10 Kasım 2015 Salı

TSK için Vatan Savaşı, Tayyip için Saray Savaşı


Mehmet Ali Güller, "TSK'nin vatan savaşı, Erdoğan'ın saray savaşı" başlıklı yazısında şöyle diyor:

"Süreç ne vatan savaşıdır, ne de saray savaşı. Süreç iç içe geçmiştir. TSK için vatan savaşıdır, Erdoğan için saray savaşı. Erdoğan TSK'nin vatan savaşı üzerinden kendi saltanatını inşa etmektedir."

Bu ifade, tarafsız bir gözlemcinin bakış açısını yansıtmaktadır. Dışarıdan bakarak durum tespiti yapmaktadır. Güller partisiz bir yazar olsaydı, belki bu o kadar önemli olmazdı. Tarafsız bir gözlemci ve sıradan bir yurttaş için bu görüş açısı doğrudur. Gerçekten de, Tayyip, TSK'nin mücadelesini destekleyerek (veya destekler görünerek, burası o kadar önemli değil) konumunu sağlama almaya, iktidarını kuvvetlendirmeye, başkanlık sistemine geçmeye çalışmaktadır. Ama Vatan Partisi üyesi olan Güller'in bakış açısı böyle olamaz. Niçin olamaz? Şunun için:

Güller bu görüş açısını laf olsun diye değil, parti içinde tartışılsın ve kabul görsün, parti konumunu bu görüşe göre düzeltsin diye ortaya atmaktadır.

Partiler bir tahlili laf olsun, şık olsun, mümkün olduğu kadar geniş bir kitleye hoş görünsün diye yapmazlar (Yapanlar vardır, ancak siyaset ahlakı olarak böyle yapmamalıdırlar). Bu tahlilin sonucunda, kitlelere hedef gösterirler.

Şimdi olayı bu şekilde inceleyelim:

Vatan Savaşı.

ABD destekli 2002 darbesi ile iktidara getirilen Tayyip, ABD gözetiminde PKK ile birlikte Açılım Süreci'ni başlattı. CHP destekledi. MHP sessiz kaldı. Sürece sadece Vatan Partisi (o zamanki İşçi Partisi) karşı çıktı. "Bu bir Barış Süreci değil, ülkemizi kanlı bir iç savaşa götürecek bir süreçtir" dedi. "Teröristlerle müzakere olmaz, mücadele olur" dedi. "Terör ancak devletin silahlı gücünü kullanarak yenilebilir" dedi. Demedi mi? Dedi. Bunu parti programına koydu mu? Koydu.

Açılım Süreci ile bağlantılı olan Yeni (Bölücü, Gerici) Anayasa girişimine İşçi Partisi karşı çıktı. Bir Milli Merkez kuruluşuna önderlik ederek Milli Anayasa Forumları vasıtası ile Açılım'ın Anayasa ayağını çökertti.

24 Temmuz 2015'de, TSK, Vatan Partisi'nin programı olan "Teröre karşı silahlı mücadele"yi başlattı. Defalarca açıkladığımız gibi, ABD, Fethullah ve HDP karşısında zayıflamış olan ve Haziran seçimlerinde yenilmiş olan Tayyip, bu mücadeleye karşı çıkamadı. Veya çıkmadı. Bundan faydalanmaya çalıştı.

Kediye kedi diyelim: Tayyip 180 derece dönüş yaptı ve terör konusunda Vatan Partisi'nin durduğu yere geldi. Vatan Partisi konumunu, görüşünü, programını değiştirmedi. Eskiden nerede duruyordu ise, şimdi de orada.

Bu durumda Vatan Partisi ne yapmalıydı? "Aman, Tayyip ile aynı yerde görünmeyelim" diye PKK'nin safına mı geçseydi? Programını değiştirip, 180 derece dönüş yapıp "Barış gelsin, Açılım'a geri dönelim" mi deseydi?

Vatan Partisi, TSK'nin başlattığı mücadeleyi "Vatan Savaşı" olarak niteledi. Bu tahlil sonucunda kitlelere şu hedefi gösterdi:

TSK'nin polis ve korucularımızla başlattığı PKK'ye karşı mücadeleyi sonuna kadar destekliyoruz. PKK silah bırakıp teslim olana kadar bu mücadelenin devam etmesini istiyoruz. CHP'yi de bu mücadelenin başına geçmeye, başarıya ulaşması için gereken önerileri yapmaya davet ediyoruz.

Demek ki, bu mücadeleyi "Vatan Savaşı" olarak nitelersek, kitlelere bu çağrıyı yapıyoruz.

Saray Savaşı.

TSK'nin darbeleri ile bozguna uğrayan PKK, teröre karşı mücadelenin durdurulup askerin yine kışlaya dönmesi, yani Açılım'ın geri gelmesi için çağrı yaptı. Başta ABD olmak üzere Almanya, İngiltere, Fransa, NATO, HDP, CHP ve vatansız sahte solcu örgütler "Savaşa hayır, barış gelsin, Açılım'a geri dönülsün" yaygarası yapmaya başladılar. PKK, HDP, CHP ve sahte solcu örgütler Tayyip'ten nefret eden kitleleri bu yaygaracı koroya katmak için "Saray Savaşı" sloganını icat ettiler. Buna göre Tayyip, diktatör olmak için PKK'ye karşı bir savaş başlatmıştı. Bu savaş Tayyip'in savaşı idi. CHP "Terörü silahlı mücadele ile önleyemezsiniz. PKK silah bırakmaz, çünkü IŞİD ile savaşıyor, ABD de destekliyor" diye yaygarayı bir üst düzeye çıkarıyordu.

TSK'nin başlattığı mücadeleyi "Saray Savaşı" olarak niteleyen PKK taraftarı bu Amerikancı cephe kitlelere şu hedefi gösterdi:

Savaş dursun. Asker kışlaya, polis karakola, korucu evine çekilsin. Açılım geri gelsin. Silahla bu terör sorunu çözülmez (Yani Türk Ordusu PKK'yi yenemez)

Bu, tam bir bozgunculuktu. Ne acıdır ki bir kısım Atatürkçü bu ihanet korosundan etkilendi ve bozguncu cepheye katıldı.

TSK için vatan, Tayyip için saray savaşı.

Şimdi M, Ali Güller arkadaşın tahlilinin çıkmaza girdiği yere geliyoruz:

Eğer Vatan Partisi kendisinin önerisini doğru kabul edip, "Bu TSK için vatan savaşı, Tayyip için saray savaşı" der ise, kitlelere hangi hedefi gösterecektir?

Vatan Savaşı diyenler "PKK bitene kadar mücadeleye devam" diyor.
Saray Savaşı diyenler "PKK'ye vurmayın, asker kışlaya dönsün" diyor.

Peki, "Hem vatan, hem saray savaşı" tahlili yapan bir parti ne diyecek? Kitlelere hangi hedefi gösterecek? "TSK, bir gün vursun, bir gün vurmasın" mı diyecek? "Orantılı vursun, PKK'ye fazla zarar vermesin" mi diyecek Obama gibi? "Asker vurur gibi yapsın ama vurmasın" mı diyecek?

Evet, bu tahlile dayanan öneri, program, siyaset nedir? Bu tahlili savunan Güller arkadaş, askerin, polisin, korucunun ne yapmasını istiyor?

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bir tahlil şık görünsün diye yapılmaz. Bu tahlile göre bir siyaset, bir program, bir hedef belirlemek gerekir. "Bu hem vatan hem de saray savaşıdır" diyen tahlilin pratikte orduya, polise, korucuya yapacağı öneri nedir?

Böyle bir öneri yoktur. Demek ki, "Hem vatan savaşıdır, hem saray savaşıdır" tahlilinin hayatta karşılığı yoktur. Çünkü bu tahlile dayanarak askere, polise ve korucuya verilebilecek bir talimat yoktur.


Halk sana "Güller Bey, eğer bu hem vatan hem saray savaşı ise o halde asker, polis, korucu ne yapmalı? Onların ne yapmasını isteyelim?" diye sorsa, ne cevap vereceksin?

Gelecek yazı:
Tayyip terörle mücadeleden faydalanarak rejimi yıkabilir mi

Mehmet Ali Güller'in yazısı için bakınız:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder