Demokrat Parti Kronolojisi
Hazırlayan : Berker Ertuna
1946
7 Ocak : Demokrat Parti; Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan tarafından kuruldu.
21 Temmuz : Yapılan ilk çok partili seçimde CHP 396, ancak 16 ilde seçime girebilen DP 62, bağımsızlar ise 7 milletvekili çıkardı.
1948
18 Temmuz : Demokrat Parti’den ayrılan, Kurtuluş Savası komutanlarından Mareşal Fevzi Çakmak ve Osman Bölükbaşı Millet Partisi’ni kurdu.
1950
14 Mayıs : Genel seçimlerde halk, CHP’nin 27 yıllık tek parti iktidarına son verdi. Seçimlerin sonucunda; Demokrat Parti %53.3 oy oranı ile TBMM’ye 408 milletvekili soktu. CHP %39.9 oranında oy almasına rağmen 69, MP ise 1 milletvekili ile temsil edildi.
22 Mayıs : Celal Bayar Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü cumhurbaşkanı oldu. Adnan Menderes başkanlığındaki ilk Demokrat Parti hükümeti kuruldu. Refik Koraltan da Meclis Başkanı olarak göreve başladı.
29 Mayıs : Başbakan Menderes “sadece millete mal olmuş inkılâpları saklı tutacağız” dedi.
6 Haziran : DP hükümeti; Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve diğer bazı generalleri görevlerinden aldı.
16 Haziran : Demokrat Parti hükümetinin ikinci önemli icraatı, Arapça ezan okunma yasağını kaldırması oldu. (Türkçe ezan yasaklanmamıştır, yalnızca ezanın Arapça da okunabileceği belirtilmiştir. Ne var ki, bu karar 1932’den beri Türkçe okunan ezanın sonu olmuştur).
5 Temmuz : Radyodan dini program yayın yasağı kaldırıldı.
7 Temmuz : Dünya Bankası Türkiye’ye 16 milyon 400 bin dolar kredi açtı.
9 Temmuz : Kuzey-Güney Kore Savası’nda Birleşmiş Milletler bütün ulusları, komünist Kuzey Kore’ye karsı ABD’nin geniş katılımıyla oluşturulacak askeri güce katılmaya çağırdı.
28 Temmuz : Türk Barışseverler Cemiyeti’nin Türkiye’nin Kore’ye asker göndermesini protesto amacıyla bildiri dağıtmasına izin verilmedi, Cemiyet başkanı Behice Boran ve genel sekreter Adnan Cemgil tutuklandı.
1 Ağustos : Türkiye Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı’na (NATO) başvurdu.
16 Eylül : Türkiye’nin, NATO’ya girme başvurusu reddedildi.
28 Ağustos : Bir yazarın tarih kitaplarından İnönü’nün adını çıkartması tartışmalara yol açtı.
3 Eylül : Belediye seçimlerinde 600’ü aşkın CHP’li belediyeden 560’ı Demokrat Parti’ye geçti.
25 Eylül : General Tahsin Yazıcı komutasındaki 4500 kişilik bir tabur, tüm masraflar bize ait olmak üzere ve TBMM kararı olmaksızın Kore Savaşı’na gönderildi.
(Bu, başta ABD olmak üzere Batı’nın gözünde girebilmek için onlar tarafından en geçerli ihraç malımız kabul edilen Mehmetçik’in uluslar arası düzeyde ilk pazarlanışıdır).
3 Aralık : Arap harfleriyle tedrisat yapmak için gizli ya da aleni dershane açanlar hakkında 23 Eylül 1931 gün ve 12073 sayılı kararnamedeki yasaklama kaldırıldı.
12 Aralık : Hükümet, CHP Genel Merkez Binasına el koyarak Hazine’ye mal etti.
1951
20 Şubat : Rus yazarların kitaplarının okul kütüphanelerinden çıkarılmasına karar verildi.
24 Şubat : Kırşehir’de Atatürk büstü saldırıya uğradı.
12 Mart : Demokrat Parti Konya İl Kongresi’nde fes, çarşaf ve Arap harflerinin serbest bırakılması istendi.
13 Mart : Demokrat Parti İzmir Belediye Başkanı Rauf Onursal, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü'nün Halife Abdülmecit gibi sınır dışı edilmesini istedi.
25 Mart : Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri, solcu öğretmenlerin tasfiyesinin sürdüğünü açıkladı.
3 Mayıs : Demokrat Parti Meclis Grubu’nda din eğitiminin genişletilmesi istendi.
4 Mayıs : Menderes Meclis’te yaptığı konuşmada "Halkevleri, Halkodaları faşist anlayış ve düşüncelerin ürünüdür. Bunlar sosyal yapımız içindeki tümüyle gereksiz, bos, geri ve yabancı unsurlardır" dedi. ( Halkevlerinin topluma katkılarının özeti Bkz. EK-1).
28 Mayıs : Menderes Hükümeti, isçi sendikalarının faşist ve komünist sistemlerin bir öğesi olarak kurulduklarını ileri sürdü. Yeni bir sendika yasası hazırlama kararı aldı.
22 Haziran : Istanbul İnönü Stadı’nın adı Mithat paşa Stadı olarak değiştirildi.
1 Temmuz : Atatürk’ün heykel ve büstlerine karşı ülke düzeyinde yaygınlaşmış olan saldırıları kınamak için yurdun çeşitli yerlerinde protesto mitingleri yapıldı.
25 Temmuz : Atatürk Kanunu 25 Temmuz 1951’de Meclis’te kabul edildi. Amaç, Atatürk devrimlerini korumak, Atatürk heykel ve anıtlarına saldırıların önüne geçmekti.
1 Ağustos : Yabancı Sermaye Yatırımlarını Teşvik Kanunu çıktı.
8 Ağustos : Hükümet, Halkevlerine el koydu.
19 Eylül : Kuzey Atlantik Paktı Konseyi, Türkiye ve Yunanistan’a NATO’ya katılma çağrısı yaptı.
20 Eylül : Türkiye’nin NATO’ya katılması kabul edildi.
9 Ekim : Devlet iç borçları 2 milyar 565 milyon liraya yükseldi.
26 Ekim : İllegal Türkiye Komünist Parti’sine yönelik büyük çapta tutuklamalar yapıldı. Zeki Baştımar, Mihri Belli, Sevim Tarı gibi tanınmış isimler vardı.Tutuklananlar arasında tanınmış isimler vardı
4 Kasım : İlkokulların ders programlarına din dersi konuldu.
1952
12 Ocak : ABD yönetimi, Marshall Planı çerçevesinde Türkiye’ye 58 milyon dolarlık askeri yardım yapılmasını onayladı.
15 Ocak : Amerika Birleşik Devletleri Türkiye’nin Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı'na (NATO) girişini onayladı.
21 Ocak : Milli Savunma Bakanlığı, Kore’de 34 subay, 46 astsubay ve 1252 erin şehit olduğunu açıkladı.
18 Şubat : NATO’ya katılma protokolünü 1951 yılında Londra’da imzalayan Türkiye, 18 Şubat’ta örgüte resmen üye oldu. Bunun neticesi olarak topraklarımıza ABD askeri üsleri kurulmaya başlandı.
5 Haziran : Lozan Antlaşmasına göre Fener Rum Patrikhanesi’nin başındaki kişinin TC vatandaşı olması gerekir. Bu ilke ilk kez ABD’den uçakla gönderilen Athenagoras’ın Türkiye’ye sokulması ile ihlal edildi. Başbakan Menderes Athenagoras’ı ziyaret etti ve elini öptü.
18Temmuz : Türkiye, Cemiyet-i Akvam’a (Birleşmiş Milletler) elli altıncı üye olarak kabul edildi.
8 Ekim : Balıkesir’e giden CHP lideri İnönü’yü Vali kent dışında karşılayarak, kente girmemesini, girerse olaylar çıkabileceğini ve kendisinin sorumluluk almayacağını belirtti. İnönü gezisinden vazgeçti.
24 Aralık : “Anayasayı Yasayan Dile Çevirmek” seklinde adlandırılan yasa önerisi ile 1945 yılında Türkçeleştirilmiş olan anayasa metni, yürürlükten kaldırıldı. 24 Nisan 1924’te kabul edilmiş olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu yeniden uygulamaya kondu, anayasadaki öztürkçe kelimeler ayıklandı. ( Örneğin; “bakanlıklar”, “vekalet” oldu, Genelkurmay Başkanlığı’nın adı “Erkan-ı Harbiye-yi Umumi Reisliği” seklinde değiştirildi ).
1953
21 Ocak : Petrollerimizin işletilmesiyle ilgili ilk anlaşma bir ABD şirketiyle yapıldı.
9 Nisan : Maliye Bakanı Hasan Polatkan, döviz açığının 553 milyon dolar olduğunu açıkladı.
14 Nisan : Döviz alım-satımı serbest bırakıldı.
17 Nisan : Ev kiralarına yüzde 100, dükkan kiralarına yüzde 150 zam yapıldı.
30 Mayıs : Sovyetler Birliği hükümeti Türkiye’ye bir nota verdi. Türkiye’den toprak talebi olmadığını, dostluk ilişkisi kurmak istediklerini bildirdi.
8 Temmuz : Millet Partisi irticai faaliyet gerekçesiyle kapatıldı, mallarına el kondu.
21 Temmuz : Profesörlerin politika ile uğraşmalarını yasaklayan kanun kabul edildi.
27 Temmuz : 2 milyondan fazla insanın öldüğü Kore Savaşı sona erdi.
9
Eylül : Millet gazetesi başyazarı Nurettin Ardıçoğlu 3 sene 2 ay, yazı isleri
müdürü Hüsnü Söylemezoğlu 2 sene 1 ay hapse mahkum oldu.
14 Aralık : Hükümet, CHP’nin menkul ve gayrı menkullerinin Hazineye devredilmesine yönelik yasayı çıkardı.
14 Aralık : Hükümet, CHP’nin menkul ve gayrı menkullerinin Hazineye devredilmesine yönelik yasayı çıkardı.
24 Aralık : CHP’nin Ulus Gazetesi’ne el konuldu.
1954
18 Ocak : Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu kabul edildi.
27 Ocak : Millet Partisi yöneticileri birer gün hapis cezasına çarptırıldı.
27 Ocak : 6234 sayılı yasayla Köy Enstitüleri kapatıldı. (Köy Enstitülerinin katkısı Bkz. EK-2).
24 Şubat : Istanbul’da sıcaklık -6 dereceye düştü. Tuna Nehri’nden koparak Karadeniz’e ulasan ve daha sonra Istanbul Boğazı’na inen buzlar Boğazı ve limanı kapladı. Deniz trafiği durdu.
7 Mart : Petrol isletmeciliğini yabancı sermayeye açan ve Max Ball adlı bir yabancının hazırladığı Petrol Yasası Meclis’te kabul edildi.
8 Mart : Basını sıkı kontrol altına alan ve basın suçlarına yönelik cezaları yükselten Basın Kanunu kabul edildi. Hakaretle suçuyla yargılananlara iddialarını mahkemede ispat hakkı tanınması isteği reddedildi.
14 Mart : Demokrat Parti’den istifa ederek CHP’ye geçen Adnan Menderes’in yeğeni Özdemir Evliyazade, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklandı.
18 Nisan : Mersin’de seçim konuşması yapan ana muhalefet lideri İnönü DP’lilerin saldırısı ile engellendi, İnönü alandan zorlukla kaçırılıp kurtarılabildi.
2 Mayıs : Genel seçimler yapıldı. Oyların %57,6’sını alan Demokrat Parti 503 sandalye kazanırken, %35,4 oy alan CHP sadece 31 milletvekili çıkarabildi.
14 Mayıs : TBMM ilk toplantısını yaptı.Celal Bayar yeniden cumhurbaşkanı seçildi. Adnan Menderes, kabineyi kurmakla görevlendirildi. Seçimlerden hemen sonra Celal Bayar “Ince demokrasiye paydos” söylemiyle, antidemokratik yasalarla tedbirlerin sürdürüleceğinin altını çiziyordu.
30 Mayıs : Muhalefet lideri Osman Bölükbaşı’yı seçen Kırşehir, ceza olarak il olmaktan çıkarılıp ilçe yapıldı. Bununla da yetinilmedi ve bölünerek eski ilçelerinden bir kısmı ile Nevşehir ili kuruldu.
14 Haziran : Seçimlerde CHP’ye oy veren Malatya ceza amacıyla bölünerek Adıyaman ili kuruldu.
21 Haziran : Demokrat Parti kendi kadrolarını kurmak için devlette tasfiyeye yöneldi. Yeni çıkarılan bir yasayla hükümete, 60 yasını ya da 25 hizmet yılını doldurmuş yargıç ve profesörleri emekliye ayırma yetkisi verildi.
5 Temmuz : Memur Tasfiye Yasası, çıktı. Artık; memurlara bir süre için isten el çektirebilecek ya da emekli edilebilecek.
7 Ağustos : Millet gazetesi sahibi Fuat Arna, bir yazısında Başbakan Adnan Menderes’e hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklandı.
18 Ağustos : Millet gazetesi yazarı Nurettin Ardıçoglu ile yazı isleri müdürü Hüsnü Söylemezoğlu gazetede çıkan bir yazıdan dolayı 7’şer ay hapis cezasına çarptırıldılar.
21 Ağustos : Liseler 11 sınıfa indirildi.
28 Ağustos : Emekli General Sadık Aldogan tutuklandı. Gerekçe; Millet Gazetesine yazdığı bir yazıda adliyenin manevi kişiliğine hakaret etmek.
23 Eylül : Yeni Ulus gazetesindeki yazıları nedeniyle Hüseyin Cahit Yalçın, Cemal Sağlam, İbrahim Cüceoglu hapis, Nihat Erim para cezasına çarptırıldı.
1 Aralık : Demokrat Parti’ye muhalif Yeni Ulus Gazetesi’nin yazarlarından Hüseyin Cahit Yalçın, “Hükümetin manevi şahsiyetini tahkir ettiği” gerekçesiyle 26 ay hapse mahkum edildi ve 79 yaşında hapse girdi.
1955
1 Nisan : Kıbrıs’ta EOKA terör örgütü faaliyetlerine başladı.
8 Nisan : Istanbul’da hane basına 100 gram kahve dağıtımına başlandı. Kahve alanlar, muhtarların hazırladığı listeleri imzaladı.
14 Mayıs : Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’daki sosyalist ülkeler yeni bir askeri ittifak içeren Varşova Paktı’nı imzaladılar.
20 Mayıs : Akis dergisi yazı isleri müdürü Cüneyt Arcayürek tutuklandı.
9 Haziran : Türk bayrağını yırtmaktan sanık 4 Amerikalı beraat etti.
10 Haziran : Istanbul Hilton Oteli açıldı. 2,5 yılda biten otelde 300 oda, 500 yatak bulunuyor.
23 Haziran : Hükümete muhalif Akis Dergisi’nin yazı isleri müdürü Cüneyt Arcayürek “Hükümetin nüfuzunu kıracak neşriyat yapması ve bu suçu islemekte devam etmesi ihtimalinin bulunması” gerekçesiyle 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
20 Temmuz : Polis CHP Isparta Il Kongresini dağıttı. Genel Sekreter Kasım Gülek kürsüden indirildi.
24 Ağustos : Karadeniz gezisine çıkmış olan CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, Sinop’ta tutuklanarak Istanbul’a getirildi ve bir gün hapiste kaldı. (Ertesi yıl benzer bir geziye kalkışması ve Rize’de dükkân sahiplerinin elini sıkması, gösteri yürüyüşü sayılarak 6 ay hapse mahkûm olacaktır).
5 Eylül : (Daha sonraki yıllarda Demokrat Parti’nin bir tertibi olduğu ortaya çıkacak olduğu üzere) Istanbul Ekspres Gazetesi’nde Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atıldığı haberi yayınlandı.
6 Eylül : Atatürk’ün evine bomba atıldığı haberi üzerine, “Kıbrıs Türk'tür” cemiyetinin Istanbul Taksim Meydanı’nda düzenlediği açık hava toplantısı, 6-7 Eylül olaylarını başlattı. Çok önceden planlanan gösteriler, kısa zamanda Rum vatandaşların işyeri ve evlerine yönelik yağmaya dönüştü. Istanbul, Ankara, İzmir’de sıkıyönetim ilan edildi.
7 Eylül : Olaylar diğer kentlere de sıçradı TBMM olağanüstü toplandı. Hükümet kendi tertibi olan olayları muhaliflerinin üzerine yıkmak, bir tasta iki kus vurarak onlardan da kurtulmak amacıyla yeni bir planı uygulamaya koydu. Emniyet Amirlikleri’nce komünist olarak bilinen 48 kişi, tahrik ve tahrip suçlamasıyla tutuklanıp Harbiye’ye getirildi. İdam talebiyle yargılanması öngörülen bu kişiler arasında Aziz Nesin, Kemal Tahir, Dr. Can Boratav, Asım Bezirci, Hasan Izzettin Dinamo da bulunuyordu.
9 Eylül : Istanbul’da 3, Ankara ve İzmir’de birer askeri mahkeme kuruldu.
10 Eylül : İçişleri Bakanı Namık Gedik ile Istanbul Emniyet Müdürü Alaaddin Eriş görevlerinden istifa etti.
12 Eylül : TBMM sıkıyönetimi 6 ay uzattı.
16 Eylül : İzmir’de Sabah Postası gazetesi kapatıldı, gazete sorumlu yazı isleri müdürü ve başyazarı Orhan Rahmi Gökçe tutuklandı.
19 Eylül : Muhalif yayınlarından dolayı Ankara’da Ulus Gazetesi süresiz, Istanbul’da ise Hergün, Hürriyet ve Tercüman gazeteleri 15 gün süreyle kapatıldı.
15 Ekim : Demokrat Parti’de muhalefet yaptığı gerekçesiyle 9 milletvekili partiden ihraç edildi. Onları destekleyen 10 milletvekili de kendi isteği ile partiden ayrıldı. “Onbirler Hareketi” diye anılan bu milletvekilleri, bakanlar hakkındaki iddialarda, “ispat hakkını yasaklayan kanunun” kaldırılmasını sağlayacak bir fıkranın anayasaya eklenmesini istiyorlardı. ( Siyasiler hakkında bir iddia ileri sürenler hakaret suçuyla yargılanıp mahkum olmaktaydılar. Yargılanan kişiye iddiasını ispat hakkı tanınmamaktaydı. Reddedilen, bu hakkın tanınması isteğiydi.)
24 Ekim : (Nazlı Ilıcak ile Ömer Çavuşoğlu’nun babası) Bayındırlık Bakanı Muammer Çavuşoğlu, 6/7 Eylül olaylarında uğradıkları kayıplar dolayısıyla, İzmir’deki Yunan Konsolosluğu’na, (suçluluk psikozu içerisindeki hükümet adına resmi özür yerine geçmek üzere) Yunan Bayrağı çekti ve uluslararası düzeyde özel bir davranış örneği verdi..
17 Aralık : Ankara ve İzmir’de sıkıyönetim kaldırıldı.
20 Aralık : Demokrat Parti’den ayrılan 19 milletvekili, Hürriyet Partisi’ni kurdular.
1956
5 Şubat : Meriç ve Tunca nehirleri dondu; Yeşilköy ve Mecidiyeköy’e kurtlar indi ve Istanbul halkı ekmeksiz kaldı.
8 Şubat : Ekonomik sıkıntılar nedeniyle gazetelerin sayfaları 6’ya indirildi.
2 Mart : Cumhurbaşkanına hakaretten sanık Ulus gazetesi yazarı Şinasi Nahit Berker 1 yıl hapse mahkum oldu
8 Nisan : Başbakan Adnan Menderes , muhalefeti, "Siyasi sapıklık, sahte ihtilalcilik, inkarcılık, adi ve alçak iftiracılık, sahte hürriyetçilik ve tedhişçilik"le suçladı.
29 Nisan : Ankara’da gazeteciler Oktay Ekşi, Hikmet Tanılkan, Altan Öymen, Aydın Köker ve Seyfettin Turhan götürüldükleri Çankaya Karakolunda hakarete uğradılar.
1 Mayıs : 6-7 Eylül olaylarında zarar gören kiliselere 10 milyon lira avans verildi.
31 Mayıs : CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, "Adım adım mutlakıyete gidiyoruz " dedi.
7 Haziran : Demokrat Parti hükümetinin hazırladığı yeni Basın Kanunu Mecliste kabul edildi. Hürriyet Partisi adına konuşan Turan Güneş, "Bu kanunla, değil basın özgürlüğü, basın bile kalmayacak" dedi.
9 Haziran : Basına baskılar sürüyor; Halk gazetesi toplatıldı.
14 Haziran : CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, TBMM’nin manevi şahsına hakaret ettiği gerekçesiyle 1 yıl hapse ve 4 ay Bursa’da ikamete mahkum oldu.
15 Haziran : En etkili muhalif yayınlardan haftalık Akis dergisi toplatıldı.
27 Haziran : Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunu görüşmelerinde, İnönü: "Aramızdaki farkı bilelim. Biz mutlakiyetten bugüne geldik, siz bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz." dedi. Muhalefet topluca salonu terk etti. Tasarı DP’lilerin oylarıyla yasalaştı.
22 Temmuz : Akis dergisi yine toplatıldı.
30 Temmuz : Ordu, Giresun ve Trabzon’da Cumhuriyet Halk Partililerin siyasi toplantı yapmalarına izin verilmedi.
4 Ağustos : Ulus gazetesi toplatıldı.
13 Ağustos : Bakanlar Kurulunca ortaokullarda din dersi okutulmasına karar verildi.
14 Eylül : Akis dergisi toplatıldı.
28 Eylül : Maliye, Istanbul’da hazineye ait 10 bin arsa ve 500 binayı satışa çıkardı.
1957
11 Şubat : CHP Genel Başkanı İnönü’nün damadı ve Akis Dergisi başyazarı Metin Toker tutuklanarak cezaevine girdi.
14 Şubat: Başbakan Menderes, Ankara’da Kocatepe camiinin yapımı için cami yaptırma derneğine 100.000 TL bağış yaptı.
11 Nisan : Halk gazetesi sahibi Ratip Tahir Burak, bir karikatürü nedeniyle tutuklandı.
17 Nisan : Atatürk Orman Çiftliğinden arazi satılabilmesine olanak tanıyan kanun kabul edildi. (Atatürk’ün elleriyle oluşturduğu ve Türk halkına armağan olarak bıraktığı bu çiftliğin bugün yağmalanmasına yol açan süreç böylece başlamış oldu).
6 Mayıs : Istanbul, Ankara, Eskişehir, Adana ve Bursa’da isçi sendikaları kapatıldı.
11 Mayıs : Zaman Gazetesi’nden Nusret Safa Coşkun ve Rıfat Ekinci birer yıl hapse mahkum oldular.
19 Mayıs: Kayseri’de halka yaptığı açıklamada Menderes, DP’nin iktidarda olduğu yedi yıl içinde yeni 15.000 cami inşa edildiğini ve başta Süleymaniye olmak üzere 86 caminin onarıldığını belirterek öğündü.
27 Mayıs : Demokrat İzmir gazetesi 1 ay süreyle kapatıldı.
31 Mayıs : Bakırköy Derbi Lastik Fabrikası hammadde yokluğundan kapandı.
720 işçi işsiz kaldı.
12 Haziran : 30 Haziran 1954 tarihinde ilçe yapılan Kırşehir yeniden İl yapıldı.
2 Temmuz : CMP Genel Başkanı ve Kırşehir milletvekili Osman Bölükbaşı tutuklandı.
6 Temmuz : Hükümet, Istanbul Gazeteciler Sendikası’nı bir süre için kapattı.
20 Ekim : DP’nin din istismarı hızlanıyor. Menderes Adana’da yaptığı seçim konuşmasında “ Istanbul’u ikinci bir Mekke, Eyüp Sultan Camiini de ikinci bir Kâbe yapacağız” dedi.
27 Ekim : Genel Seçimler yapıldı. Oyların % 47,9’unu alan DP 419, % 41,1’ini alan CHP: 173, % 7,1’ini alan CMP (Cumhuriyetçi Millet Partisi) 4, % 3,8’ini alan HP (Hürriyet Partisi) 2 ve bağımsızlar 2 milletvekili çıkardı.
27 Ekim : ’57 seçimleri 1946 seçimleri ile birlikte tarihimizin en şaibeli seçimleridir. İktidarın tertip, baskı ve sandık hileleri tepkilere, kan akmasına neden olmuştur. En vahim olaylar Gaziantep’te yaşanmış, seçimi ilkönce CHP’nin kazandığı ilan edilmiş, sonra bu karar değiştirilmiştir. Bu olayın yarattığı tepkiler iki gün sonra CHP’lilerin Cumhuriyet Bayramı kutlama alanına sokulmaması nedeniyle doruğa çıkmış, ayaklanmaya dönüşmüştür. Olayları yatıştırmak amacıyla askerî uçaklara kent üzerinde alçak uçuş yaptırmak dahil her yöntemi kullanmak gerekmiştir. Aralarında Ali Ihsan Göğüş ve Cemil Sait Barlas gibi önde gelenlerin de bulunduğu CHP’liler tutuklandılar ve 5,5 ay hapiste kaldılar.
29 Ekim : Gaziantep olayları ile seçim günü Mersin’de bir CHP’linin öldürülmesi olayına yayın yasağı konuldu.
1 Kasım : Yeni meclisin toplanacağı bugün halkın tepkisinden çekinen iktidar başta meclisin çevresini tanklarla çevirmek dahil kentin tüm önemli noktalarına askerî birlikler yerleştirdi.
1 Kasım : TBMM, 11. Dönem çalışmalarına başladı. Istanbul Milletvekili Celal Bayar 413 oyla, 3. defa Cumhurbaşkanlığına seçildi. Kabineyi kurmakla Adnan Menderes görevlendirildi.
28 Kasım : Hürriyet Partisi fesih kararı aldı. CHP ile güç birliğine karar verildi.
27 Aralık : Basının TBMM çalışmalarına ilişkin haberlerini kısıtlamak üzere Meclis iç tüzüğünde yapılan değişiklikleri eleştiren Anayasa Profesörü Hüseyin Nail Kubalı, hükümet tarafından Istanbul Üniversitesi’ndeki görevinden uzaklaştırıldı.
1958
28 Ocak : Kıbrıs’ta Türklere yönelik şiddet olayları meydana geldi. İngiliz askeri Türklere karşı ilk defa silah kullandı.
03 Mart : Demokrat Parti örgütlerinin ramazan ayı boyunca camilerde düzenlediği mevlitlerin propaganda amacıyla devlet radyosundan naklen yayını uygulaması başlatıldı.
09 Nisan : CHP’nin yayın organı olan Ulus Gazetesi üçüncü kez bir ay süreyle kapatıldı. Kapatmaya, Ankara Milletvekili Bülent Ecevit’in bir yazısı yol açtı. Gazetenin sorumlu müdürü Ülkü Arman 1 yıl, karikatürcü Halim Büyükbulut da 14 ay hapis cezası aldı.
30 Nisan : Et sıkıntısını gidermek için Yeni Zelanda’dan koyun eti dışalımı yapıldı.
06 Mayıs : Ulus gazetesi yazı işleri müdürü Nihat Subaşı 8 aylık hapis cezasını yatmak üzere cezaevine girdi.
07 Mayıs : Ulus gazetesi yazarı Şinasi Nahit Berker 8 ay yatmak üzere cezaevine girdi
08 Mayıs : Yeni Gün gazetesi yazı işleri müdürü Erdoğan Tokatlı 34 gün yatmak üzere cezaevine girdi.
08 Mayıs : Sıkıyönetim kararlarına uymadığı iddiasıyla Milliyet gazetesi 15 gün süreyle kapatıldı.
09 Mayıs : Yeni Gün gazetesi ve Akis dergisi birer ay kapatıldı. Yazı işleri müdürleri Altan Öymen 10 ay, Tarık Holulu 16 ay hapis cezasına çarptırıldı.
14 Mayıs : Akis Dergisi sorumlu müdürü Ziya Ademhan 1 yıl hapse mahkum oldu.
28 Mayıs : Eskişehir’de Hür Bilek gazetesinin sahibi Abdülkadir Gürol ile yazarı İsmail Aras 1’er yıl hapis cezasına çarptırıldı; gazete 1 ay süreyle kapatıldı..
28 Mayıs : Akis dergisi yazı işleri müdürü Yusuf Ziya Ademhan 3 yıl, başyazarı Metin Toker 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı; dergi de 3 ay kapatıldı.
28 Mayıs : Basın suçlularının affı tasarısı, DP’lilerin oyu ile reddedildi.
02 Haziran : İnönü’nün, Istanbul CHP Merkezi’nde yaptığı basın toplantısındaki demecine yayın yasağı konuldu.
05 Haziran : Lüleburgaz’da yayımlanmakta olan Özdilek gazetesinin sahibi ve başyazarı Gültekin Arda 9 ay hapis cezasına çarptırıldı.
06 Haziran : Basına baskılar sürüyor; Ulus gazetesi yazı işleri müdürü Ülkü Arman ile aynı gazetenin yazarı Oktay Verel 1’er yıl, cezaevinde bulunan Şinasi Nahit Berker’le Nihat Subaşı da 4’er ay hapis cezasına çarptırıldı.
25 Haziran : CHP Ankara Milletvekili Bülent Ecevit’in bir yazısı nedeniyle, Ulus gazetesi yazı işleri müdürü Ülkü Arman 1 yıl hapse mahkum oldu; gazete 1 ay kapatıldı.
12 Temmuz : Temmuz 1958’de Kıbrıs’ta olaylar tırmanıyor. Beş Kıbrıslı Türk pusuya düşürülerek öldürüldü.
14 Temmuz : Irak’ta darbe gerçekleşti, Kral Faysal ve Başbakan Nuri Sait Paşa öldürüldüler. (DP yöneticileri bu olaydan çok etkilendiler)
16 Temmuz : Ortadoğu’daki muhtemel karışıklıklara müdahale etmek amacıyla 11 bin ABD askerinin İncirlik üssüne indirilmesine başlandı.
19 Temmuz : Nükleer silah taşıyan ABD uçakları İncirlik üssüne indi.
02 Ağustos 1958: Uluslararası Para Fonu (IMF) baskısıyla, Cumhuriyet tarihinin en yüksek orandaki devalüasyonu yapılarak 1 dolar 2,80 TL’den 9 TL’ye çıkarıldı. Devalüasyon oranı yüzde 221 oldu.
04 Ağustos : IMF Türkiye’ye 250 milyon dolar kredi verdi.
06 Eylül : Başbakan Adnan Menderes, "İdam sehpalarında can verenlerden ders alsalar ya…" diyerek muhalefeti tehdit etti.
07 Eylül : CHP Genel Başkanı İnönü, "Sehpalar kurulursa nasıl işleyeceğini kimse bilemez" diyerek başbakana cevap verdi.
09 Eylül : İzmir’in Kurtuluş Günü törenlerine siyasî parti temsilcilerinin katılması, iktidar aleyhine ve CHP lehine tezahürat yapılacağı endişesiyle yasaklandı.
21 Eylül : Başbakan Menderes, CHP’nin parti olmadığını, İsmet İnönü’nün siyaseti bırakması gerektiğini, basının her istediğini yazamayacağını söyledi.
22 Eylül : İnönü, "Demokrasiye paydos demeye Demokrat Parti genel başkanının gücü yetmeyecektir" şeklinde cevap verdi.
12 Ekim : Başbakan Adnan Menderes yurttaşlara muhalefetin kin ve husumet cephesine karşı bir “ Vatan Cephesi “kurmaları çağrısında bulundu. DP iktidarı ülkede demokratikleşmeyi sağlamak iddiasıyla gelmiş, ancak uygulamasıyla ülkede cepheleşmeyi arttırmış, kendi dışındaki siyasi güçleri tasfiye etmeye çalışmıştı. Bu uygulamalardan birisi de, vatandaşları ancak CHP’ye karşı olmakla vatansever kabul eden bu uygulamadır. O tarihten sonra ülkenin her yanında Vatan Cephesi örgütleri kurulmaya başlandı. Üyeler aslında DP’ye üye oluyorlar, fakat katıldıkları örgüte “Vatan Cephesi” deniyordu. Vatan Cephesi kuranların ve katılanların adları her gün radyoda tek tek okunuyordu. Rakipsiz tek yayın organı olan devlet radyosunda (çoğu gerçek dışı olduğu iddia edilen) bu listelerin her gün ve dakikalarca okunması, vatandaşta sıkıntı ve tepkinin yanı sıra siyasal gerilimi de büsbütün artıran bir kampanyaydı. DP ve CHP’lilerin kahvehanelerini dahi ayırdıkları gözlenmeye başladı.
18 Ekim : Zile’yi ziyaret eden İnönü’nün karşılanmaması için ev ve işyerlerinden çıkmaları Kaymakam tarafından yasaklanmaya çalışılan halkla güvenlik güçleri arasında uzun süren çatışmalar yaşandı. Halka karşı basınçlı su, cop/dipçik, göz yaşartıcı bomba kullanıldı, havaya ateş açıldı.
19 Ekim : Başbakan Menderes, Said-i Nursî’nin yaşadığı Emirdağ’da Nurcular tarafından hilafet ve saltanatı temsil eden iki tuğralı, yeşil bayrak açılarak karşılandı. Menderes’in Emirdağ’ı bu ziyaretini özel bir destek işareti olarak değerlendiren Said-i Nursî, bu olaydan sonra ülke içinde gezilere başladı.
(Menderes Risale-i Nurların ilk kez serbestçe basılması için 1956’da talimat vermiş ve kağıt tahsisi yapmıştı).
03 Kasım : CHP’nin yayın organı Ulus gazetesi 1 ay süre ile tekrar kapatıldı.
30 Kasım : İnönü’nün damadı Metin Toker, Akis Dergisi’ndeki bir yazıdan dolayı ikinci kez bir yıl hapis cezasına çarptırıldı. ( DP hükümeti Adalet Bakanı Esat Budakoğlu, TBMM’de bir soru üzerine, Demokrat Partinin ilk sekiz yıllık hükümet dönemi içerisinde 811 gazeteciye toplam 57 yıl hapis cezası verilmiş olduğunu açıkladı).
1959
21 Ocak : Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Ulus Gazetesi’ndeki bir yazısı nedeniyle kendisi ve yazı işleri müdürü Ülkü Arman birer yıl hapse mahkum oldu; gazete bir ay süreyle kapatıldı.
22 Ocak : Demokrat İzmir Gazetesi yazı isleri müdürü Şeref Balçık’a 15 gün, gazetenin sahibi Adnan Düvenci’ye 1 yıl mahkûmiyet cezası verildi.
26 Ocak : 17 gün hapis cezasına çarptırılmış olan Ankara Telgraf gazetesinin sahibi ve yazı işleri müdürü Fethi Giray cezaevi’ne girdi.
17 Şubat : Başbakan Menderes’i Londra’ya götüren uçak, Gatwick Kasabası yakınlarında düştü. 14 kişinin öldüğü kazada Başbakan Adnan Menderes kurtuldu. ( Olayın Türkiye’de duyulması üzerine, iktidar ile muhalefet arasındaki gerginlik bir anda yerini ılımlı bir ortama bıraktı. Ancak bu bahar havası fazla sürmedi).
20 Şubat : Yurda dönen Menderes boğa ve develerin dahi kesildiği görkemli törenlerle karşılandı. Uçak kazasından kurtulmuş olması nedeniyle taraftarları arasında adeta evliya mertebesinde kabul edilen Menderes Eyüp Sultan’a gitti, yanında büyük bir kalabalıkla türbede dua etti, dağıtılmak üzere resimler çektirdi.
02 Mart : Menderes’in müsteşarı Ahmet Salih Korur, Eyüp Sultan Cami’sinin avlusunda büyük bir iftar yemeği verdi. Korur’un imzasıyla davetlilere gönderilen iftar çağrıları, 2 Mart 1959 değil, 2 Ramazan 1378 tarihini taşıyordu.
05 Mart : Türkiye ile ABD arasında ikili bir askeri bir antlaşma imzalandı. ABD’nin diğer Bağdat Paktı ülkeleriyle de imzaladığı bu ikili antlaşmaya göre, bu ülkelere doğrudan ya da dolaylı bir saldırı söz konusu olduğunda, ABD ülkenin isteği üzerine gerektiğinde silahlı kuvvetlere de başvurarak yardımda bulunacaktı. Bu maddede yer alan “dolaylı saldırı” kavramının, Irak’ta yaşanmış olan darbe benzeri bir tehditle karşılaşıldığında ABD’nin mevcut iktidarın yardımına koşacağı anlamına geldiği yorumu yapıldı. Çünkü NATO antlaşması çerçevesinde, ABD’nin bir “dış saldırı” konusunda zaten yardım taahhüdü bulunmaktaydı.
11 Mart : Vatan gazetesinden alıntıladığı bir yazıdan dolayı, Ulus gazetesi Yazı isleri müdürü Ülkü Arman 1 yıl 4 ay hapse, 4 000 lira ağır para cezasına mahkum edildi. Ayrıca Ulus gazetesi1 ay süreyle kapatıldı.
12 Mart : Haber gazetesinin sahibi ve yazı isleri müdürü Vedat Refiioğlu’na usulsüz tekzip yayımlamaktan 12 gün hapis cezası verildi
13 Mart : Amerikalı gazeteci Pulliam’ın Türkiye hakkında yazdığı bir yazıyı Ulus gazetesinde yayımladığı gerekçesiyle gazetenin yazı isleri müdürü Erman’a 16 ay hapis cezası verildi; Ulus bir ay kapatıldı.
20 Mart : Akis Dergisi yazı isleri müdürü Yusuf Ademhan 12 ay hapis cezasına mahkum edildi. Dergi bir ay süreyle kapatıldı.
23 Mart : Ankara’da yayınlanan Öncü gazetesi süresiz olarak kapatıldı.
26 Mart : Akhisar’da çıkan İbret gazetesinin sahibi ve yazı isleri müdürü Mustafa Deral, yayım yoluyla hakaretten 10 ay hapis cezasına hüküm giydi.
15 Nisan : Başbakan Menderes bindiği Giresun ve refakatindeki Gelibolu muhripleri ile İspanya’ya gitti. Bu, bir örneği daha önce ve daha sonra hiç görülmemiş pahalı bir "yöntem" olarak tarihe geçti.
25 Nisan : CHP’li Kemal Satır’ın yaptığı konuşmayı yayımladığı için Ulus gazetesi yazı isleri müdürü Beyhan Cenkçi 10 ay hapis cezasına mahkum edildi. Ulus gazetesi bir ay süreyle kapatıldı.
29 Nisan : Tekzipleri usulüne uygun yayınlamadıkları için, Demokrat İzmir gazetesi yazı isleri müdürü Şeref Balçık 14 gün, Istanbul Havadis gazetesi yazı isleri müdürü Hamdi Tezkan 12 gün hapis cezası aldı.
30 Nisan : İsmet İnönü’nün Uşak gezisinde olaylar çıktı. İnönü’nün Kurtuluş Savaşı’nda karargâh olarak kullandığı evi ziyaret etmesi, Uşak Valisi tarafından önlenmek istendi. Valinin bu yasadışı buyruğunu kabul etmeyen Emniyet Müdürü ve Jandarma Komutanı aynı gün görevden alındılar. Polis, halkı dağıtmak için göz yaşartıcı bomba kullandı. Aksam Uşak iline civardan DP’li partizanlar getirildi.
01 Mayıs : Uşak’tan ayrılmak üzere tren istasyonuna gitmekte olan İnönü’nün arabası önü kesilerek durduruldu. İnönü arabadan inip, yaya olarak istasyona giderken arkasından basına tas atıldı, İnönü başından kan akarak trene ulaştı ve İzmir’e gitti. İzmir’de CHP’nin yapmak istediği toplantı engellendi. DP’li partizanlar, Demokrat İzmir Gazetesi’ni bastılar, matbaa makinelerini parçaladılar.
02 Mayıs : İzmir’de CHP Genel Başkanı ve ana muhalefet lideri İsmet İnönü’yü karşılamaya gelenleri jandarma dağıttı; 10 kişi yaralandı; olaya yayım yasağı kondu.
04 Mayıs : CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün arabası Istanbul Topkapı’da Trafik Müdürü tarafından durduruldu. Çevrede organize olarak toplanmış ve içirilmiş zorbalar tarafından araba sarıldı. Bir binbaşının olaya müdahale edip askerlere emir vermesi sonucu İnönü son dakikada linç edilmekten kurtuldu. Olaya yayım yasağı kondu. Aynı gün Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri protesto amacıyla Meclis oturumuna katılmadılar.
11 Mayıs : Bursa’da yayımlanan Yeni Ant gazetesinden Derviş Sami Tasman ve Fethi Tasman da 1 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldılar.
20 Mayıs : Vatan gazetesi yazarlarından Sadun Tanju, saldırıya uğradı
27 Mayıs : Ankara’da yayımlanan Zafer ve Yenigün gazeteleri ve Ulus gazetesi 1 ay süreyle kapatıldı. Ulus gazetesi yazı isleri müdürü Ülkü Arman, Bülent Ecevit’in bir yazısı nedeniyle 10 ay hapis cezası aldı.
03 Haziran : Polis Zonguldak Maden İşçileri Kongresini dağıttı.
03 Haziran : İzmir Demokrat gazetesi 1 ay kapatıldı. Gazeteci Adnan Düvenci ve Şeref Baksık 16’şar ay hapis cezasına çarptırıldılar.
24 Haziran : Doğan Avcıoğlu’nun İran Şahı Rıza Pehlevi’ye ilişkin yazısı nedeniyle Akis dergisi hakkında dava açıldı.
08 Temmuz : Ulus gazetesinden Oktay Verel ve yazı isleri müdürü Beyhan Cenkçi birer buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ulus gazetesi bir ay süreyle kapatıldı.
13 Temmuz : Trabzon’da bir Amerikan üssü kuruldu.
29 Temmuz : Istanbul’da 3, Nazilli’de 1 gazeteci hapse mahkum edildi.
31 Temmuz : Türkiye (sonradan AB’ye dönüşecek olan) Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) üyelik için resmen başvurdu.
19 Eylül : İncelemelerde bulunmak için Çanakkale'ye gelen CHP milletvekilleri İbrahim Saffet Omay ve Daniş Yurdakul’u taşıyan geminin limana yanaşması DP’liler tarafından engellendi ve İmroz’da indirildiler. Gece bir motorla gizlice İmroz’dan Çanakkale’ye geçen iki milletvekilinin gerek Geyikli’ye gelişlerinde gerekse döndükleri zaman Istanbul rıhtımında karşılanışlarında DP’li grupların saldırıları çatışma yarattı..
07 Kasım : CMP lideri Osman Bölükbaşı 10 ay hapse mahkum oldu.
16 Aralık : Vatan Gazetesi 1 ay süre ile kapatıldı.
1960
01 Ocak : Lüks otomobiliyle bir süredir yurt gezilerini sürdürmekte olan Said-i Nursi Istanbul’a geldi.
05 Ocak : Mersin’e gitmekte olan Menderes’in önüne Tarsus’ta elinde kasap bıçağı olan Ali Bayat adlı bir şahıs çıktı ve bacaklarının arasına sıkıştırmış olduğu beş yasındaki çocuğu göstererek “uçak kazasından kurtulduğunuz için oğlumu size kurban edeceğim” dedi, son anda engellendi.
05 Ocak : Kim dergisi sorumlu yazı işleri müdürü Şahap Balcıoğlu Amerikalı gazeteci Eugene Pulliam’ın Türkiye hakkında yazdığı yazıyı yayımlamak suçundan yediği 16 aylık cezasını çekmek üzere cezaevine girdi.
Ocak : Said-i Nursî’nin doğu illeri valilerine yazdığı bir mektup CHP’liler tarafından ele geçirilince basında yer aldı. Said-i Kürdî mektupta şunları söylemekteydi :
“Şark bölgesinde komünistliği 60 bin Nursî sayesinde önlemekteyim. Bu 60 bin talebenin içinde bir iki ahlaksız da çıkabilir. Bunları kitlemize mal etmek doğru değildir. Bu yüzden bölgenizde risale-i Nurlar toplattırılmamalıdır. Nasıl ki Arapça ezan okutturduk ve bu sayede Müslümanları Demokrat Parti cephesinde topladığımız malumunuzdur. Simdi de dağıttığımız bu Risale-i Nurlarla komünizmle ve masonlukla savaşacağız. Müslüman Demokratların göstereceği yardıma güveniyorum. Bundan ötürü birkaç defa
Ankara’ya gittim,Müslüman vekillerle görüştüm.. Bilhassa başvekil sayın Adnan Bey ve (Milli Eğitim Vekili) Tevfik ileri ve sayın (İçişleri Vekili) Namık Gedik’ten bu neticeyi tayin ettim…. Saidi Nursî “
25 Şubat : (Mehmet Barlas’ın babası) CHP’li Cemil Sait Barlas, 10 ay hapse mahkum oldu.
26 Şubat : Hükümet, İnönü’nün diğer birkaç milletvekili ile birlikte siyasî faaliyetleri nedeniyle dokunulmazlığının kaldırılmasını istedi.
07 Mart : Gazeteci Ahmet Emin Yalman, 15 ay 16 günlük mahkumiyetini çekmek üzere cezaevine girdi.
02 Nisan : Partisinin il kongresine gitmekte olan CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün bulunduğu tren, Kayseri’ ye 32 km kala valinin emriyle askerî birlikler tarafından önü kesilerek durduruldu. Saatlerce süren bir sinir mücadelesini kazanan İnönü, Kayseri’de büyük bir kalabalık tarafından karşılandı.
03 Nisan : Ankara’ya dönüş yolunda Yeşilhisar’a uğramak isteyen İnönü’nün otomobili İncesu köprüsü üzerinde askeri kamyonlar ve askerlerin oluşturduğu barikatlarla kesildi. Saatler süren tartışmalardan sonra İnönü barikatları yürüyerek yardı ve geçti.
05 Nisan : CHP Meclis Grubu, yayınladığı bildiriyle, son olaylar üzerinde durarak, yurdun selameti bakımından seçimlerin bir an önce yapılmasını istedi.
07 Nisan : Başbakan Menderes Parti Grubunda konuştu: "Memleket bugün kabili idare olmaktan çıkmıştır. İsler çoktan laçka olmuştur. Adliye islemez hale gelmiş, idare aciz düşmüştür..."
07 Nisan : CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün Kayseri gezisinde karşılaştığı engellemeler ve bunlara alet edilmeleri nedeniyle bazı subaylar ordudan istifa etti. İstifa eden subaylar tutuklanarak cezaevine konuldular.
12 Nisan : DP Grubu yayımladığı bildiri ile CHP’yi "silahlı ve tertipli ayaklanmalar hazırlamakla", bir kısım basını da bunu yalan ve çarpıtılmış haberlerle desteklemekle suçladı ve üç ayda isini bitirecek bir Tahkikat (Soruşturma) Komisyonunun kurulması yönünde kararın alındığını açıklıyordu.
18 Nisan : DP Bursa Milletvekili Mazlum Kayalar ve Denizli Milletvekili Baha Akşit’in, ’CHP’nin yıkıcı, gayri meşru ve kanun dışı faaliyetlerinin memleket sathında cereyan tarzı ve bunların mahiyetlerinin nelerden ibaret olduğunu tahkik, tespit ve memleketin her tarafında yoğun bir halde görülen kanun dışı siyasi faaliyetlerin muhtelif sebeplerine intikal etmek, matbuat meseleleriyle adli ve idari mevzuatın ne suretle tatbik edilmekte olduğunu tetkik eylemek üzere Meclis tahkikatı açılmasını isteyen önergeleri’ kabul edildi. Önergenin görüşülmesi esnasında Mecliste sert tartışmalar yasandı. İnönü: " Biz demokratik rejimi kurduk. Bu demokratik rejimi, istikametinden ayırıp baskı rejimi haline getirmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam..." dedi.
27 Nisan : Meclis bünyesinde kurulan 15 üyeli Tahkikat Komisyonuna ek yetkiler veren kanun, uzun ve çetin tartışmalardan sonra kabul edildi. 12 CHP Milletvekili 3-6 , İnönü ise 12 oturum Meclis’ten çıkarılma cezası aldı. İnönü’nün konuşmasının tutanaklardan silinmesi kararı alındı. Oturumdan çıkarılma cezası alan CHP milletvekilleri direnince genel kurul salonundan polis zoruyla çıkarıldılar. Komisyonun ilk icraatı, ülkedeki tüm siyasal etkinliklerin ve Meclis görüşmelerinin yayınlanmasını yasaklamak oldu.
Kurulan komisyon; sivil ve askerî savcılarla yargıçların tüm yetkilerine sahip olacak, istediği ev ve kuruluşu basabilecek, öngördüğü evrak, belge ve eşyalara el koyabilecek, gazeteleri toplatabilecek ve matbaalarıyla birlikte kapatabilecekti. Komisyon kararlarına karşı gelmenin veya savsaklamanın cezası üç yıla kadar hapis olacaktı.
DP’nin yargı yetkisini özel bir heyete veren bu kararı açık bir anayasa ihlaliydi ve iktidardan düşüp yargılandıklarında sorumlu tutuldukları en ağır suçu oluşturdu.
28 Nisan : TBMM görüşmelerini haber yapmaya kalkışan tüm gazeteler toplatıldı.
28 Nisan : Istanbul Üniversitesi öğrencileri, üniversite merkez binasında hükümet aleyhine gösteri yaptı. Güvenlik güçleri, gösterilere müdahale etti. Güvenlik güçlerinin üniversiteden ayrılmasını isteyen rektör Prof.Dr Sıddık Sami Onar, tartaklanarak Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Polis çaresiz kaldı, ordu birlikleri çağrıldı.
Gösterilerde,
Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz polis ateşi sonucu vurularak öldü, 40
kişi yaralandı. Üniversiteden çıkıp Sirkeci’ye kadar ilerleyen gençlerin karşı
tarafa geçmemesi için köprüler açılarak geçiş kesildi. Ankara ve Istanbul’da
sıkıyönetim ilan edildi.
29 Nisan : Ankara’da Siyasal Bilgiler ile Hukuk Fakültesi öğrencileri de eyleme geçtiler. Istanbul'daki eylemler de sürdü. Ankara ve Istanbul üniversiteleri 1 ay süreyle kapatıldı.
30 Nisan : Gençlerin protesto eylemleri sırasında tank üzerinden düsen Nedim Özpulat adlı genç öldü. Istanbul’da bir gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ali Ulvi’nin karikatürü nedeniyle Cumhuriyet gazetesi 10 gün süreyle kapatıldı.
02 Mayıs : NATO Bakanlar Konseyi Istanbul’da toplandı. Protesto gösterileri yapıldı.
03 Mayıs : Emekli olmak üzere izne ayrılan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel, yazılı olarak hükümeti uyarmak istedi. Bu mektup ihtilalden sonra açıklanmıştır.
( Mektup EK – 3’te yer almaktadır).
04 Mayıs : Yeni Sabah gazetesi 10 gün süreyle kapatıldı. Demokrat İzmir gazetesinden 16 kişi mahkum oldu.
05 Mayıs : Demokrat Partililer hükümete destek için Ankara Kızılay’da bir gösteri düzenlemeye karar verdiler. İktidara karsı gençler de aynı gün, aynı saat, aynı yerde gösteri yaptılar. (Gençlerin bu eylemi yapabilmek için “fısıltı gazetesi” denilen yöntemle haberleşmede kullandıkları 555 K, yani “besinci ayın besinde, saat beste, Kızılay’da” parolası siyasî tarihe geçmiştir.) Dolayısıyla DP’nin gösteri planı geri tepmiş oldu ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes alanda protestolarla karşılandı.
06 Mayıs : 555K gösterilerinin fotograflarını ve haberini yayımladığı gerekçesiyle Zafer gazetesi 1 hafta kapatıldı.
06 Mayıs : Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel görevinden izinli olarak ayrıldı.
09 Mayıs : Hür Adam gazetesi 10 hafta kapatıldı
16 Mayıs : Milli Eğitim Bakanlığı 19 Mayıs gösterilerini yasakladığını açıkladı.
18 Mayıs : Aksam gazetesi 20 gün süreyle kapatıldı.
21 Mayıs : Harp Okulu öğrencileri Ankara’da, hükümet aleyhinde sessiz bir yürüyüş yaptılar. Önlem olarak Harp Okulu öğrencileri tatile gönderildiler.
22 Mayıs : Haberleşmeye sansür koyan Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı, beş kişinin bir araya gelerek dolaşmasını yasakladı.
25 Mayıs : Meclis, 20 Haziran 1960 tarihine kadar tatil edildi. Bugünkü birleşimdeki konuşmaların yayınlanması yasaklandı.
27 Mayıs : 27 MAYIS ihtilali.. Türk Silahlı Kuvvetleri idareyi ele aldı. Meclis feshedildi. Yeni anayasa ve demokratik müesseselerin kurulması hazırlığına başlanıldı.
28 Mayıs : Cumhurbaşkanı Celal Bayar istifa etti. 3 asker, 14 sivilden oluşan bir hükümet kurulduğu duyuruldu.
29 Mayıs : DP İçişleri Bakanı Dr. Namık Gedik, tutuklu bulunduğu Harp Okulu’nda pencereden atlayarak intihar etti. Gözaltına alınmış olan 150 kişi Yassıada’ya getirildi.
Hazırlayan : Berker Ertuna
Notlar:
++++++++++++++++++++++++++++++
EK – 1:
EK – 1:
HALKEVLERİ :
Kapatılana dek geçen yirmi yıl içinde, 478 Halkevi ve 4.322 Halkodası açılmış; bu örgütlerle, Anadolu’nun en uzak yörelerine ve en küçük birimlerine ulaşılarak, büyük bir aydınlanma atılımı gerçekleştirilmişti. Halkevleri, daha Atatürk’ün ölümüne dek geçen ilk sekiz yıl içinde dahi 23.750 konferans, 12.350 temsil, 9.050 konser, 7.850 film gösterisi ve 970 sergi gerçekleştirmişti. Aynı dönem içinde 2.557.853 yurttaş Halkevleri kütüphanelerinden yararlanmış, 48 bin yurttaş çeşitli kurslara katılmış, 50 dergi yayımlanmıştı.
EK – 2:
Kapatılana dek geçen yirmi yıl içinde, 478 Halkevi ve 4.322 Halkodası açılmış; bu örgütlerle, Anadolu’nun en uzak yörelerine ve en küçük birimlerine ulaşılarak, büyük bir aydınlanma atılımı gerçekleştirilmişti. Halkevleri, daha Atatürk’ün ölümüne dek geçen ilk sekiz yıl içinde dahi 23.750 konferans, 12.350 temsil, 9.050 konser, 7.850 film gösterisi ve 970 sergi gerçekleştirmişti. Aynı dönem içinde 2.557.853 yurttaş Halkevleri kütüphanelerinden yararlanmış, 48 bin yurttaş çeşitli kurslara katılmış, 50 dergi yayımlanmıştı.
EK – 2:
KÖY ENSTİTÜLERİ :
Atatürk’ün başlattığı Anadolu aydınlanması, etkili olduğu kısa süre içinde, ulusal bilinçle donanmış aydın yetiştirmede yeterli olmasa da önemli kazanımlar elde etmişti. 1945 yılına gelindiğinde yalnızca 4 yıllık köy enstitüleri döneminde; 1726 ilkokul açılmış; 2757 öğretmen, 604 eğitmen, 163 gezici başöğretmen, 265 gezici sağlık memuru yetişmişti. Köy enstitüleri,
kendi olanaklarıyla; 37 kamyon almış, 6 enstitüde elektrik üretmiş, köylerde 741 işlik, 993 öğretmen evi, 406 bölge okulu, 100 km yol ve 700 ayrı türde bina yapmıştı. Köy enstitüsünü bitiren öğretmenler, Atatürk’ün amaçladığı gibi, görevle gittikleri köylere aydınlığı ve uygarlığı götüren ulusçu aydınlar haline gelmişlerdi.
Köy Enstitülerini kapatma sürecini ilk başlatan CHP olmuştur. DP tarafından daha hızlı bir biçimde içleri boşaltılmış ve nihayet kapılarına kilit vurulmuştur.
Kapatıldıklarında, o güne kadar yetiştirmiş oldukları insan sayısı, 16 bin 400 öğretmen,
7 bin 300 sağlık memuru, 8 bin 756 eğitmendi.
EK – 3:
Atatürk’ün başlattığı Anadolu aydınlanması, etkili olduğu kısa süre içinde, ulusal bilinçle donanmış aydın yetiştirmede yeterli olmasa da önemli kazanımlar elde etmişti. 1945 yılına gelindiğinde yalnızca 4 yıllık köy enstitüleri döneminde; 1726 ilkokul açılmış; 2757 öğretmen, 604 eğitmen, 163 gezici başöğretmen, 265 gezici sağlık memuru yetişmişti. Köy enstitüleri,
kendi olanaklarıyla; 37 kamyon almış, 6 enstitüde elektrik üretmiş, köylerde 741 işlik, 993 öğretmen evi, 406 bölge okulu, 100 km yol ve 700 ayrı türde bina yapmıştı. Köy enstitüsünü bitiren öğretmenler, Atatürk’ün amaçladığı gibi, görevle gittikleri köylere aydınlığı ve uygarlığı götüren ulusçu aydınlar haline gelmişlerdi.
Köy Enstitülerini kapatma sürecini ilk başlatan CHP olmuştur. DP tarafından daha hızlı bir biçimde içleri boşaltılmış ve nihayet kapılarına kilit vurulmuştur.
Kapatıldıklarında, o güne kadar yetiştirmiş oldukları insan sayısı, 16 bin 400 öğretmen,
7 bin 300 sağlık memuru, 8 bin 756 eğitmendi.
EK – 3:
KARA KUVVETİ KOMUTANI ORGENERAL CEMAL GÜRSEL’İN DP
HÜKÜMETİNİ UYARMAK ÜZERE MİLLİ MÜDAFA VEKİLİNE YAZDIĞI MEKTUP
"Aziz Vekilim,
Dün geceki konuşmalarımızın ışığı altında, zatı alinizi memleketin huzur ve istikrarı için alınması lazım gelen tedbir ve kararlar hakkındaki görüşlerimi arz etmeyi milli ve vatani bir vazife bilirim.
Sayın Başbakanın açıklamalarını dinledim ve okudum. Bunlarda, benim düşüncelerimin kabulüne müsait bir zemin henüz mevcut olmadığı aşikar olarak belli ise de, yine de düşüncelerimin sizlere iblağının zaruretine inanıyorum.
Muhterem Vekilim,
Şu hakikati kabul etmek lazımdır ki, Kayseri hadiseleriyle başlayıp son karar ve feci olaylara kadar devam eden vak’alar vatandaş ruhunda derin teessür ve Hükümete karşı telafisi güç hoşnutsuzluklar yaratmıştır. Hele, Ordunun, talebelere karşı akılsızca kullanılması işin vahametini artırmış, Ordu mensuplarında huzursuzluk ve güvensizlik hisleri belirmiş, korkulan şey olmuş, Ordu politikaya karıştırılmıştır.
Sayın Vekilim,
Bu ahval küçümsenecek, cebir ve şiddetle geçiştirilecek şeylerden değildir. Memleket, Hükümet ve Partinizin düştüğü bu müşkül vaziyeti kurtarmak için sükunetli, fakat ciddi ve cezri tedbirler almak lazımdır. Bu tedbirler şunlar olmalıdır:
1-Cumhurbaşkanı istifa etmelidir. Çünkü bütün fenalıkların bu zattan geldiği hakkında memlekette umumi bir kanaat vardır.
2-Kabinede iyi kabul edilmeyen ve suihalleri bütün memlekette yayılmış bulunan zevat çıkartılmalı, yeni Kabine mutlak dürüst, makul, zorcu değil, adalet ve şefkat hissi taşıyan zevattan kurulmalıdır.
3-Istanbul, Ankara Valileri, Emniyet Müdürleri süratle değiştirilmelidir.
4-Ankara Örfi İdare Kumandanı derhal değiştirilmelidir.
5-Son çıkarılan ve tahkikat komisyonları ihdas eden kanun kaldırılmalıdır.
6-Mevkuf gazeteciler af kanunu ile kısa zamanda tahliye edilmelidir.
7-Son hadiselerde tevkif edilen talebeler serbest bırakılmalı, ilim müesseseleri yeniden faaliyete geçmelidir.
8-Şimdiye kadar çıkarılan bütün antidemokratik kanunlar tedricen kaldırılmalıdır.
9-Vatandasın hürriyet ve eşit muamele hakkına mutlak surette riayet edilmelidir.
10-Ordunun meseleleri süratle halledilmelidir.
11-Din istismarcılığından vazgeçilmelidir.
12-Suiistimaller oluyor mu, bilmiyorum, fakat olduğu hakkında umumi bir kanaat mevcuttur ve milletin hükümete itimatsızlığına sebep olmaktadır. Bu gibi kötülüklerin süratle bertaraf edilmesi lazımdır.
13-Müstesna zamanlar ve günler haricinde Hükümet büyüklerinin memleket gezilerinde suni büyük vatandaş toplulukları ile karşılanmaları usulü terk edilmelidir.
Muhterem Vekilim,
Bu yazdıklarım asla bir parti ve politika mülahaza ve tesiriyle yazılmamıştır. Memleketin durumunun bu tedbirlerin alınmasını zaruri kıldığına inandığım için arz edilmiştir.
Sizlerin vatanperverlik ve vicdanlarınıza hitap ediyorum. İyi düşününüz. İyi yapınız. Memlekette çok şeyler yaptığınız muhakkaktır. Fakat, bu asla kafi değildir. Bu yapılan işleri müstemleke idarecileri de yapar, yapıyor ve yapmıştır. Asıl mühim olan toplumun ruhunda yaşama zevk ve azminin geliştirilmesi hak ve hürriyet aşkının kökleştirilmesi ve vatandaş idrakinin yüksek ve necip hislerle donatılmasıdır. Olaylar bu yolda olmadığınızı göstermektedir. Talebelerin hürriyet duygusu ile yaptıkları masumane tezahürata karşı, kıtalar sevk edilmesi ve onların desteği ile emniyet kuvvetlerinin ilim yuvalarının içine kadar girerek talebeleri, profesörleri ile beraber coplarla ve kurşunlarla tedip etmesi, dünyada
görülmemiş feci bir şeydir. Bu hengamede kız talebelerin yürekler parçalayan çığlıklarının analar, babalar ve halk ruhunda onulmaz yaralar açacağını ve açtığını anlamamak memleketin huzuru bakımından büyük bir hata ve hazin bir gaflet olduğuna kaniim.
Bizim gençlerimizde hak, adalet ve hürriyet duygularının gelişmesinden ve kemalinden memnun olmamız lazım gelmez mi?
İstikbali, hissiz, duygusuz, müstemleke ruhlu, yalnız maddeci bedbaht insanlara mı bırakmak istiyoruz?
Sayın Vekilim,
Maruzatım muhakkak ki çok mühim ve hatta çok cüretkâranedir. Fakat memleket için, Milletin selameti için, Hükümet ve hatta Partinizin kurtarılması için dikkate alınması lazımdır ve hatta çok lazımdır.
Saygılarımla."
"Aziz Vekilim,
Dün geceki konuşmalarımızın ışığı altında, zatı alinizi memleketin huzur ve istikrarı için alınması lazım gelen tedbir ve kararlar hakkındaki görüşlerimi arz etmeyi milli ve vatani bir vazife bilirim.
Sayın Başbakanın açıklamalarını dinledim ve okudum. Bunlarda, benim düşüncelerimin kabulüne müsait bir zemin henüz mevcut olmadığı aşikar olarak belli ise de, yine de düşüncelerimin sizlere iblağının zaruretine inanıyorum.
Muhterem Vekilim,
Şu hakikati kabul etmek lazımdır ki, Kayseri hadiseleriyle başlayıp son karar ve feci olaylara kadar devam eden vak’alar vatandaş ruhunda derin teessür ve Hükümete karşı telafisi güç hoşnutsuzluklar yaratmıştır. Hele, Ordunun, talebelere karşı akılsızca kullanılması işin vahametini artırmış, Ordu mensuplarında huzursuzluk ve güvensizlik hisleri belirmiş, korkulan şey olmuş, Ordu politikaya karıştırılmıştır.
Sayın Vekilim,
Bu ahval küçümsenecek, cebir ve şiddetle geçiştirilecek şeylerden değildir. Memleket, Hükümet ve Partinizin düştüğü bu müşkül vaziyeti kurtarmak için sükunetli, fakat ciddi ve cezri tedbirler almak lazımdır. Bu tedbirler şunlar olmalıdır:
1-Cumhurbaşkanı istifa etmelidir. Çünkü bütün fenalıkların bu zattan geldiği hakkında memlekette umumi bir kanaat vardır.
2-Kabinede iyi kabul edilmeyen ve suihalleri bütün memlekette yayılmış bulunan zevat çıkartılmalı, yeni Kabine mutlak dürüst, makul, zorcu değil, adalet ve şefkat hissi taşıyan zevattan kurulmalıdır.
3-Istanbul, Ankara Valileri, Emniyet Müdürleri süratle değiştirilmelidir.
4-Ankara Örfi İdare Kumandanı derhal değiştirilmelidir.
5-Son çıkarılan ve tahkikat komisyonları ihdas eden kanun kaldırılmalıdır.
6-Mevkuf gazeteciler af kanunu ile kısa zamanda tahliye edilmelidir.
7-Son hadiselerde tevkif edilen talebeler serbest bırakılmalı, ilim müesseseleri yeniden faaliyete geçmelidir.
8-Şimdiye kadar çıkarılan bütün antidemokratik kanunlar tedricen kaldırılmalıdır.
9-Vatandasın hürriyet ve eşit muamele hakkına mutlak surette riayet edilmelidir.
10-Ordunun meseleleri süratle halledilmelidir.
11-Din istismarcılığından vazgeçilmelidir.
12-Suiistimaller oluyor mu, bilmiyorum, fakat olduğu hakkında umumi bir kanaat mevcuttur ve milletin hükümete itimatsızlığına sebep olmaktadır. Bu gibi kötülüklerin süratle bertaraf edilmesi lazımdır.
13-Müstesna zamanlar ve günler haricinde Hükümet büyüklerinin memleket gezilerinde suni büyük vatandaş toplulukları ile karşılanmaları usulü terk edilmelidir.
Muhterem Vekilim,
Bu yazdıklarım asla bir parti ve politika mülahaza ve tesiriyle yazılmamıştır. Memleketin durumunun bu tedbirlerin alınmasını zaruri kıldığına inandığım için arz edilmiştir.
Sizlerin vatanperverlik ve vicdanlarınıza hitap ediyorum. İyi düşününüz. İyi yapınız. Memlekette çok şeyler yaptığınız muhakkaktır. Fakat, bu asla kafi değildir. Bu yapılan işleri müstemleke idarecileri de yapar, yapıyor ve yapmıştır. Asıl mühim olan toplumun ruhunda yaşama zevk ve azminin geliştirilmesi hak ve hürriyet aşkının kökleştirilmesi ve vatandaş idrakinin yüksek ve necip hislerle donatılmasıdır. Olaylar bu yolda olmadığınızı göstermektedir. Talebelerin hürriyet duygusu ile yaptıkları masumane tezahürata karşı, kıtalar sevk edilmesi ve onların desteği ile emniyet kuvvetlerinin ilim yuvalarının içine kadar girerek talebeleri, profesörleri ile beraber coplarla ve kurşunlarla tedip etmesi, dünyada
görülmemiş feci bir şeydir. Bu hengamede kız talebelerin yürekler parçalayan çığlıklarının analar, babalar ve halk ruhunda onulmaz yaralar açacağını ve açtığını anlamamak memleketin huzuru bakımından büyük bir hata ve hazin bir gaflet olduğuna kaniim.
Bizim gençlerimizde hak, adalet ve hürriyet duygularının gelişmesinden ve kemalinden memnun olmamız lazım gelmez mi?
İstikbali, hissiz, duygusuz, müstemleke ruhlu, yalnız maddeci bedbaht insanlara mı bırakmak istiyoruz?
Sayın Vekilim,
Maruzatım muhakkak ki çok mühim ve hatta çok cüretkâranedir. Fakat memleket için, Milletin selameti için, Hükümet ve hatta Partinizin kurtarılması için dikkate alınması lazımdır ve hatta çok lazımdır.
Saygılarımla."
Ek:
4
Osman
Bölükbaşı, 1957 yılında dokunulmazlığı kaldırıldığı için, Ankara Adliyesi'ne
çağrıldı. Mahkeme kapısında beklerken, bir polisin tavrına sinirlenip, ansızın
Adliye'den ayrıldı.
Bölükbaşı, siyasi polis tarafından evinde bulunup, tekrar mahkemeye getirildi. CMP Lideri, hâkim huzuruna çıkarıldıktan sonra, tutuklandı.
Demir kapı gürültüyle açıldı. Herkesin gözü kapıya dikilmişti. "Gâliba geldi." dedi mahkumlardan biri.
Koğuşun kapısı aralandı. Upuzun boylu bir adam göründü. Yanında gardiyanlar vardı. Başını, kapının pervazına vurmamak için bir hayli eğildi ve içeriye girdi.
Mahkumlardan biri, yeni gelen bu uzun boylu kişiye, "Çabuk geldiniz" dedi.
"Ankara Hilton"un siyasi konuğu
Evet, çabuk gelmişti. Osman Bölükbaşı, cezaevinde, gazetecilerin "Hilton" dedikleri koğuşa yerleşti. Önce birkaç günlüğüne, sonra birkaç aylığına burada konuk olacaktı.
2 Temmuz 1957 gecesiydi.
Bölükbaşı, yorgun ve şaşkındı. Koğuştakiler, rahat etmesi için ellerinden geleni yaptılar. Ranzaya uzanan Bölükbaşı, tavanda yanan çıplak ampule bakarken, buraya nasıl geldiğini düşünüyordu.
Ankara Adliyesi'nin koridorundaki tahta sandalyede otururken, bir polis memuru gelip, avukatlar dahil herkesin oradan uzaklaşması için Savcı'nın emir verdiğini söylemiş, bunun üzerine Bölükbaşı patlamıştı:
"Savcı, böyle bir emri veremez. Sanık, avukatıyla her dakika temas edebilir. Ben hâlâ milletvekiliyim. Hakkımda tutuklama kararı da yok. Bana elinizi süremezsiniz, ben gidiyorum."
Bölükbaşı, bu sözlerden sonra, polislerin şaşkın bakışları arasında koridordan merdivenlere, oradan da Adliye'nin dış kapısına kadar ulaştı. Kapıda kendisini bekleyen partililer, "Hürriyet kahramanı, çok yaşa!" diye bağırıyorlardı.
Bölükbaşı, bir arabaya atladığı gibi Necatibey Caddesi'ndeki evine gelmişti. Evin önü de, Adliye gibi kalabalıktı. Partililer alkışlıyor, sevgi gösterilerinde bulunuyorlardı.
Ev, ziyaretçi akınına uğramıştı. Fethi Çelikbaş, Feridun Ergin, Enver Güreli ve Behçet Kayaalp'ten oluşan Hürriyet Partisi heyeti "geçmiş olsun"a gelmişti. Bölükbaşı, "Hürriyet'in Partisi gelir ama, kendisi gelmez." diyerek, yaşlı gözlerle çocuklarına sarılıyordu.
Bölükbaşı, Ankara Polisi'ni peşine taktı
Biraz sonra, Ankara Emniyeti'nin Birinci Şube Müdürü Niyazi Bicioğlu, evin kapısında göründü.
Ardından halk, polis tarafından copla dağıtılmaya çalışıldı. Bölükbaşı, polis gözetimi altında, ekip arabasına bindirilip Adliye'ye götürülerek, tutuklama kararı eline tutuşturuldu.
Kırmızı renkli cezaevi arabası, Adliye'nin arka kapısında O'nu bekliyordu.
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, tutuklanışının ilk ziyaret gününde Bölükbaşı'yı görmek için cezaevine geldi. Damadı gazeteci Metin Toker, mahkumiyetini, "Hilton"da geçirdiği için, Paşa birkaç aydan beri buranın müdavimi olmuştu. Bölükbaşı, mahkumlarla avukatların görüştüğü hücrede Paşa'yı bekliyordu.
İki lider, bir odada uzun uzun konuştular. Paşa, Bölükbaşı'na moral verdi.
İnönü'den Bölükbaşı'na hapishane ziyareti
Bölükbaşı, bu ziyarete ilişkin anısını, daha sonra şöyle anlatacaktı:
"Ertesi sabah, 'Bir misafiriniz geldi.' dediler. 'Kimmiş misafirim?' dedim. Az sonra avukatların odasında, İsmet Paşa ile karşılaştık. Tabii arada tel var. İlk sözü şu oldu: 'Kahraman kardeşim, yüzünü tellere daya, tellerini öpeyim!' Yüzümü tellere dayadım ve öptü. O ânı hiç unutamam."
Bölükbaşı'nın avukatı Fuat Arna, bu arada boş durmuyor, müvekkilini tahliye için girişimlerde bulunuyordu. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'ne yaptığı itiraz da reddedilmişti. Yasaya göre, en yakın ağır ceza mahkemesine, bir kez daha itirazda bulunabilirdi.
En yakın ağır ceza mahkemesi ise Keskin ilçesindeydi.
Arna'nın itirazı üzerine, Sırrı Kalayoğlu'nun başkanlığında toplanan Keskin Ağır Ceza Mahkemesi, dosyayı inceledi, tanıkları dinledi ve Bölükbaşı'nın tahliyesine karar verdi. Karar, telgrafla Ankara'ya ulaştırıldı.
Bölükbaşı, birkaç gün sonra tekrar evindeydi.
Eşini ve çocuklarını yanına alarak, bu kez İstanbul'daki gerçek Hilton'da dinlenmeye gitti.
Ankara'da ise, tutuklama kararı yeniden onaylandı. İstanbul'a haber salındı. İstanbul Hilton'dan alınan Bölükbaşı, bir trene bindirilerek Ankara'ya yollandı. Tekrar "Ankara Hilton"a gelmiş, özgürlüğü ise, yaklaşık 24 saat sürmüştü.
Bölükbaşı gibi kabına sığmayan bir politikacının cezaevi günlerinin çok zor geçeceği belliydi.
Gazeteleri her gün aldırıyor, son satırına kadar okuyordu. Bir yıl önceye alınan ve 27 Ekim 1957'de, yani 3 ay sonra yapılacak olan genel seçimlere, muhalefet partilerinin işbirliği içerisinde girmek için yaptıkları çalışmaları gazetelerden izliyordu.
Dört duvar arasına sıkışmışlığın getirdiği çaresizlik, aile özlemi, eşinin beklediği bebek... İşte bu manzara karşısında, Bölükbaşı'nın sinirleri iyice bozulmuştu.
Diktafoncu Hasan Efendi, yine işbaşında
Bölükbaşı, her gün yemeğini getiren sâdık ve vefalı partidaşı, "Diktafoncu Hasan Efendi" aracılığıyla, eşine, küçük not kağıtları ile sorular soruyor, o da yazılı cevap veriyordu.
Mediha Hanım, bebek bekliyordu. 1957 yılının Eylül ayı başlarında bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Adını önceden kararlaştırmışlardı: "Gönül Hürriyet"
Haber cezaevine ulaştığında, Bölükbaşı çok sevindi. Koğuştaki arkadaşlarına çay ısmarladı. Ve arkasından konuştu:
"Hürriyet dünyaya geldi; inşallah Türkiye'ye de gelir."
Bölükbaşı, "Ankara Hilton"da zor günler geçiredursun; genel seçimler gelip çatmıştı. DP, Seçim Yasası'nda yaptığı bir değişiklikle, muhalefet partilerinin seçimlerde işbirliği ve ortak liste yapmalarını önledi.
27 Ekim 1957 günü yapılan seçimleri yine DP kazanmış, ancak oy oranı düşmüştü. DP'nin çıkardığı milletvekili sayısı 424, CHP'nin ise 178'di.
Seçimlere hapishanede giren Osman Bölükbaşı, yine milletvekili seçilmişti.
TBMM'deki yeni dönemin ilk gününde, milletvekilleri yemin ederken, Bölükbaşı da "Ankara Hilton"daki yatağına uzanmış, olan-biteni radyodan izliyordu.
Hapishane koğuşunda milletvekili yemini
Bİrden yataktan fırladı.
Üzerinde pijamaları ile cezaevi koğuşunda, milletvekili "yemin"i etti.
Tekrar milletvekili seçilerek, dokunulmazlığı yenilenen Bölükbaşı'nın derhal serbest bırakılması gerekiyordu. Ama seçimi kazanan DP'nin önde gelenleri ise, pek öyle düşünmüyorlardı.
Bölükbaşı'nın avukatı ve dâva arkadaşı Ahmet Tahtakılıç, Kırşehir milletvekilleri Osman Canatan ve Hayri Çopuroğlu ile birlikte, o günlerde Başbakan Adnan Menderes'i ziyaret ederek, tekrar milletvekili seçilen Bölükbaşı'nın hapisten çıkarılması gerektiğini anlattılar.
Bu ziyaret duyulur duyulmaz, Bölükbaşı'nın rakipleri müthiş bir şekilde kazan kaynatmaya başladı. Cesur ve kabadayı Bölükbaşı, demek ki, Menderes'e yalvaracak hale gelmişti!
"Ankara Hilton"dan zor kurtuldu
Oysa Tahtakılıç'ın Menderes'i ziyaretinden, Bölükbaşı'nın haberi bile olmamıştı.
Bölükbaşı, avukatları Fuat Arna, Niyazi Ağırnaslı ve Ahmet Tahtakılıç'ın yoğun çabaları sonunda nihayet tahliye edildi.
Hapishanenin kapısında omuzlara alındı, sevgi gösterileri ve çiçeklerle sarılmış halde evine getirildi.
Eşini ve çocuklarını hasretle kucakladı.
"Ankara Hilton"daki zoraki konukluğu, artık sona ermişti.
Yeniden partisinin başındaydı ve mücadelesine, bıraktığı yerden devam edecekti.
Ankara Cezaevİ "Hilton" Koğuşu
DP, iktidarının ilk yıllarında basınla iyi ilişkiler içindeydi. Bir süre sonra hükümetin politikaları eleştirilmeye başlanınca, iktidarın basına karşı tutumu da değişti. Basın eleştiri dozunu arttırdıkça, iktidar sertlik dereceseni yükseltiyordu. Öyle ki; "İspat hakkı tanınsın mı, tanınmasın mı?" tartışmaları 1950'li yılların ortalarında DP içinde de gürültülere neden olmuş, azınlıkta kalanlar partiden ayrılıp, Hürriyet Partisi'ni kurmuşlardı.
1950-1960 yılları arasında Toplu Basın Mahkemeleri kararları ile gazeteciler, karikatüristler cezaevlerinde konuk oluyorlardı. Yazıları ve çizgilerinden avlananlar, Ankara, İstanbul ve İzmir cezaevlerine konuluyordu. Bunların en ünlüsü, Ankara Merkez Cezaevi'ydi. Buraya düşen basın mensupları yattıkları koğuşa bir de ad takmışlardı. "Ankara Hilton"... Havalandırmaya çıkarıldıklarında volta attıkları yerin adı da "Menderes Bulvarı"ydı.
Dönemin ünlü yazar ve çizerlerinden Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Emin Yalman, Ratip Tahir Burak, Bedii Faik ve Naim Tiralı İstanbul'daki cezaevinde yatarken, Ankaralı gazetecilerin çoğu da "Hilton Koğuşu"nda çile çekiyordu...
Osman Bölükbaşı'ndan Veciz Sözler
Demokrasinin manevi temeli olan ahlâk ve fazilet bir tarafa bırakılırsa, o zaman demokrasi, yolu sandıktan geçen bir dolandırıcılığın adı olur.
"Ben şahıma bağlıyım" diyenler, ne şahı, ne de kendilerini kurtarabilir.
Çok zulüm gördüm, ama zelil (küçülme) olmadım.
Bölükbaşı'ndan, sözünde durmayan milletvekillerine: "Onların bâkiresi, genelevden emekli."
Hulusi TURGUT 22 Ocak 2002 - Salı SabahGAzetesi
Bölükbaşı, siyasi polis tarafından evinde bulunup, tekrar mahkemeye getirildi. CMP Lideri, hâkim huzuruna çıkarıldıktan sonra, tutuklandı.
Demir kapı gürültüyle açıldı. Herkesin gözü kapıya dikilmişti. "Gâliba geldi." dedi mahkumlardan biri.
Koğuşun kapısı aralandı. Upuzun boylu bir adam göründü. Yanında gardiyanlar vardı. Başını, kapının pervazına vurmamak için bir hayli eğildi ve içeriye girdi.
Mahkumlardan biri, yeni gelen bu uzun boylu kişiye, "Çabuk geldiniz" dedi.
"Ankara Hilton"un siyasi konuğu
Evet, çabuk gelmişti. Osman Bölükbaşı, cezaevinde, gazetecilerin "Hilton" dedikleri koğuşa yerleşti. Önce birkaç günlüğüne, sonra birkaç aylığına burada konuk olacaktı.
2 Temmuz 1957 gecesiydi.
Bölükbaşı, yorgun ve şaşkındı. Koğuştakiler, rahat etmesi için ellerinden geleni yaptılar. Ranzaya uzanan Bölükbaşı, tavanda yanan çıplak ampule bakarken, buraya nasıl geldiğini düşünüyordu.
Ankara Adliyesi'nin koridorundaki tahta sandalyede otururken, bir polis memuru gelip, avukatlar dahil herkesin oradan uzaklaşması için Savcı'nın emir verdiğini söylemiş, bunun üzerine Bölükbaşı patlamıştı:
"Savcı, böyle bir emri veremez. Sanık, avukatıyla her dakika temas edebilir. Ben hâlâ milletvekiliyim. Hakkımda tutuklama kararı da yok. Bana elinizi süremezsiniz, ben gidiyorum."
Bölükbaşı, bu sözlerden sonra, polislerin şaşkın bakışları arasında koridordan merdivenlere, oradan da Adliye'nin dış kapısına kadar ulaştı. Kapıda kendisini bekleyen partililer, "Hürriyet kahramanı, çok yaşa!" diye bağırıyorlardı.
Bölükbaşı, bir arabaya atladığı gibi Necatibey Caddesi'ndeki evine gelmişti. Evin önü de, Adliye gibi kalabalıktı. Partililer alkışlıyor, sevgi gösterilerinde bulunuyorlardı.
Ev, ziyaretçi akınına uğramıştı. Fethi Çelikbaş, Feridun Ergin, Enver Güreli ve Behçet Kayaalp'ten oluşan Hürriyet Partisi heyeti "geçmiş olsun"a gelmişti. Bölükbaşı, "Hürriyet'in Partisi gelir ama, kendisi gelmez." diyerek, yaşlı gözlerle çocuklarına sarılıyordu.
Bölükbaşı, Ankara Polisi'ni peşine taktı
Biraz sonra, Ankara Emniyeti'nin Birinci Şube Müdürü Niyazi Bicioğlu, evin kapısında göründü.
Ardından halk, polis tarafından copla dağıtılmaya çalışıldı. Bölükbaşı, polis gözetimi altında, ekip arabasına bindirilip Adliye'ye götürülerek, tutuklama kararı eline tutuşturuldu.
Kırmızı renkli cezaevi arabası, Adliye'nin arka kapısında O'nu bekliyordu.
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, tutuklanışının ilk ziyaret gününde Bölükbaşı'yı görmek için cezaevine geldi. Damadı gazeteci Metin Toker, mahkumiyetini, "Hilton"da geçirdiği için, Paşa birkaç aydan beri buranın müdavimi olmuştu. Bölükbaşı, mahkumlarla avukatların görüştüğü hücrede Paşa'yı bekliyordu.
İki lider, bir odada uzun uzun konuştular. Paşa, Bölükbaşı'na moral verdi.
İnönü'den Bölükbaşı'na hapishane ziyareti
Bölükbaşı, bu ziyarete ilişkin anısını, daha sonra şöyle anlatacaktı:
"Ertesi sabah, 'Bir misafiriniz geldi.' dediler. 'Kimmiş misafirim?' dedim. Az sonra avukatların odasında, İsmet Paşa ile karşılaştık. Tabii arada tel var. İlk sözü şu oldu: 'Kahraman kardeşim, yüzünü tellere daya, tellerini öpeyim!' Yüzümü tellere dayadım ve öptü. O ânı hiç unutamam."
Bölükbaşı'nın avukatı Fuat Arna, bu arada boş durmuyor, müvekkilini tahliye için girişimlerde bulunuyordu. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'ne yaptığı itiraz da reddedilmişti. Yasaya göre, en yakın ağır ceza mahkemesine, bir kez daha itirazda bulunabilirdi.
En yakın ağır ceza mahkemesi ise Keskin ilçesindeydi.
Arna'nın itirazı üzerine, Sırrı Kalayoğlu'nun başkanlığında toplanan Keskin Ağır Ceza Mahkemesi, dosyayı inceledi, tanıkları dinledi ve Bölükbaşı'nın tahliyesine karar verdi. Karar, telgrafla Ankara'ya ulaştırıldı.
Bölükbaşı, birkaç gün sonra tekrar evindeydi.
Eşini ve çocuklarını yanına alarak, bu kez İstanbul'daki gerçek Hilton'da dinlenmeye gitti.
Ankara'da ise, tutuklama kararı yeniden onaylandı. İstanbul'a haber salındı. İstanbul Hilton'dan alınan Bölükbaşı, bir trene bindirilerek Ankara'ya yollandı. Tekrar "Ankara Hilton"a gelmiş, özgürlüğü ise, yaklaşık 24 saat sürmüştü.
Bölükbaşı gibi kabına sığmayan bir politikacının cezaevi günlerinin çok zor geçeceği belliydi.
Gazeteleri her gün aldırıyor, son satırına kadar okuyordu. Bir yıl önceye alınan ve 27 Ekim 1957'de, yani 3 ay sonra yapılacak olan genel seçimlere, muhalefet partilerinin işbirliği içerisinde girmek için yaptıkları çalışmaları gazetelerden izliyordu.
Dört duvar arasına sıkışmışlığın getirdiği çaresizlik, aile özlemi, eşinin beklediği bebek... İşte bu manzara karşısında, Bölükbaşı'nın sinirleri iyice bozulmuştu.
Diktafoncu Hasan Efendi, yine işbaşında
Bölükbaşı, her gün yemeğini getiren sâdık ve vefalı partidaşı, "Diktafoncu Hasan Efendi" aracılığıyla, eşine, küçük not kağıtları ile sorular soruyor, o da yazılı cevap veriyordu.
Mediha Hanım, bebek bekliyordu. 1957 yılının Eylül ayı başlarında bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Adını önceden kararlaştırmışlardı: "Gönül Hürriyet"
Haber cezaevine ulaştığında, Bölükbaşı çok sevindi. Koğuştaki arkadaşlarına çay ısmarladı. Ve arkasından konuştu:
"Hürriyet dünyaya geldi; inşallah Türkiye'ye de gelir."
Bölükbaşı, "Ankara Hilton"da zor günler geçiredursun; genel seçimler gelip çatmıştı. DP, Seçim Yasası'nda yaptığı bir değişiklikle, muhalefet partilerinin seçimlerde işbirliği ve ortak liste yapmalarını önledi.
27 Ekim 1957 günü yapılan seçimleri yine DP kazanmış, ancak oy oranı düşmüştü. DP'nin çıkardığı milletvekili sayısı 424, CHP'nin ise 178'di.
Seçimlere hapishanede giren Osman Bölükbaşı, yine milletvekili seçilmişti.
TBMM'deki yeni dönemin ilk gününde, milletvekilleri yemin ederken, Bölükbaşı da "Ankara Hilton"daki yatağına uzanmış, olan-biteni radyodan izliyordu.
Hapishane koğuşunda milletvekili yemini
Bİrden yataktan fırladı.
Üzerinde pijamaları ile cezaevi koğuşunda, milletvekili "yemin"i etti.
Tekrar milletvekili seçilerek, dokunulmazlığı yenilenen Bölükbaşı'nın derhal serbest bırakılması gerekiyordu. Ama seçimi kazanan DP'nin önde gelenleri ise, pek öyle düşünmüyorlardı.
Bölükbaşı'nın avukatı ve dâva arkadaşı Ahmet Tahtakılıç, Kırşehir milletvekilleri Osman Canatan ve Hayri Çopuroğlu ile birlikte, o günlerde Başbakan Adnan Menderes'i ziyaret ederek, tekrar milletvekili seçilen Bölükbaşı'nın hapisten çıkarılması gerektiğini anlattılar.
Bu ziyaret duyulur duyulmaz, Bölükbaşı'nın rakipleri müthiş bir şekilde kazan kaynatmaya başladı. Cesur ve kabadayı Bölükbaşı, demek ki, Menderes'e yalvaracak hale gelmişti!
"Ankara Hilton"dan zor kurtuldu
Oysa Tahtakılıç'ın Menderes'i ziyaretinden, Bölükbaşı'nın haberi bile olmamıştı.
Bölükbaşı, avukatları Fuat Arna, Niyazi Ağırnaslı ve Ahmet Tahtakılıç'ın yoğun çabaları sonunda nihayet tahliye edildi.
Hapishanenin kapısında omuzlara alındı, sevgi gösterileri ve çiçeklerle sarılmış halde evine getirildi.
Eşini ve çocuklarını hasretle kucakladı.
"Ankara Hilton"daki zoraki konukluğu, artık sona ermişti.
Yeniden partisinin başındaydı ve mücadelesine, bıraktığı yerden devam edecekti.
Ankara Cezaevİ "Hilton" Koğuşu
DP, iktidarının ilk yıllarında basınla iyi ilişkiler içindeydi. Bir süre sonra hükümetin politikaları eleştirilmeye başlanınca, iktidarın basına karşı tutumu da değişti. Basın eleştiri dozunu arttırdıkça, iktidar sertlik dereceseni yükseltiyordu. Öyle ki; "İspat hakkı tanınsın mı, tanınmasın mı?" tartışmaları 1950'li yılların ortalarında DP içinde de gürültülere neden olmuş, azınlıkta kalanlar partiden ayrılıp, Hürriyet Partisi'ni kurmuşlardı.
1950-1960 yılları arasında Toplu Basın Mahkemeleri kararları ile gazeteciler, karikatüristler cezaevlerinde konuk oluyorlardı. Yazıları ve çizgilerinden avlananlar, Ankara, İstanbul ve İzmir cezaevlerine konuluyordu. Bunların en ünlüsü, Ankara Merkez Cezaevi'ydi. Buraya düşen basın mensupları yattıkları koğuşa bir de ad takmışlardı. "Ankara Hilton"... Havalandırmaya çıkarıldıklarında volta attıkları yerin adı da "Menderes Bulvarı"ydı.
Dönemin ünlü yazar ve çizerlerinden Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Emin Yalman, Ratip Tahir Burak, Bedii Faik ve Naim Tiralı İstanbul'daki cezaevinde yatarken, Ankaralı gazetecilerin çoğu da "Hilton Koğuşu"nda çile çekiyordu...
Osman Bölükbaşı'ndan Veciz Sözler
Demokrasinin manevi temeli olan ahlâk ve fazilet bir tarafa bırakılırsa, o zaman demokrasi, yolu sandıktan geçen bir dolandırıcılığın adı olur.
"Ben şahıma bağlıyım" diyenler, ne şahı, ne de kendilerini kurtarabilir.
Çok zulüm gördüm, ama zelil (küçülme) olmadım.
Bölükbaşı'ndan, sözünde durmayan milletvekillerine: "Onların bâkiresi, genelevden emekli."
Hulusi TURGUT 22 Ocak 2002 - Salı SabahGAzetesi
Çok değerli bir özet, emeğinize sağlık.
YanıtlaSilYaşanmış olanları ders alacak kifayetsiz beyinler için de güzel örnek !
çok başarılı bir tertipleme. şu günlerin bir nevi karbon kopyası adeta.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık..
YanıtlaSilBu guzel calisma icin tebrikler.
YanıtlaSilhep işinize gelen tarafları koymuşsunuz. yalan talnış bilgilerde koymuşsunuz. lütfen Said Nursi'nin Demokrat parti ile ilgili olan bölümü hangi kitap ve kaçıncı sayfada olduğunu söyleyiniz. Defalarca okumama rağmen bulamadım. İkincisi Mustafa Kemal'in şu anda bulunduğu yeri kimin yaptırdığı ve onuna hakkında hangi kanunları çıkardığını da yazarsanız sevinirim.
YanıtlaSilMustafa Kemal ATATÜRK'ün şu anda bulunduğu yer derken Anıtkabir'i kastediyorsunuz sanırım, bir mimar olarak bu soruyu yanıtlamak istedim. Anıtkabir'in yeri ilk olarak 1939 da CHP Trabzon Milletvekili Mithat Aydın tarafında önerildi ve daha sonra yapılan görüşmelerle bu alan kabul edildi. Bunun devamında 1941 yılında bir mimarlık yarışması açıldı ve Prof. Dr. Emin Onat ve Doç. Dr. Ahmet Orhan Arda'nın projesinin uygulanmasına karar verildi. Bunun devamında gerekli çizimler ve çalışmalar yapılarak 1944 yılında inşaat başladı. Ancak benim anlamadığım nasıl bir bağ kurduğunuz, eğer DP ile bir bağ kurmak istiyorsanız proje 1941 yılında kesinleşmiş ve 1944 yılında inşaatı başlamıştır ve hangi hükümet olursa olsun bu süreci tamamlamasının gerekliliği tartışılamaz bir durumdur ve bunu kimseye mal etmek doğru değildir diye düşünüyorum.
SilSayin Ahmet Vahit Akyol,
SilBirincisi, yorumunuza "hep isinize gelen taraflari koymussunuz, yalan yanlis bilgiler de koymussunuz" seklinde baslayarak buyuk bir hata yapmissiniz. Cunku yillardir farkli kitaplardan, yerli yabanci kaynaklardan, ve ozellikle Bogazici Universitesi Tarih Bolumu'nun derslerinden de aydinlanmis birisi olarak bu yazida yok denecek kadar hata oldugunu belirtmek isterim. Yoruma bu sekilde baslamanizda, "siz" diye hitap etmnizde zaten bilgisel elestiri degil, cephe alma havasi sezilmekte. O halde "biz" kimdir?
Ikincisi, Demokrat Parti donemi artik her turlu kaynaktan, pek munakasaya veya belirsizlige yol acmayacak kadar net okunabilmektedir. Bu partinin aynen bugun oldugu gibi ve daha bircok degisik cagda bu topraklarda cahil halk uzerinden yapilan din istismarini daha siddetli ve insanlari felakete surukleyen bir sekilde yaptigi da su goturmez bir gercektir. Bu faaliyetler sirasinda memlekette hic gerekli olmadigi, ve egitim gibi, saglik gibi cok daha onemli kalemler dururken vergilerimizi cami, din ve yabanci sermaye destegi icin harcamak da klasik bir oy toplama yontemi olarak o gunlerde de bugun de yine karsimiza cikmaktadir.
Simdi hersey apacik ortada iken, Ataturk gibi, Ismet Inonu gibi liderler hic mecbur olmadiklari halde, sirf daha demokratik ve aydinlk bir Turkiye ve egitimli bir halk icin baska partilerin kurulmasini bizzat desteklemis iken, bu ulkede yasayan herkesin fikrini hurce beyan etmesi icin mucadele vermisken, karsiliginda Demokrat Parti gibi, AKP gibi partilerden aldigi basin yasaklama, cumhuriyeti baltalama, rant cevirme gibi aldigi yanitlar da aşikar iken sizin yorumunuz neye hizmet etmektedir?
Eger sordugunuz konuda bir bilginiz veya bizi aydinlatabilecek bir katkiniz var ise paylasiniz, biz de bilelim ogrenelim, yaziyi yazan arkadasimiz da -ki sahsen tanimiyorum ama cok guzel bir yazi olmus, duzeltsin bir yanlisi varsa.
"Bana goster nerde?" "kacinci sayfa" polemigine lutfen girmeden, nerden defalarca okudugunuzu, eger biliyorsaniz konunun aslini anlatmanizi, bilmiyorsaniz da gosterilen emege saygi duymanizi rica ediyorum.
Ayrica Anitkabir ne alaka?
Saygilarimla.
Doğrusunu yaz o zaman arkadaşım, yanlış bu deyip geçmeye hakkın yok.
Silyazınızı beğendim ama şu noktaya takıldım atatürk ve ismet inönü nün de desteklediği çok partili sistem demişsiniz ve halkı cahillik hükümeti de din istismarlığıyla suçlamışsınız madem öyle çok partili sisteme geçilir geçilmez neden tokat gibi bir sonuçla %50 ile iktidar olmuşlar
SilRamazan Sağlam yanıtı kendin vermişsin zaten, din istismarlığıyla %50 yi almış olmasınlar? Hatta %50 az bile olmuş bu istismarla %80 olmalıydı! Sence halkın %90 ı üniversite bitirmiş yüksek kültürlü insanlardan oluşmuş olsaydı % kaç oy alırdı? ben söyleyeyim %1.
Silİşte bu demokrat parti kökenli seçmenin sürekli olarak her tartışmada; "Ne alakası var?" "Yok böyle birşey." "Hangi kitap?" "Hani nerede?" gibi sinir bozucu, kendisine harcanan zamanın israftan öte olmadığını kanıtlamaya çalışmaktan öte cümlesi olmaması beni cidden üzüyor. Buraya yazı yazabildiğinize göre googleda merak ettiğiniz tarihleri ile yazılmış başlıkları arayabilir ve okuyabilirsiniz. Nerede demek cidden ayıp. Ben bu kronolojiyi okurken önemli gördüğüm noktaları tek tek arayıp bulup bunun üstünden iki gündür geçiyorsam bi zahmet siz de yapın da kullandığınız oyun hakkını verin.
SilRamazan Bey size de şunu diyebilirim; 1. Dünya Savaşının odağı olan ve Kurtuluş Savaşını yaşamış bu yeni cumhuriyet daha yirmisini görmeden Avrupa'da yükselen faşizm ve başlayan 2.Dünya Savaşının da etkisi ile ekonomik açıdan büyük bir ekonomik darboğaza girmişti. O dönemde İnönü'nün bugün hala çok kişi tarafından eleştirilen ekonomik yaptırımları iktidarı yitirmesinde büyük rol oynamıştır. Ekonomideki devletçilik yaklaşımı dışa bağımlılığa karşı güçlüdür ancak yükselen kapitalizmle yarışamaz. Dikkat ederseniz DP, Anap ve Akp dönemlerinde kaynakların satışı alınan dış borçların uç noktalara çıkması işte bu yüzdendir. Halka kendisinin olmayan bir parayı üretmeden harcamayı öğretmişlerdir. Haliyle rekamlarını iyi yaparlar ve albeni oluşturmak konusunda pek sıkıntı yaşamazlar. Bunu dış borç bağımlılığı ve dolar karşısında Türk Lirasının yıllara göre artışına bakarak anlayabilirsin. Bir kez üretime kanalize edilmemiş borç alımına başlarsanız beliniz zaten bir daha doğrulmaz ki doğrulmadı da. Ama önemli olan Imf ve diğer dış kaynaklara borç kapılarının açıldığı, Saidi Nursi gibi kendi uydurduğu cetvel hesaplarıyla kendini kutsal sayan bir adamın şarkı ablukaya aldığı bir dönemden bahsedildiğinin algılanması gerekliliğidir.
Gerçekten emeğinize sağlık olayları panaromik bir şekilde anlatmışsınız.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık.
YanıtlaSilİktidarların her vesilede arkasına sığındıkları ve yöneticilerini kahraman ilan etmeye çalıştıkları DP döneminin, hayal ürünü olmayan, yaşanmış, tarihe kayıt edilmiş gerçeklerini çok güzel ve temiz bir kronolojik çalışma ile açıklamışsınız. Emekleriniz için teşekkürler. Güzel ülkemde onyıllar geçse de zihniyetler değişmiyor. Söyleyecek sözü olmadığı için kendince Mustafa Kemal'e saldırma kolaycılığına kaçan, milletin verdiği Atatürk soyadını yoksayan, Atatürk'ü aşağılamak için fırsat kollayan, bağnaz tarikat liderlerini baş tacı yapıp, onlardan medet uman körakıllı insanların değişmesini ummak da çok acı. - Bekir A. Kopuz
YanıtlaSilEğer çok büyük bir zahmet olmayacaksa söz konusu haberlerin en azından bir kısmı için kaynak eklenirse:
YanıtlaSilhem gelmesi muhtemel eleştirilere cevap olur
hem söz konusu kaynaklardan konuyla ilgili daha ayrınıtlı bilgiye ulaşabilir bu yazıyı okuyanlar
hem de bu konuda araştırma yapmak isteyen insanlar buradan edindikleri bilgiyi bir referans olarak kullanabilirler.
derleme için elinize sağlık. sevgiler.
Değerli arkadaş
SilDerleme bana ait değil, Berker Ertuna'ya ait.
Kaynaklar internette bolca var. Zamanım kısıtlı olduğu için şu an ilgilenemiyorum. Belki ilerde...
Selamlar sevgiler
Arkadaşlar bu yazıda yanlışlardan ziyade eksikler var. yani 10 sene boyunca hep mi olumsuz hadiseler yaşandı?? tabi ki DP.nin hataları olmuş ama oturun bir de CHP tarihini yansız bi şekilde okuyun. Bu zihniyetle bakarsak inönünün 10 defa asılması gerekirdi..
YanıtlaSilD.P. tarihini anlatan bir yazıda oturup C.H.P. tarihine bakmak insanlara ne kazandıracak bilemedim. Amacınız ilkokul çocuklarının kavgalarında olduğu gibi "ama o da aynısını yapmıştı" tarzında bir argüman geliştirmekse, bu yazıyı hazırlayan arkadaş gibi bir araştırma yapıp blog olarak eklemenizi öneririm. Buraya da linkini atarsanız biz de aydınlanmış oluruz. Ayrıca gündem değiştirmek bir gelenek galiba.
SilElinize sağlık. Bu şekilde okumak aydınlatıcı oldu.
YanıtlaSilTayyip Erdoğan'a bakacak olursak, kendisi Adnan Menderes'e olan hayranlığını icraatlarıyla göstermektedir. Menderes'in 1958 yılında hizmete açtığı bu caddenin adı 1994 yılında dönemin belediye başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın teklifiyle Adnan Menderes Bulvarı olarak değiştirildi.
YanıtlaSilMenderes'in adı, İzmir'deki uluslararası havalimanına (Adnan Menderes Havalimanı), Aydın'da kurulan üniversiteye (Adnan Menderes Üniversitesi), İstanbul'daki Adnan Menderes Bulvarı, Adana'da ise kendi yaptırdığı Seyhan Barajı'nın gölü kıyısındaki Adnan Menderes Bulvarı dahil Türkiye'nin birçok şehrinde çeşitli caddelere verildi. Bakalım onun sonu nasıl olacak!!!
Teşakkürler...
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Silçok teşekkürler, aydınlandım.
YanıtlaSilNefis öz ve doğru derleme için teşekkür ederim. Emeği geçenlerin emeğine sağlık. Dünyada hangi yönetici ya da siyasetçi, dincilik çığlıkları atarsa bilin ki orada başka şeyler, kötü şeyler oluyuor demektir. Orada güç savaşı ve rant ve dolandırıcılık ön planda demektir. Tarihte bu hiç değişmedi.Bugün de değişmedi. Şu an ülkemde Türkiyem de olduğu gibi. Baş aktörler dinci iç işbirlikçiler- görünen vitrin ABD- perde arkası İngiltere.Sömürü üçlüsü değişmiyor. Diğer destekçiler ise tarihten kini olanlarla- bize düşer mi diye yalananlar.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık. Arşiv niteliğinde güzel bir yazı olmuş tebrik ederim.
YanıtlaSilOncelikle emeginize saglik. Turkiye siyasal tarihi ile ilgili pek okmuslugum yok. Objektif olarak ,dogru veya yanlis demeden bugun yasananlar gecmisin cok benzeri oldugunu soylemek isterim. Sanki Recep Tayyip Erdogan , Adnan Menderes'i taklit ediyormus gibi.
YanıtlaSilTürkiye, Cemiyet-i Akvam’a (Birleşmiş Milletler) elli altıncı üye olarak kabul edildi.
YanıtlaSilcemiyet-i akvam = milletler cemiyeti. BM degil
Ellerine emeklerine sağlık babanın ellerinden öperim senin gibi aslan yetiştirmiş Adnan Menderes gibi bir lideri yediler bu ülkede her türlü işkenceyi edip cinsel tacize varan iğrençliklerle bu adamı asarak katlettiler UYAN TÜRKİYE UYANNNNNNNNN HESAP SOR HESAPPPPP HESAP SORANINDA YANINDA OL ......
YanıtlaSilIyide babacan ideolojine gore guzel guzel yanli yanli secerek yazmisinda, bu olaylarin sonucunda bir ulkenin basbakani idam edildi bunu niye yazmadin acaba.
YanıtlaSilTam tersine onu idama getiren sureci ve kisileri kahraman gibi gostermissin. Hangi ideolojiden, hangi siyasi gorusten bakarsan bak tum dunyaca ayip kabul edilen bir lekedir bu turk tarihinde.
Ozgurlukten bahsedip, vatanseverlikten dem vurup idami savunmayin, idam saksakcilarini kahraman ilan etmeyin zira herhangi bir ideoloji ve siyasi gorusu olmayan kisilere bile irrite edici geliyor.
Değerli arkadaş,
SilSöz konusu kronolojik çalışmada sadece olaylar anlatılmıştır. "İdamı savunmayın" diyorsunuz, iyi de, idam bu yazının neresinde savunulmuş? İdamı savunan yok.
Esenlikler dilerim
Bence Türk tarihiine sürülen en büyük leke 6-7 Eylül olaylarıdır ve bunu yapanlar gerçek vatan hainleridir. Bunu yapanı savunanlar ise aynı yolun yolcusu kara cahillerdir.
Silesas faşizim bu yazının ta kendisidir menderesi asan bir zihniyetten menderesin iyi yanlarını göstermesi beklenemez cünkü bu tip calışmalarda beyin esasında dikta beyindir sandıkta yenemicegin insanı hatalarını öne cıkar karalama kanpanyası yap ülke içinde anarşi yarat askerin arkasına sıgın sonra as öldür bunun adına da demokrasi de sizin gibi tek taraflı bakan asker arkasına sıgınan sonra atamızın adını azına sakın yapan kisiler yüzünden bu ülke bu halde degilmi ama biz calışalım adam gibi bir lider cıkartalım yani çalışalım demek zor geliyor idamı haklı gösteremezsiniz bu ülke sizin 20 yıl eveline kadar cahil bıraktıgınız halk degil artık
YanıtlaSilDeğerli arkadaş,
Silİdamı haklı gösteren bir ifade kronolojide yok. Nereden çıkardınız bunu? Menderes'in iyi yanlarını gösteren bir yazı hazırlayın, bloguma koyayım.
Esenlikler dilerim
"Bu ülke sizin 20 yıl eveline kadar cahil bıraktıgınız halk degil artık" diyorsun fakat ironiye bak, bunu diyenin kendisi bir cahil.
Silkeşke ismet inönü dönemenide bir krolonojisini çıkartsaydınız.keşke takrir-i sükün kanundan bahsetseydiniz.keşke istiklal mahkemelerinde boş yere asılan insanlardan da bahsetseydiniz.keşke menderesin sadece olumsuz değil olumlu yönlerinide koysaydınız.tarih sadece bir belgeye bakılarak yazılmaz.tarih bütüne bakılarak yazılır.yassa adada kurulan mahkemede bir tane yargıç yoktu.menderes asıldıktan sonra menderesten bahseden insanları hapse attıklarından bahsetseydiniz.sizin yaptığınız bu araştırma maalesef tek yanlı olmuş.
YanıtlaSilAşağıdaki yazıda nasıl bir sıkıntı var anlamadım,açıklarsanız sevinirim
YanıtlaSil"Said-i Nursî’nin doğu illeri valilerine yazdığı bir mektup CHP’liler tarafından ele geçirilince basında yer aldı. Said-i Kürdî mektupta şunları söylemekteydi :
“Şark bölgesinde komünistliği 60 bin Nursî sayesinde önlemekteyim. Bu 60 bin talebenin içinde bir iki ahlaksız da çıkabilir. Bunları kitlemize mal etmek doğru değildir. Bu yüzden bölgenizde risale-i Nurlar toplattırılmamalıdır. Nasıl ki Arapça ezan okutturduk ve bu sayede Müslümanları Demokrat Parti cephesinde topladığımız malumunuzdur. Simdi de dağıttığımız bu Risale-i Nurlarla komünizmle ve masonlukla savaşacağız. Müslüman Demokratların göstereceği yardıma güveniyorum. Bundan ötürü birkaç defa
Ankara’ya gittim,Müslüman vekillerle görüştüm.. Bilhassa başvekil sayın Adnan Bey ve (Milli Eğitim Vekili) Tevfik ileri ve sayın (İçişleri Vekili) Namık Gedik’ten bu neticeyi tayin ettim…. Saidi Nursî “
Evet evet bir yerde yanlış yapıldı yapılan yanlış şu idi Nato memleketimize nüfus ettiği sırada nufüs eden keneleri kontrol edemememizdi..
YanıtlaSilBu kontrol edemediğimiz keneler başta ekonomimize büyük bir darbe vurdu ardından çorap söküğü gibi gelen olaylar kontrol edilemez bir hal aldığında niyetleri sadece memleketin bekası olan devrin yöneticilerin sonunu hazırlamıştı.
Tabi bir ayrıntı daha var;
Yahudi soyundan gelen milletlerin bir araya gelerek memleketimizi borçlandırmak ve kendilerine muhtaç etmek istedikleri aşikardı..
Dünya bankası 7 Temmuzda Türkiye'ye 16 milyon 400 bin dolar kredi açtığında bunun aslında ne anlama geldiğini bilen çok az sayıda insanımız vardı..
Şimdi aklınız sıra kronojik araştırma yapıp laf haylazlığı yapıyorsunuz ya hani hükümete taş atarcasına..
Sizlere "YEMEZLER EFENDİLER MAYMUN GÖZÜNÜ AÇTI" demek istedim ve bu zamandan sonra her yaptığınıza bir karşılık alacağınızı belirtmek istedim. BİLMEM ANLATABİLDİMMİ.
saygı değer arkadaşlarım;
YanıtlaSilGüzel bir çalışma yapılmış ama anlamadığım bişey varki, hazırlanan kronolojide sanki hep yasaklanan yasaların kaldırılması, ayaklanmalar bir sürü insanın öldürülmesi yada hapislere atılması ... ama nasıl oluyorda bu parti üç seçimde de iktidar olarak hükümet kurdu ve darbe ile indirildi.
ABD isteği için üç seçimde de iktidar olmuş olabilir. Halkın seçtiğini ve çok sevdiğini sanmıyorum. Halkın karşı çıkması artınca üzerini çizdiler. Türkiyenin ne ilermesini ne de gerilemesini isterler. Kontrolleri altında bolca tükeren bi toplum yarattılar. Ipad' lerini
Silakıllı telefonları vs. kime satacaklar yoksa ?
Ampülün de sonu aynı.
Tabii ki irtica ile din istismarı ile... Gittiğin her yerde din elden gidiyor, Chp dinsiz... gibi söylemlerde bulun milleti kandır, oyları topla. (Günümüze kadar olan AKP kronolojisi de yapılsa da bir karşılaştırma yapsak)
SilYapılan yorumlarda yaşları genç olan ve o günleri yaşamamış sabit fikirlerle yetiştirilmiş kişilerin saçma sapan sorularını görünce dayanamadım.
YanıtlaSilİşinize gelen tarafı alıp yazdın diyen kişi işin hangi tarafının yanlış oluğunu söylemiyor,ortaya yuvarlak bir yaf atarak kendisinin haklı olduğunu göstermeye çalışıyor. Belliki bu konuda bilgisiz ve karşısına çıkan doğruları görünce kendisine esfsane gibi anlatılan şeyler olmadığını görünce paniklemiş,
Nelerin yanlış olduğunu belgeleyemediği gibi sade sallamış.
Evet burada yazılanların hepsi doğrudur ve eksikte bulunmaktadır. Oda şudur DP'li taraftarlar ve gericiler tarafından harp okulunda insanların kıyma yapıldığı,Kuranların yakıldığı gibi daha akla ziyan ne varsa ortaya atılarak devrimin önü kesilmek istenmiştir.
Tarihi bilmezler kendi işlerine geldiği gibi yorumlar ve sadece anlatılanlara inanırlar.Bu insanları ikna etmek zordur çünkü doğruları görünce ışık gören yarasalar gibidirler.işlerine gelmez.
O günleri gençliğinde yaşamış bir kişi olarak yazılanların hepsine katılıyorum.
Yazanların ellerine sağlık fazlası yok eksiği var ama yinede harika bir çalışma olmuş
GENÇ KARDEŞLERİM..2.Cİ MİLLİ ŞEF HAVASINA BÜRÜNEN 2 Cİ ADAM İSMET İNÖNÜNÜN 27 MAYISINI COCUKTUK YAŞADIK VE BUGÜN BU BAŞLIKLA RAHATCA DİLE GETİREBİLİYORUZ..ŞU SORULARI SORUN KENDİNİZE CHP 27 1960 DAN GÜNÜMÜZE YASALARLA SUSTURULAN TÜRK HALKININ VEBALİNİ ALMIŞ YIL 2016 HALA TEK BAŞINA İKTİDAR OLAMAMIŞTIR BU KAPRİSİ 68 KUŞAGIDA DESELER 73 DE DESELER 80 DE DESLER DARBELERİN EN ACISI OLMUŞTUR..ATATÜRK ANAYASASI 27 MAYISTA ASKIYA ALINMIŞ TABİİ SENATÖRLÜK MÜESASESİ KURULARAK YENİ CHP VE İSMET PAŞAYI VE DARBEYİ YAPANLARI AKLAYAN ANAYASA YAPILMIŞTIR..VE BU DARBEYİ İHTİLAL DİYEDE BAYRAMA CEVİRMİŞ ANAYASAYA MADDE KOYARAK TA 35 Cİ MADDE ASKER İSTEDİĞİ ZAMAN DARBE YAPAR DEMİŞTİR.. YASSI ADAD YARGIALYIP İMRALIDA ASTIKLARI DEVLET ADAMLARININ VEBALİ HALA ÜZERLERİNDEDİR..BUGÜN O ADADA APO BESİYE ÇEKİLMİŞ VE ASILAMAMIŞTIR NE ACI DEĞİLMİ.? İKTİDAR HIRSI CHP SOL DEYİP KOMİNİZM CİZGİSİNİ BİLE SOL KVRAMIYLA BU MİLLETE YUTTURMAYA ÇALIŞMIŞ BUGÜNKİ CHP DE DE ATATÜRKÇÜ KALMAMIŞTIR.SAYIN BAKAYIM KAÇ ATATÜRKÇÜ VEKİL VAR 2016 CHP SİNDE..OĞUL ERDAL İSE PKK SİYASİ UZANTISINI MECLİSE GİREBİLMEK BAARJI AŞABİLMEK İÇİN İTTİFAK YAPIP ATATÜRK MECLİSİNE SOKUP LEYLA ZANA VE EKİBİNE KÜRTÇE YEMİN ETTİRMİŞTİR..DAHA YAZMAYA GEREK YTOK HERHALDE..ALİSERDAR BEYEDE SAYGILARIMI SUNARIM.BU SAYFA İÇİN..SAYGIYLA
YanıtlaSilTeşekkürler Ali Serdar bey, ben ders alınacak o günleri dün gibi hatırlıyorum.
YanıtlaSilATATÜRK'ün Zhou Enlai yoldaşı Celâl Bayar’a kulak verecek olsa, Sn.ERDOĞAN'ın GandikeMAL ile bir ‘düzeyli-birliktelik’ içine girmesi gerekiyor [bkz: «Bayar DP'lilere ‘CHP ile ortaklıktan korkmayın’ dedi» (3 sütun üzerine) başlıklı haberi, Yeni Ortam gzt., Sahibi Kemal Bisalman, Genel Yönetmen Yüksel Baştunç, Yazıişleri Müdürü Ender Erenel, Yıl 3 Sayı 742, 30 Eylül 1974 Pazartesi, Dizgi - Baskı Ortam Matbaacılık, Ankara Baskısı Halkçı Matbaası İşletmesi, s.1].
YanıtlaSil