10 Ekim 2013 Perşembe

Mevlana'nın Mesnevi'sinde Hac bölümü

Bu yazı 2 Ağustos 2020'de güncellenmiştir
+++

Mevlâna Celaleddin, aşağıdaki öyküde Hac, Kâbe ve Tanrı'nın insanda 
cisimleşmesi konularındaki düşüncelerini güçlü bir şekilde şöyle açıklıyor:

Hacca gitmek yerine fakirlere yardım etmek fazilettir.
Kâbe gerçi Allah'ın evi (Beytullah) ama Allah Kâbe'ye hiç gitmedi
Ama Allah insanın vücuduna geldi. İnsan vücudu Tanrı'nın sır evidir.
Gerçek Kâbe (Allah'ın Evi) insandır. Tanrı, insanı Kâbe'den üstün kılmıştır.
Hacca gidip Kâbe'yi tavaf edeceğine, insanı tavaf et 
İnsanı görmek, Tanrı'yı görmek demektir.

Dolayısıyla, Mevlâna "Hacca gitmek gereksizdir" demiş oluyor.

Tabii burada "insan" derken, kâmil (eksiksiz, yetkin, bilgili) insanı kastediyor.

Mevlâna, günümüzde bile açıklanması cesaret isteyen bu fikirleri 700 yıl 
önce söylemişti. Ancak Konya Sultanı'nın desteği ve kendisinin Mevlâna
(efendimiz, sahibimiz) unvanı da mutlaka ona cesaret vermiştir.

Mevlâna, kâmil insanı şöyle açıklıyor:
"Kıyamete kadar onun vasfını söyleyip övsem, tükenmez. Benden bu
övgüye bir nihayet ve son beyit isteme. Hasılı o, beşer suretinde esas
varlığını gizleyen bir güneştir. Artık anlayıver. Doğrusunu Allah daha
iyi bilir."

"Artık anlayıver. Adlı adınca söylesem, Mevlâna da olsam, arkamda
Konya Sultanı gibi on sultan daha olsa kellem gider" demek istiyor.
(En el-Hak diyen Hallac-ı Mansur, 1100 yıl önce idam edilmişti.)


Mevlana, Mesnevi, Cilt 2
Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1990, Sayfa 171 - 173

Bölüm başlığı:
Bir şeyhin Ebu Yezid'e (Bayezid'e):
"Kâbe benim, benim etrafımda tavaf et" demesi.
Mısra 2231 - 2251

Bayezid, seferde vaktin Hızır'ı olan kişiyi bulmak için uğraşmakta,
böyle bir er araştırmaktaydı.

Vücudu hilâl gibi incelmiş bir pîr gördü; onda erlerin halini, kalini buldu.

Pîrin gözü görmüyordu, fakat gönlü güneş gibiydi.
Âdeta rüyasında Hindistan'ı görmüş bir file benziyordu.

Gözünü yummuş, uyumakta... fakat yüzlerce zevk ve neşe alemi görmekte.
Gözünü açarsa nasıl olur da görmez? Şaşılacak şey.

2235 
Rüya deyince şaşılacak şeyler açığa çıkar. Gönül, uykuda pencere kesilir.

Uyanık olduğu halde güzel rüya gören âriftir. Sen onun bastığı toprağı
gözüne sürme gibi çek.

Bayezid, o pîrin huzuruna varıp oturdu, halini sordu;
onun hem fakir, hem de aile efradı çok olduğunu anladı.

P'ir, "Ey Bayezid, nereye gidiyorsun, gurbet pılı pırtısını nereye kadar
çekip sürüyeceksin?" dedi.

Bayezid, "Hac mevsimi... Kâbe'ye gidiyorum" diye cevap verdi.
Pîr dedi ki: "Yol masrafı olarak yanında ne var?"

2240
Bayezid, "İki yüz dirhem gümüşüm var. Ridamın ucuna sımsıkı bağladım işte"
deyince,

Pîr, "Etrafımda yedi kere tavaf et. Bu tavafı hac tavafından daha makbul bil.

O dirhemleri de, ey cömert kişi, bana ver. Bil ki hac ettin, muradın hâsıl oldu.

Umre ettin, ebedi ömre nail oldun, sâf bir hale geldin,
Safa'ya koştun, saiy erkânını yerine getirdin.

Canının gördüğü Hak hakkı için ki, O (Tanrı), beni kendi evinden (Kâbe'den)
daha üstün, daha makbul etmiştir.

2245
Kâbe her ne kadar onun lûtuf ve ihsan evidir ama,
benim vücudum da O'nun sır evi.

Tanrı, Kâbe'yi kurdu ama, kurdu kuralı ona gitmedi. Halbuki bu eve, 
benim vücuduma, o ebedi diri olan Tanrı'dan başka kimse gelmedi.

Beni gördün ya, bil ki Tanrı'yı gördün,
doğruluk Kâbesi'nin, hakiki Kâbe'nin etrafında tavaf ettin.

Bana hizmet, Tanrı'ya itaat etmek, onu övmektir. Sakın Hakk'ı benden ayrı sanma.

Gözünü iyi aç da bana öyle bak ki, beşerde Tanrı nurunu göresin." dedi.

2250
Bayezid o nükteleri dinledi, altın bir küpe gibi kulağına taktı.

Bu yüzden derecesi yüceldi, fazileti arttı.
Hakikat yolunun sonuna erişmiş olan Bayezid, artık ondan sonra bir son
tasavvur edilemeyecek olan bir makama vardı.




+++


arşiv:


+++


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder