30 Haziran 2020 Salı

Şehit Albay Çiğiltepe'ye saygısızlık

AK Parti Hükûmeti, Büyük Taarruz Kahramanı Şehit Miralay (Albay)
Reşat Çiğiltepe'nin hatırasına çok büyük bir saygısızlık yaptı.

Ankara Mamak'taki Çiğiltepe Ortaokulu'nun adı değiştirildi, Milli Eğitim
Vakfı'na bağışta bulunan Turhan Polat'ın adı okula verildi.

Turhan Polat'ın bu ad değişimine karşı çıkmaması da, AK Parti Hükû-
meti'nin yaptığı kadar büyük bir saygısızlıktır.


Atatürk, 4 Ekim 1922'de Meclis'te yaptığı konuşmada 
Albay Çiğiltepe'nin şehadetini şöyle anlatmıştı:

"Bu taarruz gününde (27 Ağustos 1922) en sol cenahta bulunan 57. 
Tümenimizin taarruzunu tevcih ederken, kuvvetlerini biraz yek diğe-
rinden uzakça bulundurmuştur.

Bu itibarla düşman üzerinde müessir bir tazyik yapamıyordu.

O tümenin Komutanı Reşat Bey namında bir zattı. Bu zatı çok eskiden
tanıyorum. Muş'ta beraber muharebe yaptık. Çok kıymetli bir askerdi.
Şahsen bana çok muhabbeti vardı. Telefonla sordum:

'- Niçin hedefinize (Çiğiltepe'ye) vasıl olamadınız?' dedim
'- Yarım saat sonra hedeflere vasıl olacağız' dedi.

Halbuki maatteessüf yarım saatte bu hedefler elde edilememişti.
Tekrar sorduğum zaman telefonda Reşat Bey'in son veda namesini 
okudular. Orada diyordu ki:

'Yarım saat zarfında size o mevkileri almak için söz verdiğim halde,
sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam'

On beş dakika sonra Çiğiltepe alınmış, ancak Şehit Komutan Miralay
Reşat Bey bu müstesna anı görememiştir."


Şehitlikteki kitabede şunlar yazılıdır:

57nci Tümen Komutanı Albay Reşat Çiğiltepe (1879 - 1922)
İstanbul'da doğdu. Ziya Paşa'nın oğludur.
Trablusgarp, Balkan, Çanakkale ve 1. Dünya Savaşları'na katıldı.
Askeri Mahkeme üyeliği yaptı.

Milli Mücadele'ye katılmak üzere İnebolu'dan Anadolu'ya geçti.
İnönü ve Sakarya Savaşları'na katıldı. 27 Ağustos 1922 günü
Çiğiltepe'ye emredilen saatte varamaması nedeniyle intihar et-
miştir. Sandıklı'da gömülüdür.

Mecidi Nişanları, Gümüş Mıharebe Liyakat, Liyakat, Alman,
Avusturya - Macaristan Harp Madalyaları ve İstiklal Madalyası
ile ödüllendirilmiştir.

Ruhu şad olsun. Türk ulusunun minnet ve şükranlarını sunuyoruz.

Türk ulusunun minnet ve şükranları, AK Parti Hükûmeti tarafından
ayaklar altına alınmıştır.

+++

Eğitim-İş Ankara 2 Nolu Şube bu saygısızlığa tepki verdi.:

https://ankarahavadis.net/haber/kamuoyu-tepkili-milli-mucadele-kahramaninin-adi-okuldan-silindi

+++
arşiv:

Mustafa Necati'ye saygısızlık
https://aliserdarbolat.blogspot.com/2020/06/mustafa-necatiye-saygszlk.html

İskilipli savunucusu TTK Başkanı olamaz
https://aliserdarbolat.blogspot.com/2020/05/iskilipli-savunucusu-ttk-baskan-olamaz.html

+++

29 Haziran 2020 Pazartesi

Çoklu Baro - Hain Feyzioğlu fotoromanı

İktidar, avukatlık yasasında değişiklik için öneri vermeye hazırlanıyor.

En önemli değişiklik, 5,000'den fazla avukatın bulunduğu illerde 2,000
avukatın imzasıyla bir baro daha kurulabilmesi. Yani çoklu baro.

TBB (Türkiye Barolar Birliği) Başkanı Metin Feyzioğlu ve Vatan Partisi,
bu durumda FETÖ, PKK ve tarikat yanlısı, siyasi parti yanlısı baroların 
kurulması tehlikesine dikkat çekiyor.

Aydınlık, 3 Haziran 2020



1 Haziran 2020 günü 80 Baronun katılmasıyla 42. Baro Başkanları 
Toplantısı yapıldı. Sonuç bildirgesinde özetle şöyle denildi:

"19 Mayıs 2020 günü TBB ve 80 Baro olarak kamuoyuna açıklamada:
Barolara ve seçim sistemlerine yönelik girişimlerin geri çekilmesini
talep etmiştik.

Avukatlarımızın ve barolarımızın beklentisini karşılayacak teklifin hazır-
lanmasında asıl muhatabın TBB ve Barolar olası gerektiğini vurgulamıştık.

Pandemi döneminde bu çalışmalardan vazgeçilerek, ileriki dönemlerde TBB
ve Barolarla birlikte bir hazırlık yapılması talebimizi tekrarlıyoruz"


Aydınlık, 24 Haziran 2020

Hükûmetin hazırladığı tasarıda ayrıca seçim sisteminde değişiklik isteniyor.

Mevcut sistemde TBB seçimi için her ilin barosu 
1 başkan + 2 delege + her 300 avukat için 1 delege gönderiyor.

Değişiklik kabul edilirse her ilşn barosu
1 başkan + 3 delege + her 5,000 avukat için 1 delege gönderecek.

Bu durumda avukat sayısı fazla olan baroların (İstanbul, Ankara, İzmir gibi)
TBB seçiminde etkisi zayıflayacak.

Mevcut sistemde 
46,052 üyesi olan İstanbul Barosu 138 delege, (333 avukata 1 delege)
42 üyeli Tunceli Barosu 3 delege (14 avukata 1 delege) gönderiyor.

Önerilen yeni sistemde
İstanbul Barosu 13 delege (3,542 avukata 1 delege)
Tunceli 4 delege (10 avukata 1 delege) gönderecek.

Barolar arasında sözde eşitlik sağlanırken, delege başına düşen avukat 
sayısı bakımından eşitsizlik getiriliyor.


TBB Başkanı Feyzioğlu bu konuda Meclis'te siyasi partilerle temas kurar
ve Baro Başkanlarını bu çalışmaya katılmaya çağırırken, bazı barolar bu
çağrıya uymayıp yürüyüş yapmayı tercih ettiler.

Yürüyüş yapmak da bir haktır. Ama önce gel TBMM'de çalışma yap, siya-
si partilere görüşlerini anlat. Tüm kapılar yüzüne kapanır da başka çare
kalmazsa yürüyüş dahil her türlü direniş yapılır.

Ama TBMM'de çalışma yapanı da hain ilan etmeye kimsenin hakkı yok.

Hele yürüyüşe izin verilmesi için sabaha kadar tüm yetkili mercilerle temas
etmiş ve bir minibüs dolusu avukatı yürüyüşe takviyeye göndermişken.


Zaten 42. Baro Başkanları Toplantısı Sonuç Bildirgesi'nde:

"Diyalog kanallarının açık tutulacağına inanıyoruz. Ancak kapalı tutulması
halinde demokratik hak ve özgürlüklerimizin tüm gereklerini yerine getire-
ceğiz" denilerek eylem vurgusu yapılmıştı.

Ama kanallar kapalı değil ki. Feyzioğlu görüşüyor. Sizi de çağırdı. Sizler
avukat değil misiniz? Mahkemede insanları konuşarak, derdinizi anlata-
rak mı savunuyorsunuz, yürüyüş yaparak mı. Görüşmek, derdinizi anlat-
mak için gittiniz de kapıdan mı çevrildiniz, veya randevu mu verilmedi.

Belki "Önce yürüyelim, gücümüzü gösterelim, sonra konuşmaya gidelim"
diyorsunuz. Ona da peki. Ama Feyzioğlu'na sırt dönmek ne demek oluyor?

Hükûmet bu durumda "Aralarında çatlak var, birbirleri ile anlaşamıyorlar,
bildiğimizi okuyalım" demeyecek midir?

Benim görüşüme göre İstanbul ve Ankara dahil 30 kadar Baro, İzmir Barosu
Başkanı ve bir kısım HDP taraftarı avukatın dolduruşuna gelmişlerdir.

Kışkırtıcıların amacı çoklu baroya değil, Feyzioğlu'na karşı mücadele etmektir.

Eğer Feyzioğlu "Suriye bataklığında ne işimiz var" deyip HDP'nin 
kapatılmasına karşı çıksa ve sanat-müzik-ölüm orucu-Gurup Yorum
maskeli DHKP-C terörünün yanında yer alsaydı, omuzlarda taşınacaktı.


Aydınlık, 26 Haziran 2020

İşte Çoklu Baro - Hain Feyzioğlu fotoromanı. 
Tekmili Aydınlık gazetesi ana sayfalarından.
Karar okuyucunun.

Aydınlık, 28 Haziran 2020




Aydınlık, 29 Haziran 2020


+++

27 Haziran 2020 Cumartesi

27 Mayıs'ı yapanlar şimdi utanıyorlar. Yassıada Beton Ada oldu.


27 Mayıs 2010 günü Radikal gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin
ile söyleşi yapan Kılıçdaroğlu şöyle demişti:

"Darbeler hep CHP iktidara yakın olduğu dönemlerde yapılmıştır ama
fatura CHP'ye çıkarılmıştır. 27 Mayıs'ı yapanlar şimdi utanıyorlar.
Askeri darbelere karşıyız."

https://www.ntv.com.tr/turkiye/kilicdaroglu-27-mayiscilar-bugun-utaniyor,aRet7ahwsESHA-tWA6UOQA

Bu, kuyruklu bir yalandı. Hiç bir MBK üyesi utandığını söylemediği gibi
ima dahi etmemişti. 27 Mayıs önderlerinden Suphi Karaman 1995
yılında Vatan (o zamanki İşçi) Partisi'ne katılmış ve öldüğü 2004 yılına 
kadar Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapmıştı. Kendisinden 
27 Mayıs aleyhine bir söz duymadık.

+++

Ekrem İmamoğlu:
"Menderes demokrasi kahramanıdır. 
27 Mayıs demokrasinin katledilmesidir."
Video kaydı:


+++

Kılıçdaroğlu, 27 Mayıs'ın sivil darbe yapan iktidara karşı yapılan bir devrim
olduğunu bilmiyor. (!)  

18 Nisan 1960'ta Demokrat Parti Milletvekillerinden oluşan bir Tahkikat
Komisyonu kuruldu. 28 Nisan 1960'ta 7468 Nolu Kanun ile yasalaştırıldı.

Bu Tahkikat Komisyonu'na:
Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu
Askeri Muhakeme Usul Kanunu
Basın Kanunu
ve diğer Kanunlarla
Cumhuriyet Savcısına,
Sorgu Hakimine,
Sulh Hakimine
ve Askeri ve Adli Amirlere
tanınmış olan bilcümle hak ve salahiyetleri
kullanma hakkı verildi.

DP Milletvekillerinden oluşan Tahkikat Komisyonu
- bir savcı gibi tutuklama yapabilecek, 
- iddianame hazırlayabilecek, 
- bir hakim gibi yargılama yapabilecek 
- ve ceza verebilecekti.

Hedef CHP'yi kapatmak ve tüm muhalifleri hapse göndermekti.
Böylece DP diktatörlüğü kanun yoluyla ilan edilmiş oldu. Sivil darbe.


Bu adım bardağı taşıran son damla idi. Öğrenciler ayaklandı.
Subaylar, Genelkurmay Başkanı'nın "Öğrencilere ateş edin" talimatını 
reddetmişlerdi. Devrim yapmaktan başka bir çareleri kalmamıştı.

Adım adım gelen sivil darbe hakkında geniş bilgi için bakınız:

27 Mayıs, darbeye karşı yapılmış bir devrimdir
+++

Daha geniş bilgi için bakınız:

Demokrat Parti Kronolojisi
https://aliserdarbolat.blogspot.com/2013/05/demokrat-parti-kronolojisi.html

+++

8 Mart 2012 günü Tayyip Erdoğan Meclis'te bir "Darbeleri Araştırma Ko-
misyonu" kurulacağını ilan edince, AKP, CHP, MHP ve PKK'nın uzantısı 
BDP, böyle bir komisyon kurulması talebiyle ayrı ayrı Meclis'e dilekçe verdiler. 

Bu komisyon 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan'ı araştıra-
caktı. Böylece elmalarla armutlar bir araya konulmuş olacaktı.

+++

8 yıl sonra bu çabalar meyve verdi.

25 Haziran 2020
AK Parti ve MHP'nin ortak teklifi CHP, İYİ ve PKK'nın uzantısı HDP'nin
desteğiyle oybirliği ile yasalaştı. Yassıada yargılamalarının hukuki daya-
nağı ortadan kaldırıldı.

AK Parti Gurup Başkanvekili Özlem Zengin CHP, İYİ, MHP ve HDP'ye
teşekkür etti.

"Vatan Partisi Tayyipçi oldu" yaygaracılarına duyurulur.

https://www.hurriyet.com.tr/gundem/tbmmdeki-siyasi-partiler-yassiada-yargilamalarini-gecersiz-kildi-utancin-son-izi-de-oybirligiyle-silindi-41549807

+++

DP, devletçiliğin köküne kibrit suyunu döken adımı attı. Kamu yatırımlarının
özelleştirileceğini ilan etti."Her mahallede bir zengin" ve "Küçük Amerika"
o dönemin hedefleri oldu.  


Türkiye'yi NATO'ya sokabilmek için 25 Eylül 1950'de 4500 kişilik bir tabur,
tüm masraflar bize ait olmak üzere ve TBMM kararı olmaksızın Kore Sava-
şı'na gönderildi. 34 Subay, 46 Astsubay ve 1252 er şehit oldu. Bizimle hiç
bir ilgisi olmayan bir savaşta Amerika için  çarpışmak üzere gönderilen ve
şehit olan bu Mehmetçiklerin vebali Demokrat Parti iktdarına aittir.

Ancak idamlar yanlış oldu. Yaşayıp cezalarını çekmeliydiler.

+++

CHP yöneticileri ölüm yıl dönümlerinde Uğur Mumcu'nun mezarını ziyaret
etmekte ve "Uğurlar olsun" ağıtını söyleyerek karanfil bırakmakta, böylece
onun fikirlerine ihanet ettiklerini gizleyebileceklerini sanmaktadırlar.

+++

Adnan Menderes ve iki bakanı idam ettirmek 27 Mayıs harekatına önderlik
eden Milli Birlik Komitesi'nin fikri değildi. Daha sonra iki darbe girişimi yapıp
kendileri de idam edilen, "Silahlı Kuvvetler Birliği" adı altında örgütlenmiş
olan bazı subaylar, idam kararının MBK tarafından oylanacağı ve hükmün 
kesinleşeceği gün oylamanın yapılacağı binaya girerek MBK üyelerini silah
çekerek baskı altına aldılar.

Sonuçta, can korkusunu yenemeyen bir üyenin oy farkı ile idamlar onaylandı.
O öldürme hırsı tarihimize leke çalmakla kalmadı, Denizlerin idamından sol
terörün meşruiyet iddia etmesine kadar giden akıl dışı intikamcı bir ruh halini
siyasete sokmuş oldu.

Bugün İslamcı çevrelerde, aslında Menderes'i sevmemelerine ve onu fazla
laik ve Cumhuriyetçi bulmalarına rağmen, idamının halkta yarattığı tepkiyi
sömürmek için kullandıkları görülüyor.

Bunların siyasi ataları, Sakarya Savaşı günlerinde, "Evlenecek kızların 
frengi muayenesini erkek doktorlar nasıl yapacak" sorunu ile Meclis'i iki
hafta kilitlemişlerdi.

https://twitter.com/Dr_A_Hatipoglu/status/1265581635988344832

+++

AK Parti iktidarı, yeşili katletme serisine Yassıada'yı da ekledi.

Katliamın video kaydı:

"Yassıada doğal ve tarihî SİT statüsündeydi. İnşaat yasağı vardı.
Ender balık üreme alanlarından biriydi. İnsan yaşamı olmadığından
önemli bitki ve hayvan türlerine sahipti. Bir yasa ile her türlü koruma
statülerinden muaf tutuldu."

"1200 kişilik cami, otopark ve kocaman bir liman eklendi. Kıyıya dolgu
yapıldı. Yargılamaların yapıldığı spor salonu, Adnan Menderes'in kal-
dığı oda yıkıldı. Bizans kalıntıları tahrip oldu. Mahzenler yıkıldı."

"Binlerce kuş yuvası, yüzlerce ağaç, maki eko sistemi, mercanlar ve
balık yuvaları vardı. Artık bunların hiç biri yok. Kıyılardaki eko sistem
de kıyıya yapılan moloz dolguların altında kalarak yok edildi."

https://ozgurdenizli.com/demokrasi-ve-ozgurluk-degil-beton-ve-turizm-adasi/

+++

arşiv: AKP yeşili nasıl katletti

"Batsın senin Manhattan'ın" buyurdu Reis
https://aliserdarbolat.blogspot.com/2019/01/batsn-senin-manhattann-buyurdu-reis.html

Devrimci Belediye: Ağaç ve yeşil alan katliamına son
https://aliserdarbolat.blogspot.com/2019/03/devrimci-belediye-agac-ve-yesil-alan.html

+++

25 Haziran 2020 Perşembe

Mustafa Necati'ye saygısızlık


Karma eğitime geçilmesini sağlayan Mustafa Necati'nin adını taşıyan
kültür evine Atatürk'e "Firavun" diyen, Cumhuriyet düşmanlığı ile ta-
nan ve "Yaşasın Şeriat" sloganı atan Nuri Pakdil'in adı verildi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Ankara Mithatpaşa Caddesi'nde yer
alan binadan "Mustafa Necati Kültür Evi" tabelası indirildi, yerine 
"Nuri Pakdil Edebiyat Müze Kütüphanesi" tabelası asıldı.


Giriş kapısının yanında yer alan küçük tanıtım yazısında ise "lütfen",
Mustafa Necati'nin hayat hikayesi yer aldı.

Mustafa Necati elde silah Kuva-yı Milliye hareketine katıldı, Milli Eğitim
Bakanı oldu. Adalet Bakanlığı da yaptı. 

Genç yaşta ölümü üzerine Atatürk göz yaşlarını tutamamıştı.

+++

Bu saygısızlık daha önce de 2006 yılında dönemin Kültür (!) Bakanı
tarafından yapılmış, bina kuru fasulye lokantasına çevrilmiş, Mustafa 
Necati tabelası sökülüp atılmış, tepkiler üzerine karardan dönülmüştü.

+++

Ulusal Eğitim Derneği Genel Başkanı Feyziye Özberk:

"Mustafa Necati burayı kendi evi olarak kullandı. Sonra onun adına 
kültür evi olarak korundu. Onun anısına saygısızlıktır. Kınıyoruz ve 
hemen düzeltilmesini istiyoruz."

+++

Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan:

"Erken Cumhuriyet dönemi mimarlığının özgün bir örneği olan Sait
Bektimur Evi, TBMM Mustafa Necati Kültür Evi olarak işlevlendirildi.
Nuri Pakdil adının verilmesi ideolojiktir. Cumhuriyetle hesaplaşma,
mekanlar üzerinden devam etmektedir. kabul edilemez."

+++

Vatan Partisi Ankara İl Başkanı Aykut Diş:

"Bu bina, vefatının ardından ailesi tarafından Bakanlığa bağışlanan
Mustafa Necati'nin bizzat yaşadığı evdir. Bu özelliği nedeniyle onun
ismini taşıyan bir kültür evi olarak kullanılmıştır. 

Bu karar, devletimize yakışmayan bir vefasızlığı ve saygısızlığı da 
doğurmuştur.

Durumun sürdürülmesi, milletimizin gelenek ve göreneklerine aykırı
bir ayıp meydana getirecektir.

Kültür ve Turizm Bakanlığımızdan Mustafa Necati Uğural adının iade
edilmesini, hatanın giderilmesini talep ediyoruz."


+++

Vatan Partisi Eğitim Bürosu:

"Emperyalizme karşı İkinci İstiklal Savaşı verdiğimiz koşullarda hepimizin
iç cepheyi sağlam tutma sorumluluğu bulunmaktadır. Bu görev en başta
hükûmetimize düşmektedir. 

Nuri Pakdil'in adının yaşatmak için Mustafa Necati'nin adını silmek mille-
timizi birleştirmez. 

Salgın sürecinde milletçe önemli başarılar elde ettik. Önümüzdeki ciddi 
ekonomik sorunları milli birlik anlayışıyla aşabiliriz. Yeni sorunlar üretmek
yerine yakıcı sorunlara odaklanalım.

Mustafa Necati Uğural'ın hizmetleri:

Üç yıl Milli Eğitim Bakanlığı yaptı, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun
temellerini attı

Harf Devrimi'nin hızla yayılması ve kökleşmesi için kurulan
Millet Mektepleri'nin fikir babasıdır.

Köy Muallim (Öğretmen) Mekteplerinin ilk örneklerini hayata geçirdi.

Çağdaş bir ilkokul müfredatı oluşturdu. Karma öğretime geçildi.

Yabancı okullar sıkı denetim altına alındı.

Ortaokul parasız hale getirildi.

Okul kitaplarının Bakanlıkça basılmasına başlandı.

Maarif Teşkilatına Dair Kanun'a "Maarif hizmetinde asıl olan öğretmenliktir"
hükmünü koydurarak öğretmenliğe saygınlık kazandırdı."


+++