28 Mart 2013 Perşembe

"Gazze ablukası kaldırıldı" palavrası


Özür dandik, abluka ise kaldırılmadığı gibi, daha da ağırlaştırıldı.
 
Tayyip Bey, İsrail ile ilişkilerin düzeltilmesi için öne sürdüğü 3 şartın kabul edildiğini iddia etti.
İlk iki şart özür ve tazminat, üçüncüsü ise İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ambargonun kaldırılması idi.
 
Tayyip Bey, gözümüzün içine baka baka, "Şartımız kabul edildi, İsrail Gazze'ye ambargoyu kaldırdı, artık Gazze'nin ihtiyaç duyduğu mallar içeri girecek" diye demeç verdi.
Halbuki, abluka kaldırılmadığı gibi, daha da ağırlaştırıldı.
İsrail Başbakanı Netenyahu, Obama'nın telefonundan Tayyip Bey'e özürlerini ilettikten hemen sonra, Gazze'ye yeni kısıtlamalar konuldu.
Gazze'den atılan füzeler gerekçe gösterilerek yeni getirilen kısıtlamalar şöyle:
1-- Gazze'ye ulaşan tüketim ve ticaret mallarının en önemli geçiş noktası olan Kerem Şalom sınır kapısını kapatıldı.
2-- Gazzeli balıkçıların 6 millik avlanma hakkını 3 mile indirildi.
Tayyip Bey'e göre ise abluka kaldırıldı. "Bu enayi millet ne desem inanır" diye düşünüyor herhalde...
 
 İsrail'in istihbarat örgütü MOSSAD'a bağlı internet sitesi DEBKAfile  konuyu şöyle yazdı:
 
"İsrail, Türkiye'nin son şartını kabul etmedi. BM kararı, Türk gemisine müdahalede "aşırılığa" kaçıldığını, ancak ablukanın yasal olduğunu söylüyor. Dolayısıyla, abluka olduğu gibi kalmaktadır. Ayrıca, yeni Savunma Bakanı 23 Mart'ta Filistinli balıkçılara Gazze sularında kısıtlama getirerek ablukayı kuvvetlendirdi"


İşte İngilizce orijinali:
4.The Turkish prime minister insisted on the Israeli prime minister paying obeisance to Turkish national honor. And finally Netanyahu relented. But Israel stood its ground on the last condition; a UN probe had pronounced the Israeli blockade legal and legitimate although its raid on the Turkish ship was deemed “excessive.” So the blockade remains  in place and, indeed, Friday, March 23, Israel’s new defense minister, Moshe Yaalon, tightened it by restricting the Gaza offshore areas open to Palestinian Mediterranean fishermen.
This was punishment for the four-rocket attack staged from Gaza on the Israeli town of Sderot Thursday, the second day of President Obama’s visit to Israel.
 
Özür komedisi
+++++++++++++
 
Gelelim "özür" komedisine:
Obama, "Artık bu iş fazla uzadı, al bi özür dile de işimize bakalım" diyerek cep telefonunu cebinden çıkarıp Netenyahu'ya uzattı.
Netenyahu, Tayyip Bey'e özrü Obama'nın cep telefonundan iletti.
Bu, son derece baştan savma ve kabul edilemez bir davranıştır. Eski deyimle laubalilik. Uluslararası ilişkilerde böyle bir uygulama olamaz.
Tayyip Bey deneyimli diplomatlarımıza ve Dışişleri bürokratlarına "Monşerler" diyordu. "Monşerler" asla böyle bir özrü kabul etmezlerdi. Çünkü, uluslararası ilişkiler hakkında az da olsa bilgi sahibi olanlar, böyle bir özrün geçersiz olduğunu bilirler.
Devletten devlete mesajlar, Bakanlar Kurulu veya Meclis kararı ile gider. Özür konusunda İsrail Bakanlar Kurulu veya Meclis bir karar vermiş değildir.
Hadi bunlardan vazgeçtik, açıklama resmi ve yazılı olmalıdır.
Özür konusunda herhangi bir İsrail makamının yazılı bir açıklaması yoktur.
Başbakan, başkasının, bir yabancının cep telefonu ile baştan savma bir konuşma yapmıştır. Bu, uluslararası diplomasi alanında "resmi özür" olarak anlaşılmaz. Netenyahu'nun şahsi tasarrufu olarak algılanır.
"İsrail Türkiye'den özür diledi" derseniz size gülerler. Aman ha.
 
Eski Deniz Harp Okulu Komutanı E. Tuğamiral Türker Ertürk, 26 Mart günlü "Win Win" başlıklı Aydınlık köşe yazısında, bu dandik özürle "kabile devleti" yerine konduğumuzu şöyle anlatıyor:
"Uluslararası ilişkilerde devletlerin birbirinden özür dilemesi diplomatik usuller içinde mutlaka yazılı olarak yapılır. Bir Başbakanın bir Başbakana telefon açıp "Ya kusura bakma oldu bir kere, üzgünüz, ölenler için üç beş kan parası veririz, artık uzatmayalım" demesi özür yerine geçmez. Bu sözlerin özür yerine geçmesini istemek, sizin kabile devleti yerine konduğunuzu gösterir."
 
Ayrıca, özür, gemiye yapılmış olan saldırı için değil, "müdahale esnasında yapılan operasyonel hatalar" için yapılıyor. "Yasal Gazze ablukası uygulaması gereğince  İsrail Donanmasının Şayetet 13 komando birliğinin gemiye çıkması ve müdahalesinin haksız olarak suçlanmasına" karşı çıkılıyor
MOSSAD açıklamasının 4. maddedeki ilgili bölümü şöyle: 
DEBKAfile’s military sources comment that the new defense minister may have also been directing a reproach at the prime minister for apologizing to Turkey and admitting to “operational errors,” thereby casting aspersions on the professionalism of the Israel Navy’s Shayetet 13 commando unit and its legitimate action in defense of Israel’s legal Gaza blockade.
 
The Jerusalem Post da aynı konuyu işledi:
"Askerlerin gemiye çıkması ve gemideki davranışları için değil, bu davranışlar sırasında yaptıkları hatalar nedeniyle ölümlere neden olduklarından dolayı özür dilendi"
 "Israel only apologized for operational mistakes, not for boarding ship or soldiers’ actions." "That is not an apology for boarding the ship, that is not even an apology for the soldiers taking the acts that they did. It is an apology if – during the operation – mistakes were made that led to loss of life."
 
Tazminat olayı
++++++++++++
 
Üç şarttan sadece tazminat maddesi kabul edilmiş görünüyor. Ancak, tazminat için resmi işlem yapılması, tazminatın İsrail devletine bağlı resmi kurumlardan gönderilmesi gerekir.
Eğer tazminat devletle ilişkisi olmayan özel bir kurum veya şirket üzerinden gönderilirse, resmi tazminat sayılmaz. "Al parayı çal kafana, fazla konuşma" anlamına gelir. Göreceğiz.
 
"İsrail teknolojisine bağımlısınız"
+++++++++++++++++++++++++++
 
MOSSAD sitesinin yazısındaki ilk madde, AKP hükümetinin başına taş gibi düşmüştür. İşte o madde:
 
1. Türk ordusu uzun yıllar boyunca yakın müttefik olduğu İsrail'in askeri teknolojisine yüksek seviyede bağımlıdır. Amerikan Boeing Awacs elektronik uyarı uçakları İsrail ile Türkiye arasındaki anlaşmazlık yüzünden Türkiye'ye verilemiyor. Boeing, İsrail'in izni olmadan bu uçakları Türkiye'ye veremiyor, çünkü bu uçakların kilit öneme haiz cihazı olan erken uyarı sistemi İsrail'de imal edilmektedir.  Bu uçaklar Türkiye'ye sadece Suriye için değil, aynı zamanda İran'ın balistik füzeleri için de gereklidir. Bu uçaklar olmadan, Amerika'nın Kürecik'e kurduğu gelişmiş FBX radar sistemi sadece kısmen çalışabilmektedir, çünkü Kürecik üssündeki cihazlar, İsrail'in Negev bölgesindeki eşdeğer nitelikli Amerikan üssü ile bağlantılı olarak çalışmaktadır. 
 
1. The Turkish armed forces are heavily dependent on Israeli military technologies from the long years of the close alliance between the two countries, which Ankara cut short. This dependence applies most particularly to its drones, the backbone of today’s modern armies. It is also holding up the huge transaction for the sale of American Boeing Awacs electronic warning airplanes to Turkey.
Boeing was unable to deliver the aircraft without Jerusalem’s consent, because a key component, the early warning systems, is designed in Israel. This consent has been withheld in the face of Turkey’s urgent need and the US aviation firm’s impatience to consummate the deal.
Turkey is in need of those planes - not just to monitor events in neighboring wartorn Syria, but to complete its air defense lineup against Iranian ballistic missiles. Without the AWACs, the advanced FBX-radar system the US has stationed at the Turkish Kurecik air base is only partly operational. The Kurecik battery is linked to its equivalent at a US base in the Israeli Negev, a fact which Ankara chooses to conceal.
 
"İsrail limanlarına bağımlısınız"
++++++++++++++++++++++++++
 
İsrail'in AKP'nin kafasına attığı taşların ardı arkası kesilmiyor. İşte bir tane daha:
 
2. Suriye'deki karışıklık yüzünden, eskiden Suriye - Ürdün - Suudi Arabistan üzerinden geçmekte olan Türk ihraç malları, bir seneden beri İsrail'in Hayfa ve Aşdod limanları üzerinden geçmektedir 
Gerek Basra Körfezi, gerekse Avrupa ve Amerika'ya gidecek Türk malları İsrail limanlarından sevk edilmektedir.   Çünkü Mısır limanları ekonomik kriz nedeniyle servis veremiyor.
 
2.  In view of the turmoil in Syria, the bulk of Turkey’s exports destined for the Persian Gulf and points farther east have been diverted to the Israeli ports of Haifa and Ashdod, whereas just a year ago, they went through Syria, Jordan and Saudi Arabia.  
Since no end is seen to the Syrian conflict and the closure of the Turkish-Syrian border, more and more export traffic from Turkey is making its way through Haifa port and thence by rail across Israel to Jordan.  Turkish goods bound for destinations in Europe and the US are diverted to Israeli ports too as Egyptian ports are made increasingly dysfunctional by that country’s economic crisis..

"Enerji koridoru olmak için İsrail'e bağımlısınız"
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Ve, son taş.

3. Davutoğlu, İsrail'in Doğu Akdeniz'de gaz ve petrol aramasını engellemek için Hizbullah'la görüşmeler yapmayı planladı ama üç senedir Türk yetkililer şunu gördüler ki, Amerika'nın başını çektiği İsrail enerji kervanına katılmaları daha iyidir. Böylece, Türkiye, Akdeniz gazının Avrupa'ya naklinde geçiş yolu olarak kullanılma şansını yakalar.

3. In the first year of the Syrian uprising, when Davutoglu was still a frequent traveler to Damascus for talks with Bashar Assad, Ankara entertained high hopes of becoming a major player for resolving the Syrian debacle.  But he also sought to strike a deal with the Lebanese Hizballah, Assad’s ally, for obstructing Israeli gas and oil exploration in the eastern MediterraneanThree years on, Turkish leaders have woken up to the realization that they had better hurry up and jump aboard the US-backed Israeli energy bandwagon or else they will miss out on an outstanding and lucrative economic development, namely, the forthcoming opening up of a Mediterranean gas exporting route to Europe.
 
"Özür dilediler, İsrail'i mahvettik" övünmeleri bu gerçekleri örtebilir mi?
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder