30 Nisan 2013 Salı

1 Mayıs'ı bölücülerden kurtarıyoruz


Uzun yıllardır ülkemizde 1 Mayıs gösterileri yabancı unsurların işgali altında.
 
1 Mayıs, "İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü"dür. İşçi sınıfı, birlik içinde gücünü gösterir. Bu günün anlamı, önce "İşçi Bayramı", "Emeğin Bayramı" gibi ifadelerle sulandırıldı. Haydi bu o kadar önemli değil. Ancak, arkasından içinde bölücülerin de olduğu bir takım unsurlar 1 Mayıs gösterilerine katılmaya, işçi sınıfının sorunları ile ilgisi olmayan kendi görüşlerini haykırmaya hatta zor kullanarak toplantıya müdahale etmeye başladılar.
 
Bölücü unsurlar esas olarak BDP'lilerden oluşuyor. Bu unsurlar, Dünya Emekçi Kadınlar Günü dahil her türlü gösteriye katılıp bölücü fikirlerini yaymaya çalışıyorlar. Önceleri sadece yürüyüş kolu oluşturup pankart taşıma ve slogan atmakla yetindiler. Son yıllarda ise açıkça PKK bayrakları taşımaya, taşkınlıklar yapmaya başladılar. Taksim'de Atatürk Anıtı'na tırmandılar, PKK bayrakları astılar. Atatürk heykeline elleri ile vurdular.
 
Bir de başıbozuk, karanlık örgütler var. Çoğu maske takan lumpenlerden oluşan bu örgütler, bazan kürsüye saldırıyor, miting düzenleme komitesinin elinden mikrofonları alıp ileri geri konuşuyor, bazan etraftaki dükkanlara saldırıp cam çerçeve indiriyor, bazıları da hızını alamayıp çiçeklere saldırıyor, gazeteler işte bunları manşete taşıyor. Türk bayrağına düşman olarak yetiştirilen bu gençler, Türk bayrağı taşıyan yurtseverlere saldırıyorlar.
 
Bunların görevi, sosyalistlerin bölücü, Atatürk düşmanı, Türk düşmanı, ortalığı kırıp döken anarşist bir güruh olduğu yolunda görüntü oluşturmak. Bunları gören halk, sosyalistlerden yaka silkecek. İşte bu "hızlı" solcuların görevi bu.
 
"Sahte solcu" dediğimiz bu gurupları törene kabul etmemelerini her sene defalarca miting tertip komitelerinden talep ettik. Ancak olumlu bir sonuç alamadık. Saldırıya uğramamak için bu guruplardan uzak durmaya çalışsak bile, yine de başarılı olamadık. Geçen sene İP korteji, Türk bayrağı taşıdığından dolayı Ankara'da saldırıya uğradı.
 
2012 yılını 1 Mayıs'ı, "AKP - ABD 1 Mayıs'ı" olarak kotarılmıştı. Sadece 4 gurup Türk Bayrağı taşıyordu. Yurtseverlerin toplantıya katılması engelleniyordu. İP "lanetlenmişti"
 
Artık bu rezalete bir son vermek gerekiyordu.
İşçi sınıfı, sömürücülerle mücadele eder. Günümüzün en büyük sömürücüleri, başını ABD'nin çektiği emperyalistlerdir. Bunlar, eskiden olduğu gibi bugün de ülkemizi bölme planını yürürlüğe koymuşlardır. İşçi sınıfının emperyalizme karşı Türk bayrağı altında toplanarak Bağımsız Türkiye için mücadele etmesini önlemek isteyenlerle yollarımızın ayrılması hayati önem kazanmıştı.


 
Bornova'da Türk Bayrağı
Gündoğdu'da Öcalan posteri
+++++++++++++++++++++++++

Olayların gidişatı bir fırsat yarattı.
İzmir Güngoğdu Meydanı'nda yapılacak olan 1Mayıs 2013 mitinginde İstiklal Marşı okunması yasağı getirildi.
Şimdiye kadar zaten İstiklal Marşı okumuyorlardı. Türk Bayrağı da taşımıyorlardı. Yurtseverlerin böyle bir emrivaki yapacaklarını haber alan tertip komitesi, yasağı koydu. Bunun üzerine, düzenleme kurulunun 5 üyesinden biri olan İzmir Tabip Odası kuruldan çekildi. İşçi Partisi de mitingi ayrı bir yerde, Bornova'da yapmaya karar verdi.
 
İşçi Partisi İzmir İl Başkanı Tugay Şen, şöyle dedi:
"İstiklal Marşı yasağını tanımıyoruz. Türk-İş ve DİSK yönetimlerini uyarıyoruz. Bölücülere ve AKP planlarına alet olmayın.
Vatandaş, Türk bayrağını al, Vatan-Emek-Namus için Bornova Meydanı'na gel.
Bornona'da işçilerin 1 Mayıs'ı, Gündoğdu'da bölücülerin, akil adamların ve başıbozukların ülkemizi bölme provası, onların deyimiyle "Açılım Bayramı".
 
Birleşik Kamu-İş'e bağlı Genel Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Dr. Ali Gül:
"Vatan mücadelesi ile sınıf mücadelesinin birleştiğini biliyoruz. Vatanseverleri Bornova'ya bekliyoruz"
 
Liman-İş İzmir Şube Başkanı Serdar Akdoğan:
"Karşıyaka'da toplanıp Türk Bayraklarımız ve Atatürk posterlerimizle Bornova'ya gideceğiz. Biz asla milli değerlerimizi ayaklar altına almayız."
 
Saat 14'te Bornova'daki mitinge katılacak olan kuruluşlar:
İşçi Partisi
Demokratik Sol Parti
Türkiye Gençlik Birliği 
Birleşik Kamu-İş
Cumhuriyetçi Kadınlar Derneği
İzmir Tabip Odası
UDİH - Ulusal Demokratik İşçi Hareketi
Direnişteki BMC işçileri
 
Tandoğan'da Türk Bayrağı
+++++++++++++++++++++++
 
Vatan, Cumhuriyet ve Emek Birlikteliği, Tandoğan'da Türk bayrakları ile buluşma çağrısı yaptı. Siyasi parti ve sendikalardan bu çağrıya olumlu cevap verenler şöyle:
 
Birleşik Kamu-İş'e bağlı Büro-İş, Eğitim-İş, Genel sağlık-İş, Kültür Sanat-İş, Tarım Orman-İş, Ulaşım-İş, Yerel-İş sendikaları
Türk-İş'e bağlı Belediye-İş, Türk Metal, Koop-İş, Teksif, Haber-İş, Basın-İş, TOLEYİS, Orman-İş, Ağaç-İş sendikaları
BASK - Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu
HAKSEN - Kamu Çalışanları Hak Sendikaları Konfederasyonu
UDİH - Ulusal Demokratik İşçi Hareketi
İP - İşçi Partisi
DSP - Demokratik Sol Parti
BCP - Bağımsız Cumhuriyet Partisi
ADD - Atatürkçü Düşünce Derneği
TGB - Türkiye Gençlik Birliği
CKD - Cumhuriyet Kadınları Derneği
ÇYDD - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
68'liler Birliği Vakfı
Sanatçılar Girişimi
Ankara Halk Tiyatrosu
Engelliler Konfederasyonu
Hacı Bektaş Eğitim ve Kültür Derneği
Memleket Sevdalıları Derneği
Müzik Eğitimcileri Derneği
TOBAV
Tüketici Hakları Derneği
Ulusal Eğitim Derneği
Ankara Kız Lisesi Mezunları Derneği
 
Büro-İş Sendikası Genel Başkanı Haydar Şahindokuyucu:
"1 Mayıs'ta etnik ve gerici siyasetin ülkemizi böldürmesine, emeğimizi sömürmesine, cumhuriyet kazanımlarının içinin boşaltılmasına izin vermeyeceğimizi haykıracağız.
Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti"
 
Beşiktaş'ta Türk Bayrağı
+++++++++++++++++++++
 
İşçi Partisi İstanbul'da saat 9'da Beşiktaş'ta buluşacak.
 
 
Doğu Perinçek: Neredesiniz
++++++++++++++++++++++++
 
1 Mayıs'ta neredesiniz? Apo posteri altında mı, Türk bayrağı altında mı.
 
Partilerin ve sendikaların yöneticileri bu 1 Mayıs'ta saflarını belirleyecekler: Neredesiniz?
Bağımsızlık, özgürlük ve kardeşlik cephesinde mi?
Yoksa AKP-PKK ortaklığının bozgunculuk, yıkıcılık, emek ve vatan düşmanlığı kumpanyasında mı.
 
Emekçilerin ve vatanseverlerin aydınlık ve umutlu 1 Mayıs eyleminde mi?
Yoksa başıbozuk, karanlık, yüzü maskeli lumpenlerin cam çerçeve kırdıkları yıkıcılıkta mı.
 
1 Mayıs'ta hangi şarkıyı söyleyeceksiniz.
İstiklal Marşı'nı mı, yoksa ABD'nin orkestra şefliğinde AKP-PKK "açılım" şarkılarını  mı.
 
Seferiniz nereye? Hangi orduya yazılıyorsunuz?
Kılıç Arslanların, Selahattin Eyyubilerin, Mustafa Kemallerin bin yıllık direniş ordusuna mı?
Yoksa kardeş Suriye, Irak ve İran'da Müslüman kanı dökmek için Haçlı ordusuna mı.
 
Bu sorular, yalnız CHP, Türk-İş, DİSK, TMMOB, TTB ve KESK'in önünde durmuyor.
AKP - BDP örgütleri ve tabanları da bu sorunun muhatabıdır.
 
********
arşiv:
 
1 Mayıs'ın lanetlisi
 
********

28 Nisan 2013 Pazar

Sevr masası mı dediniz? Günaydınlaaaar


Bazı "Anayasa Uzlaşma Komisyonu" üyeleri uyanmaya başladı.
Uyanma nedeni, PKK elebaşılarından Murat Karayılan'ın açıklamaları.
 
MHP'li Faruk Bal uyanır gibi olduğunu şu sözlerle gösterdi:
"Kendimi Sevr masasında oturan Osmanlı diplomatı gibi hissediyorum.
Türkiye savaş mı kaybetti? Savaş kaybeden ülkelerde bile yok.
İlerde uluslararası mecralarda kullanılmak üzere Uzlaşma Komisyonu'nda delil üretiliyor."
 
Bunları dedikten sonra, uyumaya devam etme isteğini şöyle ifade etti:
"Bu gelişmelerden sonra Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun bu çalışmalarına ve bu masaya ihtiyaç kalmış mıdır? Bunu görmek istiyoruz."
 
Sayın Faruk Bal, daha ne görmek istiyorsunuz anlayamadım.
Fıkradaki gibi "Dur bakalım nolucak" deyip duran adamın durumuna düşeceksiniz.
 
CHP'li Atilla Kart ise başka bir alem. İşte dedikleri:
"Bu masa artık çözüm üretmiyor. Bu masaya artık belirsizlik hakim. Bu masa taktik ve stratejik planların yapıldığı bir masaya dönüştü. Bu konuda önce Başbakanın kararını açıklaması lazım."
 
Güler misin ağlar mısın. Başbakan, BOP Eşbaşkanı olduğunu defalarca söyledi, yani kararını açıkladı. BOP nedir, hala öğrenemediniz mi de karar soruyorsunuz. 
1988 yılından beri Pentagon'un Kürdistan planını açıklıyoruz. Merkezinde Büyük Kürdistan olan Büyük Ortadoğu Projesi'ni anlatıyoruz. Haritalarını yayımlıyoruz.
Yeni Anayasa'nın Büyük Kürdistan kurma yolunda Türkiye'yi parçalama amaçlı Bölücü Anayasa olduğunu olayın başlangıcında anlattık.
 
"Anayasa Uzlaşma Komisyonu" denen şeyin Meclis İç Tüzüğü'nde bulunmadığını, dolayısıyla hiçbir bağlayıcılığının olmadığını açıkladık.
İlk günden beri CHP ve MHP'nin komisyona katılmaması gerektiğini, aksi halde Bölücü Anayasa'yı meşrulaştırmış olacaklarını söyledik.
Dinlemeyip katıldılar, Bu defa da "Çekilin" diye defalarca uyardık. Milli Anayasa Forumlarını topladık. 150 yerde Forum yapıldı, 150 yerde "Çekilin" sesi yükseldi.
Çoktan yazılmış olan Yeni Anayasa'nın sanki yeni yazılıyormuş gibi yapıldığını, CHP ve MHP'yi suça bulaştırmak için bu komisyonun icat edildiğini söyledik.
ABD tarafından yazılmış olan Türkiye'yi bölme amaçlı bu Yeni Anayasa konusunda PKK ve AKP'nin Oslo'da %95 oranında anlaştığını Sağır Sultan duydu.
 
"Uzlaşma diye bir şey yok" demiştik. "Uzlaşma Komisyonu" bir tuzaktı. AKP - PKK'nın uzlaşma niyeti yoktu.
Tayyip Bey, "Anlaşamazsak kendi Anayasamızı Meclis'e sunarız, BDP ile yaparız" dedi.
CHP ve MHP yine anlamak istemedi. "Masadan kalkmayız" diye inatlaşıp durdular.
 
Son noktayı Murat Karayılan koydu. Artık anlamazlıktan gelemezlerdi. Bütün Millet anlamıştı çünkü.
Yukardaki lafları ettiler. Ettiler de ne oldu. Hala daha "Sevr" dedikleri masada oturmaya devam ediyorlar.
"CHP ve MHP merkez yönetimleri bilerek ve isteyerek bu oyuna alet oldular" demiştik. 
Ancak, Milletvekilleri de suçludur. Koltuk sevdası, lider kulluğu Cumhuriyet sevgisine ağır basmıştır. Manzaraları yürekler acısıdır. 
(Bakınız: Çoktan yazılmış Anayasayı sanki yeni yazıyormuş gibi yapmak http://aliserdarbolat.blogspot.com/2013/01/coktan-yazlms-anayasay-sanki-yeni.html)

Karayılan: "Yeni Anayasa'yı yapın, yoksa..."

Karayılan 8 Nisan'da çekilmeye başlayacaklarını açıkladığı konuşmasında, silah bırakmak için önlerinde 3 aşama olduğunu söyledi.
1. Aşama:
PKK'lılar, silahları ile birlikte her zaman kullandıkları güzergahlardan gizlilik içinde yurt dışına çekilecekler.
2. Aşama:
Devlet ve Hükümet, yükümlülüklerini yerine getirecek.
Anayasal çözüm çerçevesinde yapılacak reformlarla Türkiye'nin gerçek anlamda demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözüme kavuşturulmasının koşulları doğmuş olacaktır.
Tüm kimliklerin, inançların ve mezheplerin hak ve özgürlüklerini garanti altına alacak, eşitliğini sağlayacak yeni demokratik bir anayasanın yapılması hayatidir.
3. Aşama:
Yeni Anayasa'nın yapılması ile birlikte, normalleşme süreci başlamış olacaktır.
Normalleşme süreci; barışın kalıcılaşması, toplumsal uzlaşma, eşitlik ve özgürlük sürecidir.
Önder Apo dahil herkesin özgürleşeceği bu sürecin pratikleşmesi paralelinde silahın tümden devre dışı kılınması ve gerillanın silahsızlanması gündeme girecektir.
 
********

Özet:
PKK'lılar elde silah sınırın öte yakasında bekleyecekler.
İzleyecekler: AKP ile Oslo'da %95 oranında mutabık kaldıkları Yeni Anayasa çıkacak mı, çıkmayacak mı.
Baktılar ki çıkmıyor, haydi tekrar içeri, kaldıkları yerden teröre devam.

********
 
CHP ve MHP merkez yönetimleri ve Milletvekilleri, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na üye verip masaya oturmakla ne yapmış olduklarını acaba anlamışlar mıdır?
(Çok az sayıdaki Milletvekili dışında)
 
Şimdi CHP ve MHP tehdit altında masada kalmayı kabul edecek midir?
PKK diyor ki: Barış size bağlı. İstediğimiz Yeni Anayasa çıkmazsa teröre kaldığımız yerden devam ederiz. Analar ağlar.
CHP ve MHP bu oyuna devam edecek mi?
Yoksa korkusuzca çıkıp şöyle diyebilecekler mi:
"Ülkemizi bölünmeye götürecek olan bu Yeni Anayasa'yı yapma yetkiniz yoktur.
Yaparsanız gayrımeşru ilan ederiz. Ayaklarımızın altında çiğneriz."
Evet, diyebilecek misiniz?
 
CHP ve MHP yönetim kademesine, Milletvekillerine, parti üyelerine soruyorum:
"Barışa karşı mısınız", "Analar ağlasın mı istiyorsunuz", "Kan içici vampir misiniz" suçlamalarından çekinmeden, ABD ve AB korkusunu yüreğinizden söküp atarak Bölücü Anayasa'ya cepheden karşı çıkmaya var mısınız?
Yeni Sevr'e karşı durup Lozan'ı savunmaya var mısınız?
 
********
arşiv:

 
Çoktan yazılmış Anayasayı sanki yeni yazıyormuş gibi yapmak
 
PKK ne zaman silah bırakır

27 Nisan 2013 Cumartesi

PKK değil TSK çekiliyor


Silahlı teröristlerin yurt dışına çıkışına seyirci kalmanın suç olduğunu yazdık.
Suç tarifinin çok açık olduğunu gören Tayyip Erdoğan: "Hukuk devletinde ülkeyi silahla yol geçen hanına çevirmek diye bir şey olamaz. İşte bu yüzden silahlarını bırakıp çekilsinler. Artık mağaraya mı bırakırlar, toprağa mı gömerler, bilemem. Güvenlik güçlerimiz de silahsız kimseye müdahale etmez. Bunun yasal zemini de olmaz." diye bir adım geri atmıştı. Ancak, terörist silahını bırakınca suçsuz bir insan haline dönüşmüyordu. Ayrıca, suçsuz bile olsa, pasaportsuz ve gümrük kapısı dışında bir yerden sınırı geçmek de suçtu.

( Geniş bilgi için bakınız: "Barış Süreci"ndeki suç unsurları http://aliserdarbolat.blogspot.com/2013/04/bars-surecindeki-suc-unsurlar.html )

Ancak iş sadece PKK'nın çekilmesi ile sınırlı değildi.
Öcalan, İmralı konuşmalarında "Tek taraflı çekilme olmayacak, çekilme parlamento kararı ile olacak" demişti.
Yani, yalnızca PKK değil, TSK da bölgeden çekilecekti.

Aydınlık, 22 Nisan 2013

21 Nisan 2013 günlü STAR gaz tenekesinin manşeti:
"Çekilme güvenliğini valiler yürütecek"
 
"PKK'lıların yurt dışına çıkması" bahanesi ile TSK'nın bölgeden çekilmesi için Hükümet karar almakta sıkıntı içine düşmüştü. İlerde olası bir yargılamada suçlu çıkacaklarını anlayan Bakanlar arasında huzursuzluk artmıştı.
Bazı Bakanlar "Yazılı hiçbir talimat verilmemesi" konusunda ısrar ediyor, ileride başlarının belaya girebileceğini söylüyorlardı.
Bunun üzerine İçişleri Bakanı Muammer Güler, "PKK'lıların çekilmesi konusunda Genelkurmay ile protokol imzalandığı" haberlerini panik halinde yalanlıyordu.

STAR, 21 Nisan 2013

Uyanıklık edip suçu valilere işletmek istediler. Sorumluluğu valilere atma girişimi valiler arasında da sıkıntı yarattı. Bölge valilerinin birbirlerine ve yakın çevrelerine "Suçu bize işletecekler" dedikleri ifade ediliyor.
STAR'ın haberinde şunları okuyoruz:
"Genelkurmay İç Güvenlik Daire Başkanlığı'na bağlı piyade birlikleri, komando ve özel harekat birlikleri kışlaya çekiliyor. Jandarma ve polis, geri çekilme güvenliğinde daha etkin olacak. Çekilme güvenliği ve denetimi valilerde olacak. Valilerden uzun süreli yetki alınması uygulaması sona erecek."
 
Tercümesi: Operasyonlara son verilecek, silahlı veya silahsız PKK'lı gören jandarma ve polis arkasını dönerek ıslık çalmaya başlayacak.
Bütün bu yapılanlar ve yapılacak olanlar kanunlarımıza göre suçtur.

Aydınlık, 25 Nisan 2013

PKK çekilmeden TSK çekilmeye başladı. Aydınlık'ın 2 gün önceden verdiği haber doğru çıkmıştı.
Şırnak başta olmak üzere Irak sınırındaki asker, zırhlı araç ve mühimmat batıya sevk edilmeye başlandı.
KKK Org. Kıvrıkoğlu, bunun "Yaz tertiplenmesi" olduğunu iddia etti. AKP Hükümeti'nin halkı aptal yerine koyan tavrı ne yazık ki komuta kademesine de yansımıştı.
Halbuki, tam tersi doğru idi. Yani kış aylarında PKK'lılar Kuzey Irak'a geçtikleri için TSK yığınağı azaltır, yaz başında takviye ederdi.
Şimdi ise, yaz başında yığınak azaltılıyor. Yani tam tersi yapılıyor.
Üstelik, Nisan başında bölgeye gönderilmesi gereken Bolu ve Kayseri Komando Tugayları bu yıl gönderilmiyor.
Demek ki, yapılan şey "Yaz tertiplenmesi" değil, "Açılıma uygun tertiplenme"

SABAH, 25 Nisan 2013

SABAH gaz tenekesi sevinç çığlıkları atıyor:
"Kamera kör, anten sağır.
PKK'lıların çekilme güzergâhındaki 120 karakoldaki gözetleme kuleleri boşaltılacak.
Baykuşkedigözü ve vücut ısısına duyarlı yarasa adlı termal kameralar kapatılacak.
Dinleme sadece istihbarat amaçlı olacak.
PKK'lılara saldırı yapılması tehlikesine karşı kulelerde birer koordinatör subay görev yapacak."
Çok isabetli olur. Vatan haini teröristler, PKK'lı aktivistlere saldırı yapabilirler. Aman ha...
 
SABAH muhabiri Özgür Cebe, kameraların kapatılma nedenini şöyle açıklıyor.
"Görüntü alınması halinde görev gereği, müdahale edilmesi şart. Aksi halde suç işlenmiş olur. Bu yüzden, PKK'lıların tespit edilememesi amacıyla termal kameralar kapatılıyor.
01 - 04 saatleri arasında Heronlar da uçmayacak. PKK'lılara "Bu saatler arasında çıkış yapın" denmiş oluyor.
Sadece sinyal uyarıcı sismik cihazlarla istihbarat amaçlı dinleme yapılacak"
 
Yani, "suç işlememek" için başka bir suç işlenecek. Suçlunun yakalanmaması için kamera kapatılması da suç değil mi?.
Ayrıca, termal kameranın tespiti tespit de, sismik cihazın tespiti tespit değil mi? Suç yine suç.

Aydınlık, 26 Nisan 2013

Tayyip Erdoğan "Silahlarını bırakıp çekilsinler" demişti.
Murat Karayılan açıkladı: "Silah bırakmak yok. Silahlı olarak çekileceğiz. Öcalan serbest bırakılınca biz de silah bırakırız."
Tayyip Erdoğan'ın sözlerinin "iplenmediği" anlaşılıyor. "Meşenin dalı bir yerinize mi battı", "Hasstirin, hasstirin, hasstirin" şeddeli hakaretlerini duymazdan gelmiş olan Tayyip Bey, bakalım bu defa ne yapacak.
"Ananı al da git", "Amuda kalk" demesi kolay savunmasız halka.
 
Böylece, "PKK silah bırakıyor" kuyruklu yalanı yatsıya kadar bile sürmedi.
Silahları ile çekilecekler, "Yeni Anayasa" çıkarılıyor mu, Öcalan bırakılıyor mu, AKP'nin PKK'ya verdiği diğer sözler yerine getiriliyor mu, sınır ötesinde bekleyip gözleyecekler.
Verilen sözler yerine getirilmezse tekrar içeri, kaldıkları yerden devam.
 
İşin diğer yönü:
Kameralar kapatılıyor, kaç kişi çıktı kaç kişi girdi bilen olmayacak. (Bunca terörist zaten kameralar açıkken girip çıkıyor yıllardır). Kapalıyken olabilecekleri siz düşünün. Hiç kimse çıkmasa, hatta fazladan içeri giren olsa... Ardından da PKK "2,000 kişi çıktı" açıklaması yapsa...
Kim çıkıp da "Hayır, yalan söylüyorsun" diyebilir? Şahit yok, kayıt yok, bir şey yok.
Bu martavallara inanmamızı bekliyorlar. Safız ya biz. Milletçe aptalız ya...
 
***********
arşiv:
"Barış Süreci"ndeki suç unsurları
***********

26 Nisan 2013 Cuma

AB - ŞİÖ : Kısa bir karşılaştırma


Avrupa Birliği (AB) üyeliği mi, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üyeliği mi?
Bu örgütlerden hangisine üye olmak ülkemiz için daha faydalı olur?
Son günlerde aydın çevrelerde böyle bir tartışma yürütülüyor.
 
Ancak, bu soru temelinden yanlış olduğu için, her türlü yanıt anlamsız olacaktır.
Çünkü, önümüzde AB üyeliği diye bir seçenek yoktur.
Ülkemizin AB aday üyeliği, ABD tarafından Avrupa ülkelerinin önüne sürülmüştü. ABD'nin bundan iki yönlü bir çıkarı vardı. Birincisi, AB içine İngiltere'nin yanısıra ikinci bir Truva Atı sokmuş olacaktı. Ve ikincisi, Türkiye'yi bölme planına yardımcı kuvvet olarak AB'yi de katacaktı.
Avrupa ülkeleri, Türkiye'yi asla istemiyorlardı. O yüzden AB'nin motor güçleri olan Fransa ve Almanya şiddetle itiraz ettiler.
ABD onları şöyle ikna etti: "Kafanızı kullanın. Sizden Türkiye'yi üye yapmanızı istemiyoruz ki. Aday üye yapın. Bizden uzaklaşıp doğu ülkelerine yaklaşmasını bu suretle önlemiş oluruz. Ayrıca, içişlerine karışmak için hak elde etmiş olursunuz. Üyelik için şartlar ileri sürün, etnik ve dinsel temelde örgütlenme hakkı talep edin, el birliği ile adım adım Türkiye'yi parçalayalım."
Türkiye, üye yapmak için değil, kontrol altında tutulup adım adım parçalanmaya götürülmek için AB'ye aday üye olarak kabul edildi.
 
AB adayı ülkelere önce sanayilerini ve ekonomilerini AB ülkeleri ile uyum haline getirmek için kredi ve teknik yardım yapılır, aday ülke hazır hale gelince üyeliğe kabul edilir ve Gümrük Birliği içine girer.
Ancak, söz konusu aday ülke Türkiye olunca, bu kural devre dışı bırakıldı. Türkiye, AB üyesi olmadan Gümrük Birliği'ne alındı. Bunun anlamı şudur: AB, Türkiye'nin üye olması durumunda Türkiye'den elde edeceği her şeyi elde etmiş oluyordu. Yani Türkiye'yi üye yapmakla elde edeceği başka bir getiri kalmamıştı. Türkiye ise, üye olmadığı için, AB üyelerinin elde ettiği getirilerden faydalanamıyordu. Kısacası, Türkiye, evlilik vaadi ile iğfal edilmişti. Metres olarak eve kapatılmıştı. Saldırganın her türlü hizmetini görüyor, evden dışarıya da çıkamıyordu. Saldırgan nikah yapmayı asla düşünmüyordu. Neden yapsın ki?
 
İşte bu yüzden, nikah ümidi, yani AB üyeliği seçeneği yoktur.
Türkiye'nin tek seçeneği, odalık olarak kapatıldığı evden kaçıp özgürlüğüne kavuşmaktır.
 
Velev ki, olmaz ya, dünya tersine dönmeye başlamış olsun da, AB bize "Gelin sizi tam üye yapalım, PKK'yı ve bölücüleri, gericileri desteklemekten de, Atatürk düşmanlığından da vazgeçtik." desin.
Bu halde bile, Atatürk'ün "Tam Bağımsızlık" ve "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir"  ilkelerine bağlı olan Türk Milleti, AB üyeliğine karşı çıkar.
Çünkü AB üyeliği, egemenliğin Brüksel'e devrini ve bağımsızlığın çöpe atılmasını gerektirir.
İşte AB gerçeği:
 
********
 
AVRUPA BİRLİĞİ
++++++++++++++
Avrupa Birliği'nin temel özellikleri şunlardır:
1
AVRUPA BİRLİĞİ, BİR DEVLET  PROJESİDİR
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Avrupa Birliği ( AB ), devletlerin bir araya gelerek meydana getirdikleri herhangi bir birlik değildir.
AB, bir devlet projesidir.
"Amerika Birleşik Devletleri" benzeri bir projedir.
Yani, amaç, "Avrupa Birleşik Devletleri" oluşturmaktır.
2
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ BENZERİ
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Eskiden Kuzey Amerika'da elliye yakın devlet vardı.: Teksas, Vaşington, Alabama, New Jersey, Oklahoma, Columbia vesaire.
Bunlar tek bir devlette birleşerek egemenliklerini Vaşington D.C.'ye verdiler.
Artık hiçbirinin kendine ait bir ordusu yok.
Hatta şimdi bu devletlere artık "eyalet" deniyor.
ABD'yi oluşturan eyaletler (devletler), ABD'den ayrılamazlar.
3
ÜYE DEVLETLER EGEMENLİKLERİNİ BRÜKSEL'E DEVREDER
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
İşte AB, ABD'ye benzer (tam aynı değil, ayrılık noktaları başka bir yazı konusu olabilir) bir projedir.
Avrupa Birliği'ne üye ülkeler, zaman içinde, egemenliklerini kademeli olarak Brüksel'e teslim edeceklerdir.
"Bu adamın resmi niye her yerde asılı", "Kemalizm'in modası geçti", "Atatürk olsaydı AB'ye girmek istemezdi" gibi söylemler, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diyen Atatürkçü söylemin  yerine "Egemenlik zamanla Brüksel'e devredilir" diyen işbirlikçi söylemin geçirilmesinin ön elenseleridir. Atatürk ilke ve devrimleri tamamen tepelenmeden AB'ye girmek mümkün değildir.
4
ORTAK PARLAMENTO, BAŞKENT, BAYRAK, PARA, MARŞ
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
AB Devleti'nin bir parlamentosu, bayrağı, parası ve marşı vardır.
Başkent: Brüksel
Para: Avro  (İngiltere henüz katılmadı)
Bayrak: Mavi zemin üzerine İsa'nın 12 havarisini simgeleyen 12 yıldız
Marş: Beytofın'ın 9. Senfonisi
5
ORDU
++++++
AB ordusu henüz kurulma aşamasındadır. Bu ordu esas itibariyle kurulduğu zaman, AB devleti de olgunlaşmış olacaktır.
Üye devletlerin orduları AB Ordusu komutanlığı'na bağlanacaktır.
Türkiye'ye "ordunun sesini kes, ordu sivil yönetime tabi olsun" anlamındaki talimatlar, bu amaca yöneliktir.
Türk ordusunun iradesi kırılacak ki, ilerde AB Ordu Komutanlığı'nın emirlerini kayıtsız şartsız yerine getirsin. Ancak bu , teorik olarak böyle. Çünkü, asıl amaç, Türkiye'nin parçalanmasıdır, AB üyeliği değil. Yani ordunun iradesinin kırılmasının asıl amacı parçalanmaya karşı koymasınn önüne geçmektir.
6
KANUNLAR
+++++++++++
Avrupa Birliği ülkeleri, kanunlarını Kopenhag ve Maastriht Kriterleri denen kurallara uygun hale getirmek zorundadırlar.
Üye devletler, kafalarına estiği gibi kanun çıkaramazlar.
7
YÖNETİM ŞEKLİ
+++++++++++++
Üye devletler, "hür demokratik rejim" denen ve içeriği Brüksel tarafından tarif edilen bir rejimle yönetilmek zorundadır.
Brüksel, bu rejimin içeriğini istediği gibi yorumlayabilir, ama üye devletler istedikleri gibi yorumlayamazlar.
Mesela Avusturya'da Haider adlı kişinin başkanı olduğu parti 2000 yılında koalisyon hükümetine kurunca, bu partinin başkanı Haider'in ve partisinin faşist olup AB'ye uygun olmadığına karar veren Brüksel, Avusturya'ya baskı yaparak derhal hükümeti düşürür ve yerine Brüksel'in beğendiği bir hükümet kurulur. (Bizim hükümetin Konya Valisi'ni değiştirmesi veya Konya belediye Meclisi'ne fesh etmesi gibi)
Yani, devletler egemenliklerini Brüksel'e devrederler. Zaten birleşik bir devlet olmanın kuralı da budur. ABD örneğinde olduğu gibi.
9
GÜMRÜKLER VE TİCARET
+++++++++++++++++++++++
Aynen ABD örneğinde olduğu gibi, devletler arasında sınırlar kaldırılacak, insan ve mal - para dolaşımı serbest olacaktır.
Avrupa Birliği üyesi ülkeler, Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelerle, ancak Brüksel'in yaptığı anlaşmalar zemininde ticaret yapabilirler.
Mesela, Türkiye,  KKTC ile serbest ticaret anlaşması imzalayamaz, KKTC mallarını diğer ülkelere pazarlayamaz.
Niçin? Çünkü AB, KKTC'yi tanımamaktadır.
Aday üye konumunda olduğumuz bugün bile, Gümrük Birliği üyesi olduğumuz için, bu cenderenin içine girmiş durumdayız.
Ayrıca, AB'nin serbest ticaret anlaşması yaptığı ülkelerin malları serbestçe Türkiye pazarına girmekte, ancak bu ülkeler "AB üyesi değilsiniz" diyerek Türk mallarının ülkelerine serbestçe girmesine engel olmaktadırlar.
 
AB üyeliği durumunda, hatta aday üyelik konumunda bile, "Tam bağımsızlık" ve "Millet egemenliği" böylece çöpe atılmış olmaktadır.
Bu yüzden, AB aday üyeliğine ve Gümrük Birliği üyeliğine kesinlikle karşı çıkmamız gerekir.
 
********
 
Şimdi de ŞİÖ'nün temel özelliklerini görelim:

Muratbek İmanaliyev, ŞİÖ Genel Sekreteri

 

ŞANGHAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (ŞİÖ)
1
ŞİÖ bir devlet değildir.
++++++++++++++++++
ŞİÖ, devletlerin bağımsızlıklarını korumak şartıyla bir araya geldikleri bir örgüttür.
2
Üye ülkeler egemenliklerini Şanghay'a devretmezler
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
ŞİÖ Genel Sekreterliği, üye ülkelerin iç işlerine karışamaz.
3
Temel ilkeler:
++++++++++++
3A
-Bağımsızlık:
Üye her ülke bağımsızdır, egemenliklerinin bir kısmını veya tamamını bu örgüte devretme gibi bir durum yoktur.
3B
-Yönetim şekli:
Üye ülkeler birbirlerinin iç işlerine karışmazlar. 
Her ülke kendi yönetim şeklini, kanun ve nizamnamelerini tamamen kendi iradesine göre yapar.
Bu örgüte üye ülkelerden biri sosyalist iken diğeri çok partili parlamenter sistemi, diğeri tek adam diktatörlüğünü, bir diğeri ise şeriatla yönetilmeyi seçebilir.
(Örgüte gözlemci olarak katılması kabul edilen ve geçen sene tam üyelik başvurusu yapan İran'a hiçbir ŞİÖ üyesi ülke şeriatçı rejiminden dolayı karşı çıkmamaktadır. Ülkesinde şeriatçı ayaklanmayı kanla bastıran Özbekistan bile İran'ı desteklemiştir. Şeriatçı ayaklanma sırasında İran şeriatçıları değil, laik Özbek yönetimini desteklemiş ve bu tutumu ile üye ülkelerin iç işlerine karışmayacağını gösterdiğinden dolayı ŞİÖ ye gözlemci üye olarak kabul edilmiştir.)
Hiçbir üye ülkenin diğer üye ülkenin rejimini beğenmeme ve değiştirmeye kalkışma veya onun rejimi hakkında üst perdeden tavsiyelerde bulunma hakkı yoktur.
Hiçbir üye ülke diğer üye ülkeye "Askerlerini Kıbrıs'tan çek, 301. maddeyi kaldır, Ermeni soykırımını kabul et, şu kanununu şu şekilde düzelt" gibi baskılarda bulunamaz.
3C
-Gümrükler ve ticaret:
Her ülke kendisi için yararlı olacak dış ticaret rejimini uygular.
Hiçbir üye ülke diğer üye ülkeye "Gümrüklerini indir, benden şu malı almak zorundasın, döviz rezervi olarak şu para birimini kullan" ve benzeri baskılarda bulunamaz.
3D
-Teröre karşı işbirliği:
Her üye ülke, terör tehlikesine karşı diğer üye ülkelerden yardım isteyebilir (veya istemeyebilir).
Herhangibir devlette çıkan bir isyan dolayısıyla, o devlet yardım talep ettiğinde bu talebi karşılamak üzere deney sahibi olmak için ortak askeri tatbikat yapılmaktadır.
Ancak üye ülke istemezse, müdahale edilmez.
Örneğin, Özbekistan şeriatçı ayaklanmayı kendi kuvvetleri ile bastırmış ve örgütten yardım istememiştir.
Kırgızistan, isyanı bastıramadığı halde örgütten yardım talep etmemiş, isyancılar Kırgız hükümetini devirmiştir. Yeni Kırgız hükümeti istese idi ŞİÖ'den çıkabilirdi, fakat çıkmadı.
4
Üye ülkeler istediklerinde ŞİÖ'den ayrılabilirler
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
İsteyen ülke örgütten hemen çıkabilir. Fakat AB'den çıkmak mümkün değildir. Örneğin bugün nasıl Teksas ABD'den ayrılma hakkına sahip değilse, ilerde AB üyesi ülkeler de aynı duruma düşecektir.
5
Üye olan ve olmayan ülkelerle ilişkiler
++++++++++++++++++++++++++++++++
ŞİÖ üyesi her ülke, ŞİÖ üyesi olan veya olmayan diğer ülkelerle değişik türde birlikler (ticari birlik, askeri birlik, gümrük birliği vs. gibi) kurma hakkına sahiptir. AB'de ve ABD'de ise böyle bir hak yoktur. Çünkü AB ve ABD birer devlettir, ŞİÖ ise bir devlet değildir.
Örneğin geçen sene Kazakistan Meclisinde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri Birliği kurulması teklifi öne sürülmüştür. Bu gerçekleşirse, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan aralarında birlik kuracaklardır.
Türkmenistan da "hiçbir birliğe katılmama" kararından dönerse bu birliğe katılabilir. Bu birlik, bu ülkelerin ŞİÖ üyeliği ile ters düşmez.
Rusya, Kazakistan ve Beyaz Rusya bir Gümrük Birliği kurmuşlardır. Eski Sovyet Cumhuriyetlerinden bazıları Bağımsız Devletler Topluluğu içinde bir araya gelmişlerdir.
Beyaz Rusya, Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan ise Kollektif Güvenlik Anlaşması adı altında askeri bir birlik kurmuşlardır.
Çin ise ASEAN gibi örgütlere üyedir.
ŞİÖ üyesi bir örgüt, hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan, dilediği ülke ile dilediği gibi ilişki içine girebilir.
Ancak, gayet tabii, bu ilişki, ŞİÖ üyelerini hedef alan askeri bir ilişki olmamalıdır.
6
Türk Dünyası ŞİÖ içinde büyük ölçüde birleşmiştir
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
ŞİÖ dışında sadece Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan kalmıştır.
AB içinde kalarak Türk Dünyası ile birleşme olanağı yoktur. Hatta KKTC sorunu bile çözülemez.
CHP, MHP, DSP ve diğer partilerin üyeleri, AB üyeliğinde ısrar eden partilerini bu açıdan sorgulamalıdır.
 
********
 
ÇÖZÜM YOLU
+++++++++++
 
Milli Hükümet Programı, çözüm yolunu göstermektedir.
 
Madde 3:
Türkiye'yi Avrupa kapısına bağlayan, milli devletimizi ve Atatürk Devrimi'ni tasfiye eden AB aday üyelik sürecine son verilecektir.
AB Aday Üyelik Protokolü, Katılım Ortaklığı Belgesi, Müzakere Çerçeve belgesi gibi yeni Sevr antlaşmaları feshedilecektir.
Türkiye, Avrupa Gümrük Birliği'nden çekilecektir.
 
Madde 15:
Topraklarımız üzerinde yabancı üs ve asker bulunmasına izin verilmeyecek, güvenliğimizi ve komşularımızı tehdit eden ikili antlaşmalar kaldırılacaktır.
Türkiye, NATO'dan çekilecek, emperyalist askeri ittifaklara katılmayacaktır.
 
Madde 17:
Bölgeye yabancı müdahaleleri ve terörü önlemek, bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünü savunmak, güvenliğini ve kalkınmasını sağlamak ve barışı korumak için Suriye, İran, Irak, Azerbaycan ve KKTC ile bölge ittifakı gerçekleştirilecektir.
 
Madde 18:
Türkiye, Şanghay İşbirliği Örgütü içindeki bağımsız yerini alacaktır.
 
Madde 19:
Bir Kıbrıs Milleti olmadığı gibi, Birleşik Kıbrıs Devleti'nin başka bir temeli de yoktur.
Milli Hükümet, bölge ve Avrasya ülkelerinin de desteğini alarak, KKTC'nin Türkiye ile bütünleşmesini gerçekleştirecektir.
 
Madde 21:
Ermenistan'ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmesi için devletin ve milletin bütün olanakları değerlendirilecek, milletlerarası alanda gerekli girişimler kararlı olarak yürütülecektir.
 
********
Milli Hükümet Programı'nın bu maddelerinin uygulanmasına paralel olarak, Atatürk Cumhuriyeti yeniden kurulacak ve Devrim Kanunları uygulanacaktır.
AB, NATO ve ABD müttefikliği çerçevesinde geldiğimiz yer yobaz diktası ve bölünmenin eşiğidir. Atlantik'ten kurtulup Asya'daki şerefli yerimizi almadan kurtuluş yoktur.
********
arşiv:

TSK: ŞİÖ üyeliği Atatürk'ün vizyonuna uygun

25 Nisan 2013 Perşembe

Milli Merkez kuruldu


15 bine yakın delege Milli Merkez Yürütme Kurulu'nu seçti.
1,500 koltuklu salon tamamen doldu, koltukların yanlarındaki ve girişteki boşluklar da ayakta duranlar tarafından doldurulunca, içeri giremeyenler 1. ve 2. kattaki sinevizyonların karşısına konulmuş olan sandalyelere yöneldiler. Ancak sandalyeler yetersiz kaldı. Bina içinde izleme olanağı bulamayanar, bina dışına yerleştirilen hoparlörlerden dinlediler.

Aydınlık, 23 Nisan 2013

Milli Merkez Yürütme Kurulu
 
Başkan:
Hüsamettin Cindoruk, Eski TBMM Başkanı
 
Üyeler (abece sırasına göre):
Ali Topuz, Eski CHP Gurup Başkanvekili
Arslan Bulut, Yeniçağ Gazetesi yazarı
Ataol Behramoğlu, Sanatçılar Girişimi Sözcüsü
Çağdaş Cengiz, TGB (Türkiye Gençlik Birliği) Genel Başkanı
Erdoğan Özer, Cumhuriyetçi Avukatlar Derneği Başkanı
Ferit İlsever, İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı
Göksen Soner, Emekli Kaymakam
Haluk Dural, USMER (Ulusal Strateji Merkezi) İstanbul Başkanı
Fevzi Durgun, USİAD (Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği) Başkanı
M. İlker Yücel, Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
İsa Gök, CHP Milletvekili
Kemal Alemdaroğlu, Eski İstanbul Üniversitesi Rektörü
Yekta Güngör Özden, Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı
Kemal Anadol, Eski CHP Gurup Başkanvekili
Mehmet Cengiz, İşçi Partisi Genel Başkanvekili
Necla Arat, Eski CHP Milletvekili
Nusret Senem, İşçi Partisi Genel Başkanvekili
Serhan Bolluk, İP MKK Üyesi
Sönmez Targan, 68'liler Birliği Vakfı Genel Başkanı
Şahin Mengü, Eski CHP Milletvekili
Şule Perinçek, ATABE (Atatürk'ün Bütün Eserleri) Genel Yayın Yönetmeni
Türker Ertürk, Emekli Tuğamiral
Ufuk Söylemez, Eski Devlet Bakanı
Ümit Ülgen, Eski ADD Marmara Bölge Başkanı
Zekeriya Beyaz, İlahiyat Profesörü

Aydınlık, 24 Nisan 2013


Kurultaya katılanlar:
 
Hasan Basri Özbey, İP Genel Başkanvekili
Kamer Genç, CHP Tunceli Milletvekili
Gürkut Acar, CHP Antalya Milletvekili
Mahmut Tanal, CHP İstanbul Milletvekili
Ali Haydar Öner, CHP Isparta Milletvekili
Refik Eryılmaz, CHP Hatay Milletvekili
Yaşar Okuyan, E. Çalışma Bakanı
Tayfun İçli, E. Devlet Bakanı
Uluç Gürkan, E. TBMM Başkanvekili
Hakkı Süha Okay, E. CHP Gurup Başkanvekili
Şahin Mengü, E. CHP Manisa Milletvekili
Canan Arıtman, E. CHP İzmir Milletvekili
Enis Tütüncü, E. CHP Tekirdağ Milletvekili
Halil Ünlütepe, E. CHP Afyon Milletvekili
Rasim Çakır, E. CHP Edirne Milletvekili
Ali Koçal, E. CHP Zonguldak Milletvekili
Mahmut Işık, E. CHP Sivas Milletvekili
Hasan Macit, E. DSP İstanbul Milletvekili
Ahmet Ertürk, E. DSP Edirne Milletvekili
Gökhan Çapoğlu, E. DSP Ankara Milletvekili
Yücel Erdener, E. DSP İstanbul Milletvekili
Metin Öney, E. ANAP İzmir Milletvekili
Ali Su, E. DYP Mersin Milletvekili
Servet Bora, E. MHP Senatörü
Emrullah Eren, Ankara İl Genel Meclisi Üyesi
 
Ümit Kocasakal, İstanbul Barosu Başkanı
Hakkı Baha Tüzüner, E. Korgeneral
Osman Özbek, E. Tümgeneral
Ramiz Ülker, E. Tuğgeneral
Naci Beştepe, E. Tümgeneral
Bülent Demirağ, ADD Avrupa Birliği Başkanı
Nasuh Mahruki, AKUT Başkanı
Fethi Yaşar, Yenimahalle Belediye Başkanı
Turhan İçli, Engelliler Konfederasyonu Genel Başkanı
Ali Gür, Genel Sağlık-İş Genel Başkanı
Prof. Dr. Tülin Oygür, E. Gazi Üniversitesi Rektör Yard.
Prof. Dr. Can Aybay
Prof. Dr. Necdet Basa
 
Adnan Türkkan
Ümit Zileli
Nihat Genç
Sabahattin Önkibar
Müyesser Yıldız
Yavuz Selim Demirağ
Utku Çakırözer
Tanju Cılızoğlu
Erol Ertuğrul
Tansu Bele
Nurzen Amuran
Bülent Dalkılıç
 
Hüseyin Haydar
Suzan Aksoy
Yavuz Top
Adriye bal
Faik Ahmet Akıncı

Kurultayın yapıldığı Nazım Hikmet Kültür Merkezi
********
arşiv:

22 Nisan 2013 Pazartesi

TSK: ŞİÖ üyeliği Atatürk'ün vizyonuna uygun


Türkiye, Şanghay İşbirliği Örgütü'ne "Diyalog Ülkesi" olarak kabul edilmişti. Böylece, önce "Gözlemci Üye" ve daha sonra da "Daimi Üye" (yani tam üye) olabilmesinin yolu açılmış oldu.
 
Genelkurmay Personal Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Daire Başkanlığı tarafından 3 ayda bir çıkarılan dergide, ŞİÖ daimi üyeliğinin Atatürk'ün çizdiği vizyona uygun olduğu belirtildi.

Hava Pilot Kurmay Binbaşı Ömer Alkanat tarafından yazılan "Şanghay İşbirliği Örgütü'nün geleceği ve Türkiye" başlıklı makalenin sonunda şöyle deniliyor:

"Türkiye'nin tarihi, kültürel ve ekonomik bağlarının olduğu etki ve ilgi alanını içinde bulunduran bu birliğe diyalog ülkesi olarak dahil olması önemli bir adım olarak görülmektedir.
Bununla birlikte, ilerleyen dönemde daimi üye olabilmek maksadıyla girişimlere devam edilmesinin Atatürk'ün çizdiği vizyona uygun olacağı değerlendirilmektedir."

Silahlı Kuvvetler Dergisi, Ocak 2013

 Makalede özet olarak şu vurgular yapılıyor:

"Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), tek kutuplu dünya düzenine karşıdır. BM çatısı altında çok kutuplu dünyayı savunan bir stratejiyi benimsemiştir."
"NATO benzeri bir yapıya dönüşmesi halinde, ŞİÖ, dünyanın en büyük silahlı gücü haline dönüşecektir."
"Genişleme sürecini tamamlayıp gözlemci statüsündeki ülkeleri de bünyesine katması durumunda her alanda eşsiz bir küresel güce dönüşeceği düşünülmektedir."
 
Makalede, ŞİÖ'nün enerji, ekonomi, terörizm, uyuşturucu trafiği ve yasadışı göç konularında atacağı adımların Türkiye'yi coğrafi konumu nedeniyle doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyeceği belirtiliyor.

Aydınlık, 14 Nisan 2013
 


Örgüt 1996 yılında Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından "Şanghay Beşlisi" adı ile kuruldu.
2001 yılında Özbekistan 'ın katılmasından sonra örgütün adı "Şanghay İşbirliği Örgütü" (ŞİÖ) olarak değiştirildi.
(Aşağıdaki haritada 6 daimi üye yeşil renkle gösterilmiş)
 
Hindistan, Pakistan, İran, Afganistan  ve Moğolistan "Gözlemci Üye" konumundadır. (Haritada mavi)
Beyaz Rusya, Sri Lanka ve Türkiye ise "Diyalog Ülkesi" konumundadırlar. (Mor renk)


çizelgeyi büyütmek için üzerine tıklayınız:

Bilindiği gibi, Tayyip Erdoğan da ŞİÖ'ye girme isteğini dillendirmişti.
Doğu Perinçek, 21 Nisan 2013 günlü Aydınlık köşe yazısında Erdoğan'ın ve TSK'nın ŞİÖ karşısındaki konumlarını irdeliyor.



Silahlı Kuvvetler Dergisi, stratejik bir program ortaya koymaktadır. Yani ŞİÖ üyeliğini stratejik düzlemde hedef alıyor. Atatürk'ün "çağdaş uygarlık" programının ŞİÖ'ye katılarak gerçekleşeceğini saptıyor.
 
Tayyip Erdoğan ise, stratejik olarak Atlantik sistemi (NATO, AB) içinde kalmakla beraber, taktik düzlemde ŞİÖ ile ilişki geliştirmeyi savunuyor.
Yani, AB içinde "ABD'nin Truva Atı" görevine benzer şekilde, şimdi de ŞİÖ içinde "ABD'nin Truva Atı" görevini tanımlamaktadır.
 
Doğal olarak, Slahlı Kuvvetler Dergisi'ndeki incelemede, Atlantik - NATO kalıntısı görüşler ve tutarsızlıklar vardır. Mehmet Ali Güller, 16 Nisan 2013 günlü Aydınlık köşe yazısında bu görüşlerin eleştirisini yapmıştır.
Ancak, önemli olan, sürecin hangi yönde geliştiğini tespit etmektir. Derginin stratejik Şangay tercihi ile NATO kalıntısı görüşlerin bir arada gitmeyeceği açıktır. Bu görüşler süreç içinde törpülenecektir.
 
Sürecin gelişme yönünü şuradan anlıyoruz:
Dergi, stratejik ŞİÖ tercihine temel olan görüşünü, Atatürk'ün 1937 yılındaki sözlerine gönderme yaparak, "Türkiye'nin huzur ve mutluluğu" amacına bağlıyor (sayfa 95)
 
Binbaşı Alkanat, ABD'nin "tek kutuplu dünya" iddiasının ve Büyük Ortadoğu Projesi'nin (Yani Büyük Kürdistan Projesi'nin) karşısında ŞİÖ'nün konumlandığını saptayarak, aslında Türkiye'nin önündeki çözümü vurgulamaktadır.
 
Atlantik döneminde, Türk subayının bilincinde Kemalist Devrim programı sisler içinde kalmıştır.
Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde yayımlanan inceleme, Türkiey'nin Atlantik sistemi içinde Atatürk Debvrimi'ni kaybettiği koşullarda, çıkış yolu üretmek için bir başlangıç değerindedir.
 
TSK'nın önündeki soru, yalnız Türkiye için değil, Türk Ordusu için de bir varlık - yokluk sorusudur.
Tartışma kendini dayatıyor. Türkiye'nin Atlantik sistemi içinde Türkiye olarak kalamayacağı, bu sistemde Türk Milletinin adına bile tahammül edilemediği ortadadır.
Türkiye, Atatürk Devrimini Asya'da konumlanarak tamamlayacaktır.


ŞİÖ üye ülke başkanları
Soldan sağa: Özbekistan - Kırgızistan - Rusya - Çin - Kazakistan - Tacikistan
Her biri kendi ülkesinin bayrağının önünde duruyor.
Ortada ŞİÖ bayrağı
 
ŞİÖ bayrağı