam 4 yıl
sümen altında sakladılar
İşte MİT notu:
MİT notunun ana
başlıkları:
"İşçi Partisi bugüne kadar şiddet
eylemlerine karışmamıştır.
İşçi Partisi'nin böyle bir eyleme kalkışabilecek potansiyeli (yapısı, hazırlığı,
elemanları) yoktur.
İşçi Partisi'nin böyle bir eylemle
ilişkilendirilmeye çalışılması dezenformasyondur (Yanlış bilgilendirme = yani
tertip)
Planlanan eylemle İşçi Partisi'nin
bağlantısı tespit edilememiştir.
Eylem yapmak üzere bir araya
getirilmiş şahıslara ait olduğu iddia edilen listenin örgüte (NATO Üssü'ne
saldıracak olan örgüte) yardım edenlerin listesi olduğu
palavradır."
********
Baş tarafı yukarda fotokopi olarak
görülen MİT notu şu cümlelerle devam etmektedir:
(Parantez içi açıklama bana
aittir)
"Söz konusu belgenin (NATO Üssü'ne
saldıracak örgüte yardımcı olacak kişilere ait olduğu iddia edilen liste)
incelenmesi sonucunda:
İP Genel Başkan Yardımcısı Turan
Özlü, İP MKK Üyesi Şule Perinçek ve Teori Dergisi Yazı Kurulu'nda yer alan
Mehmet Ulusoy tarafından oluşturulan 3070 kişilik isim/adres listelerini
içerdiği belirlenmiştir.
Bir kısmı aynı zamanda İP üyesi olan
öğretim üyesi, yazar, gazeteci, sanatçı, avukat, doktor, mühendis vb
camialardan şahısları kapsayan listenin, çeşitli etkinliklere çağırılmak ya da
taban kazanma faaliyeti çerçevesinde kullanılmak üzere oluşturulduğu izlenimi
edinilmiştir"
Tertibi yapan kişi: Savcı
Pekgüzel
+++++++++++++++++++++++++++++
Bu bir iftira değil, ispatlı bir
gerçek. Savcı da itiraf etti zaten.
İşte o hikaye:
Polisler İşçi Partisi Genel
Merkezi'ni bastı, önüne gelen her şeyi "delil" diye toplayıp torbalara
tıktı.
Torbalara tıkılan her dosya, CD,
defter her ne ise arama yapan polislere refakat eden parti avukatları tarafından
paraflandı.
Ayrıca tutanak tutuldu. Toplanan
delillerin listesi her çuval için ayrı ayrı yapıldı.
Bir müddet sonra, savcılar, "NATO
Üssü'ne saldırı planları İşçi Partisi Genel Merkezi'nde bulundu" diye yaygara
kopardılar.
Yandaş tetikçi medya "NATO Üssü'nü
vuracaklardı" diye kıyameti kopardılar.
Avukatlar olaya el koydu.
NATO
Üssü'ne saldırı planları olan CD'nin ve ayrıca 3 CD'nin arama - el koyma
tutanaklarında olmadığı, ayrıca üzerlerinde avukatların parafları olmadığı
tespit edildi.
O halde bu 4 CD, torbalara sonradan
konulmuştu.
Doğu Perinçek mahkemede açıkladı:
"Ankara'da aramayı yapan polis ekibi, ya da İstanbul'da delil torbasını açan
polis ve savcılar koymuştur"
Suçlu şöyle açığa çıktı:
2009 yılında, dava dosyasında el
yazısı ile yazılmış bir yazı bulundu. "CD'lerden birinde Yargıtay krokisinin
bulunduğunu" söyleyen 5 satırlık bir el yazısı.
İşte o el yazısı:
Bu el yazısının altında isim, imza ve
tarih yoktu.
4 CD'yi sanki arama sırasında
bulunmuş gibi torbaya koyan kişi, bu el yazısının sahibi olan kişi
idi.
22 Şubat 2009 günlü duruşmada İşçi
Partisi Genel Sekreteri Nusret Senem, bu el yazısının kime ait olduğunun
bulunması için uzmanlara inceletilmesini talep etti.
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, o duruşma
sırasında sesini çıkarmadı.
Savcı Pekgüzel, bir gün sonraki
duruşmada: "Belge bana ait. Dava dosyasına sehven girmiş." dedi.
Gayet tabii, 4 CD de delil torbasına
sehven girivermişlerdi.
İşçi Partisi avukatları 5 Mart 2009
günü HSYK'na başvurarak Savcı Pekgüzel hakkında soruşturma açılmasını talep
ettiler.
Diğer tüm başvurular gibi, bu başvuru
da reddedildi.
Tarafsız olması gereken,
yargılananların suçlu mu suçsuz mu olduğu hakkında araştırma yapması, delil
toplaması gereken savcı, sahte delil imal ederek delil torbasına
yerleştirmiştir.
Bu sahte delilin palavra olduğunu
belirten MİT yazısı, hakimler tarafından dava dosyasına konmamış, sümen altı
edilmiştir.
Gerçeğin ortaya çıkması için çalışmak
yerine, sanıkların lehinde olan delilleri gizleyen, bununla da kalmayarak
sanıklar aleyhinde sahte delil hazırlayarak dosyaya koyan hakim ve savcılar
heyeti ile karşı karşıyayız.
MİT belgesine rağmen, bu belgenin
gizlenerek tutukluluk halinin devamına karar verilmesi, ortada bir yargılamanın
olmadığını, yurtseverlerin, devrimcilerin tertiple esir alındığını bir kere daha
ortaya koymuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder