3 Haziran 2013 Pazartesi

Taksim Cumhuriyetle Hesaplaşma Projesi

AKP faşizmi Taksim'de Cumhuriyet ile hesaplaşma peşinde.
O ağaçlara düşman olmalarının nedeni Cumhuriyet yönetimi tarafından dikilmiş olmaları.
Projeye tepkiler sadece çevreyi ve yeşili korumakla sınırlı değil. Burada bir hayat tarzı değişikliği yapılıyor.
 
Atatürk Kültür Merkezi yıkılşacak, yerine cami yapılacak. Olmazsa, Topçu Kışlası veya AVM her ne ise, onun içine cami veya mescit yapacaklar.
Opera, bale, konser, tiyatro gerekmez. Kültüre gerek yok. Hele mekanın adında Atatürk kelimesi varsa... Maazallah... Günde 5 vakit namaz yeter.
 
Diğer yandan, 31 Mart yobaz ayaklanmasının bastırılmasının sözümona intikamını almış olacaklar.
Abdülhamit, alaylı topçu subaylarını ve askerleri Topçu Kışlası'na yerleştirmişti. Said-i Nursi, Derviş Vahdeti gibi yobazlar, alaylı subayları mektepli subaylara karşı kışkırtttılar. Çünkü mektepli subayların çoğunlukla desteklediği İttihat ve Terakki Fırkası'nın baskıları sonucunda Abdülhamit, 1908 yılında Meşrutiyeti yeniden kabul etmek zorunda kalmıştı. Yobazlar, meşrutiyetin dinsizlik olduğu yolunda yaygara koparıyorlar ve şeriat istiyorlardı. 31 Mart 1909 (yeni takvimle 13 Nisan) günü Topçu Kışlası'ndan tekbirlerle dışarı çıkan isyancı gürüh yolda gördükleri mektepli subayları, mebusları öldürmeye başladılar. Selanik'ten gelen Hareket Ordusu kanlı çarpışmalardan sonra duruma hakim oldu, Topçu Kışlası yoğun top ateşi ile yerle bir edildi, gerici isyan bastırıldı.
 
Hareket Ordusu'nun Komutanı Mahmut Şevket Paşa, Kurmay Başkanı ise Yüzbaşı Mustafa Kemal idi.
İşte, Cumhuriyet'in diktiği ağaçları keserek bu kışlayı yeniden yapmak sureti ile gerici isyanın bastırılmasının intikamı alınmak isteniyor.

Gezi Parkı Projesi, bu anlamda, Mustafa Kemal düşmanlığının somut bir dışavurumudur.

                                                 Kırmızı Elbiseli Kız : Ceyda Sungur
                              Taksim Gezi Parkı    28 Mayıs 2013   Foto: Osman Örsal

Olaylar, kendiliğinden gelişen bir "yeter artık" hareketi idi. Sabah 05 saldırısı, bardağı taşıran damla oldu.
Bazı yurtsever yazarlar ise, olayın önceden planlandığını öne sürüyorlar. İşte onlardan ikisi:
 
Selcan Taşçı, şöyle diyor: (Yeniçağ, 2 Haziran 2013)
"Ortada parkta oturup sohbet eden, kitap okuyan, şarkı türkü söyleyen küçük bir gruptan başka hiçbir şey yokken, taş atan kimse yokken, slogan atan kimse yokken, taşkınlık yokken, neden  olmayan bir eyleme müdahale edildi? Neden yoktan bir  “isyan”  var edildi?
Neden “öncü” görevini İmralı ulağı üstlendi?"

Selcan Taşçı'ya göre, polis AKP'ye karşı büyük bir eylemi başlatmak amacı ile sabah 05 müdahalesini yapmış. "Slogan atan, taşkınlık yapan yokken" diyor. Oradakiler ağaçların sökülmesine engel oluyorlardı, sökülen ağaçları tekrar dikiyorlardı. Bunu yaparken slogan atmak gerekmez ki... İnşaat hazırlıklarının devam edebilmesi için, ağaçların sökülmesine engel olanlara müdahale kaçınılmazdı. Ayrıca, polise emir veren bizzat Tayyip Bey değil mi? Tayyip Bey kendine karşı komplo mu hazırladı yani?
 
"Neden öncü görevini İmralı ulağı üslendi?" diyor. BDP'li Süreyya Önder ve avanesi de ilk günlerde (28-29 Mayıs) oradaydı. Amaçları BDP propagandası yapmaktı. 1 Haziran'da Taksim'e BDP bayrakları ile 40 kişilik bir gurupla girdiler. Bölücü slogan atmadılar. Ertesi gün Öcalan posteri açmak istediler hemen engel olduk. Tutunamadılar. Birkaç saat sonra alanı terk ettiler.
 
Taksim dahil tüm alanlarda Türk bayrağı ve Atatürk posterleri hakimdi. Bölücülere yakın olan EMEP ve diğer guruplar bile "halklar" edebiyatı yapamadılar.
AKP istifa. Hükümet istifa.
Mustafa Kemal'in askerleriyiz.
Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek
Faşizme karşı omuz omuza
Ya istiklal ya ölüm, tam bağımsız Türkiye
Ana sloganlar bunlardı. Hiç bir bölücü slogan duymadım. Tek hedef AKP ve polis idi.
 
Selcan Taşçı, yazının devamında şöyle diyor:
"Tunus’un, Mısır’ın, Libya’nın  “bahar” larının nasıl kan dondurduğunu unutmayın!
Allah’ın bildiğini kuldan saklamaya gerek yok, iktidarın gidişine en çok sevinenlerden biri olurum ama  “gönderen”  “milli irade”  olursa!
Bu akıl almaz saldırganlığın, siyasi intihar kararı almadılarsa bu izahı mümkün olmayan kışkırtıcılığın tek bir anlamı var:
Biri  “darbe zemini”  hazırlıyor şu anda!
Biri  “dış müdahale” ye açık hale getirmeye çalışıyor ülkeyi!"
 
Tamamen mantık dışıdır. Kim darbe zemini hazırlıyor? Polise kumanda eden AKP değil mi? AKP kendine karşı darbe mi yapılsın istiyor?
Eğer öyle ise, yandaş yalaka medyanın olayları görmezden gelmesini nasıl açıklayacak Selcan Hanım? Tahrir'den canlı yayın yapanlar, Taksim'i neden görmedi?


Banu Avar'a göre AKP'nin kullanım süresi bitmiştir. Emperyalizm, hakimiyetini başka bir seçenekle (örneğin Y-CHP + BDP) sürdürme eğilimine girmiştir. Olayları bu yüzden körüklemiştir.
Banu Avar şöyle diyor:
"Türk milleti gerçek bir muhalefet oluşturup geçen yüzyıl başında olduğu gibi Batıya büyük bir kazık atabilir. İşte bunu önlemenin yolu AKP ile ülkenin içinde sıkışan gazdan kurtulmak, Erdoğan'ı deliğe süpürmektir. Ve yerine bir süre milleti oyalayacak, Y-CHP ve BDP koalisyonuna yer açılır. Yeni bölünme Anayasası o hengâmede çıkarılır. Federe Türk devletine yol alınır. Enazından onların planları budur. O nedenle kendi adamları da olsa Erdoğan'a yol gözükür."
 
Banu Avar'ın yanılgısı şuradadır: CHP'nin tabanı yurtseverdir, Atatürk düşmanı değildir, bölücülüğe karşıdır.
CHP yönetim kademeleri Y-CHP haline gelebilir, ancak Y-CHP + BDP koalisyonu mümkün değildir, CHP tabanı bunu asla kabul etmez. Böyle bir şey olursa CHP bölünür. Koalisyon çöker. Yurtsever CHP tabanı devrimcileşir. Milli Merkez güçlenir. Devrimin ayak sesleri duyulmaya başlar. Bu nedenle, Banu Avar'ın senaryosu gerçekçi olamaz. Emperyalizm bu kadar sersem değildir.
 
Banu Avar, devamla şöyle diyor:
"Mısır’daki meydanda tek slogan ‘DİRENİŞ’di. Ne AB ne ABD ne de küresel sırtlanlara atıf vardı. Tek amaç Mübarek’i devirmekti, yerine CIAnin yeni baronları gelecekti. Bu amaç tüm sloganlara yansımıştı. Meydanda Mısır bayrağından çok sıkılı yumruklu Otpor darbe teşkilatı bayrağı vardı."

Mısır ve Türkiye direnişçilerinin bilinç seviyesi aynı mıdır? Mısır'da bir aydınlanma devrimi olmadı. Bizim Atatürk Devrimimiz var, 27 Mayıs Devrimimiz var. Sayısız sol, sosyalist örgütümüz var. Bölücülüğe ve Atatürk'e karşı tutumlarını eleştiriyor olsak da, temelde emperyalizme karşıdırlar. CHP tabanı da her ne kadar "Avrupa Birliği demokrasinin beşiği" dolması ile zehirlenmiş olsa da, Amerikan emperyalizmine karşı uyanıktır. En azından Atatürk düşmanı değildir. Arap ülkelerindeki din ağırlıklı isyan ile ülkemizdeki aydınlanmacı karakterdeki isyan arasında nasıl bir benzerlik kurulabilir? AKP devrilirse, yerine İslamcı bir hükümetin gelmesi olasılığı var mıdır? Otpor veya benzeri bir Sorosçu darbe teşkilatı var mı meydanlarda? Yok. O halde?
 
Banu Avar da bu durumun farkında. Yazısının devamında geri adım atarak şöyle diyor:
"Türkiye Mısır’a benzemez. Bayrağına sarınmış, TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE şiarıyla meydanları dolduranları kimse ezemez! Ama; kışkırtanların mutsuzlukları haberlere yansımaya başladı bile!
Demirtaş: ‘Milliyetçiler halkı kışkırtıyor,’ beyanatı verdi."
 
Ancak hala kışkırtma olduğunda, kışkırtıcının da BDP / PKK olduğunda ısrarcı... Milyonlarca insan BDP'nin kışkırtması ile meydanları doldurmuş. Bu iddia da tamamen mantık dışıdır.
 
Banu Avar, yazısının sonuna doğru şu uyarıyı yapıyor:
"Kitleyi yönlendirenlere dikkat edilmelidir. Bu uyarıyı yaptığımız için bize olmadık hakareti yapanlara, Reyhanlı'da sus pus olan Batı basınının, Taksim için neden dünyayı ayağa kaldırıp 'Arslan Türkler! Çılgın Türkler!' diye gaz verdiğini düşünmelerini öneririz."
 
Banu Hanım'a kim hakaret etmiş bilmiyorum, hakaret edenleri kınıyorum.
Ancak, Banu Hanım, kitleyi yönlendirenlere dikkat edilmesini söylemekle haklı olmakla beraber, kitleyi yönlendirenleri tanımadığını, bilmediğini de açık etmiş olmaktadır. Demek ki hareketin içinde değildir. Bilgi eksikliği vardır. Kitleyi yönlendirenler devrimcilerdir. Nereden biliyorsun derseniz içindeyim de ondan. Her şey kontrol altındadır. BDP'ye Öcalan posteri, Genç Türk provokatörlerine de "Ordu Göreve" pankartı açtırmadık. Genelkurmay lisanıyla "etkisiz hale getirildiler" ve çekildiler.
 
Selcan Taşçı, Banu Avar ve diğer yurtsever arkadaşların samimi bir şekilde endişe duyduklarını biliyorum. Ama içleri rahat olsun. Onyıllardır denenmiş, sınanmış kaptan dümendedir. Pruvamız netadır.


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder