Vatan Partisi üyesi kahraman komutanımız Muzaffer Tekin'i sonsuzluğa
uğurluyoruz
3 Nisan 2015 Cuma günü ikindi vakti
Selimiye Camisi'nde toplanıyoruz.
Muzaffer komutanımız hakkındaki eski tarihli bir
yazıyı özetleyerek veriyorum:
***********
Teslim olmamak devrimci subayın karakteridir
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Ali Serdar Bolat 17 Şubat 2014
Muzaffer Tekin Kıbrıs
Barış harekatı günlerinde (solda) ve Ergenekon'dan tutuklanmadan hemen önce
(sağda)
Savaşan insanın
tavrı
Avukat görüşüne
giderken koridorlarda karşılaşıyorduk. Zayıflaması bir süre ağır bir seyir
izledi. Hasta olduğunu anladık. Ama o, "Nasılsınız?" sorusuna 6 yıldır hep güleç
yüzle "Bomba gibiyim" diye cevap verir.
Savaşan adamın
yüreğiyle verdiği cevaptır. Yine "Bir şeym yok, biraz zayıfladım, bomba gibiyim"
diyordu.
Birden çok zayıfladı.
Bir ayda 14 kilo vermiş. Hastaneden hastaneye dolaşıyordu. Bir tanı konmuyordu,
ya da bize söylenmiyordu.
Bizi her zamanki
nezaketiyle uyarıyordu: "Lütfen hasta olduğum bilinmesin, kimseler
duymasın.
Yine savaşan insanın
tavrıdır.
Emrindeki
teğmenleri teslim etmedi
Ergenekon sürecinde özellikle üç
kişiye en ağır haksızlıklar yapılmıştır. Biri, Kıbrıs Gazisi Muzaffer
Tekin'dir.
Silah arkadaşlarını koruduğu için Ordudan
ayrılmak durumunda kalmıştı. Ölümü göze alabilirdi ama subaylığa veda etmeyi
göze alamazdı. Emrindeki teğmenleri bir soruşturmaya teslim etmemiş, kendisini
siper etmiş, bu nedenle resen emekli edilmişti.
Yaşamak onun için namusla ve mertlikle
yaşamaktı. Karakteri buydu.
Türk Ordusunda yedi göbekten asker olan tek
subaydı. Yedinci göbekten dedesi Örneksiz Mustafa Ağa idi.
Dünyanın en ağır
haksızlığı
Darbecilik, hükümeti devimek, halkı isyana
yöneltmek gibi suçlamalara göğüs gerebilirdi. Siyasal suçlamalardı
bunlar.
Ama Danıştay cinayeti?
Suçlama, namuslu ve mert bir Türk aydını için
ölümden beterdi. Muzaffer Tekin, 8 yıl bu büyük acıyla yaşadı. Dünyanın en
ağır haksızlığına dayandı. O yalan manşetlerine, ekranlardaki yalan dizilerine
direnme gücü gösterdi.
Onu bir an bile duraksamadan
savundum
Muzaffer komutanı tanımazdım. 2006 öncesi iki
kez ziyaretime geldi. Onu tanıyan herkes mertliğini anlatıyordu. Mustafa
Kemal'in subayı idi.
Muzaffer Tekin 19 Mayıs 2006 günü Danıştay
cinayeti şüphelisi olarak gözaltına alınınca bir an bile
duraksamadım.
Haksızlığa teslim olmamak, sessiz kalmamak
geleneği içinde büyümüştüm. Emekçi halka bağlılık, vatanseverlik, namus işte
böyle günlerde sınanırdı.
Sessiz kalırsam kendi gözümde üç paralık
olurdum. Avukat arkadaşım Osman Aydın
Şahin'den rica ettim. Atladı Ankara'ya gitti.
Yalnız avukat dayanışması yetmezdi, kamuoyu
önünde tavır almalı ve halkı aydınlatmalıydım. İşçi Partisi Genel Başkanı olarak
bir basın toplantısı yaptım. Açıklamam bir cümlede özetlenebilirdi:
"Muzaffer Tekin'i tanıyorum, Danıştray cinayeti gibi
alçakça bir eylemin hiç bir yerinde olamaz"
Radikal, 26 Mayıs 2006
Yeni Şafak, 26 Mayıs 2006
Fethullahçı Gladyo'nun tertipleri
aydınlanacak
Bugün bu gazete kesiklerini buraya gönül
rahatlığı ile yapıştırıyorum. Korkanların ve hala korkanların masalarına
bırakıyorum.
Hepimiz göreceğiz, çok uzak değil, Fethullahçı
Gladyo'nun Ergenekon-Balyoz tertipleri bütün yönleriyle aydınlanacak. Şu anda
tir tir titriyorlar.
Türkiye'de Atlantik döneminin sonuna geliyoruz.
Danıştay cinayeti, Hrant Dink cinayeti hepsi birer birer aydınlanacak.
Tertipçiler yakalanacak. Şerefli insanların en ağır eziyetlere direnmeleri boşa
gitmemiştir. Türkiye, onların o namusları sayesinde aydınlıklara
çıkacaktır.
Teslim olmamak devrimci subayın
karakteridir
Şu an, Muzaffer Tekin arkadaşımın da bu duygular
içinde olduğunu biliyorum. Görmesem de, o güler yüzüyle, hepimize hava raporu
verir gibi "Bomba gibiyim" diyor.
Teslim olmamak, her tür musibete kahramanca
direnmek, devrimci subayın karakteridir.
Muzaffer Tekin, o karakterin ölmeyeceğini
simgeler.
Doğu Perinçek, Silivri Zindanı, 13 Şubat
2014
Yazının
tamamı için bakınız:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder