30 Haziran 2012 Cumartesi

Öcalan Bursa'da MİT'in misafiri


Aydınlık bugün (30 Haziran) yok sattı.
 
Yarın (1 Temmuz Pazar) Aydınlık'ta açıklanacak konular:
-- Yat olayı
-- Barzani'nin adamları ile görüşme
-- Amerikalıların ziyaretleri

                                                      Aydınlık, 30 Haziran 2012
 
Bugünkü Aydınlık'tan özet:
*******

Öcalan sık sık İmralı dışına çıkarılıyor.

Öcalan, MİTe ait siyah helikopterle MİT Bursa Bölge Başkanlığı Merkez Misafirhanesine götürülüyor.
Çekirge'deki Misafirhane, Öcalan'la yapılacak görüşmeler için ara istasyon işlevi görüyor.
Öcalan, son aylarda zamanının büyük bölümünü bu misafirhanede geçiriyor.

Öcalan, "programlı tedavi" denilerek sık sık İmralı Adasının dışına çıkarılıyor. Her seferinde bir hafta 10 gün ortada gözükmüyor.
Seyahatler öncesinde mutlaka güvenlik botu hazırlanıyor. Bu bot, Adanın etrafında güvenliği sağlıyor.
Ardından Öcalan, MİTin VIP görevlileri için kullandığı çelik zırhlı operasyonel helikopterine bindiriliyor.

*******

Askeri kaynaklardan edinilen bilgiye göre:
11 Haziran 2011'den beri, yani 1 yıldır, Öcalan'ı İmralı'da gören bir askeri yetkili yok.
Ne sabah, ne öğlen, ne de akşam vakti havalandırmada görülmedi.
Yaşayıp yaşamadığı dahi tartışma konusu oldu.

Aydınlık'a bilgi veren askeri kaynaklar şu noktaları vurguladı:
"Asıl merak edilmesi gereken, Öcalan'ın son 10 aydır Ada'da neden görülmediğidir.
Biz yanıtını biliyoruz ama söylemeyiz.
Hasta ise Ada'daki sağlık merkezi yeterli değil mi? Değilse hastaneye yatırsınlar."

*******

15 Temmuz 2011'de başlatılan operasyonda Silvan'da 13 askerin şehit olması, 7 PKK'linin öldürülmesi ile sonuçlanan çatışmadan sonra Öcalan'a tecrit uygulanmaya başlandı.
BDP yöneticileri, Öcalan'ın avukatları ile görüştürülmediğinden şikayet ettiler.
AKP ile PKK arasında Oslo görüşmelerinde üzerlerinde mutabakata varılmış olan protokollerin de bu saldırıdan sonra AKP tarafından iptal edildiği ifade edildi.

PKK yöneticileri de, Tayyip Bey'in protokolleri imzalamaktan vaz geçtiğini belirttiler.

PKK Kandil sorumlusu Murat Karayılan, 16 Haziran 2012 günü Avni Özgürel ile yaptığı söyleşide şöyle dedi:
"10 aydır hareketimizin önderliği sağ mıdır ölü müdür bilmiyoruz.
Her hafta avukatlar başvuruyor, devlet diyor ki "Koster bozuk". Bu nasıl devlettir ya?
Bu nasıl iştir? Bari daha başka bir cevap verin. Yasakladık deyin.
Başkan Apo böyle içerde tecrit altında olduğu müddetçe hiç kimse bir şey yapamaz. Gelinen noktada düğüm çözülmek isteniyorsa bunun yolu İmralı'dır"

*******

CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, TBMM'ye verdiği önergede şu soruları yöneltti:
"-- Öcalan 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana hangi devlet ve hükümet yetkilileri ile doğrudan ya da dolaylı görüşmeler gerçekleştirmiştir?
 -- Öcalan'ın 2012 Ocak ayında İmralı'ya gitmesine rağmen Öcalan'ın "Burası çok hassas, görüşmemiz uygun değil" mesajı göndermesinin nedeni kendisinin İmralı'da olmaması mıdır?
 -- Aralık 2009'da Öcalan "Odam küçük" deyince ortalığı birbirine katan PKK yandaşları, şimdi Öcalan 1 yıldır görüşe çıkarılmamasına rağmen seslerini çıkarmıyorlar.
    Bu durum, kamuoyunda, Öcalan'ın PKK'nin bilgisi dahilinde cezaevi dışında tutulmakta olduğuna dair şüpheleri güçlendirmektedir.
    Kamuoyuna bu konuda gerçekleri açıklar mısınız?"

*******

29 Haziran 2012 Cuma

İstiklal Mahkemesi kurulacak


  İSTİKLAL MAHKEMESİ KURULACAK! [29 Haziran 2012]  

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:
Tayyip Erdoğan, özel görevlendirilmiş mahkemeleri kaldırmayı değil, kendi denetimine almayı hedefliyor!
 
Ergenekon Mahkemelerinde Fethullah Gülen ve Abdullah Gül’ün otoritesi kırılacak, dizginler bütünüyle Tayyip Erdoğan’ın eline geçecek.
Şimdi buna "Yargı Bağımsızlığı" mı diyeceğiz?

Bugün, Türkiye’deki mücadele, bir bakıma İstiklal Mahkemeleri’ni kuranlar ile İstiklal Mahkemeleri’nin hükümlüleri arasındadır.

İstiklali yargılayanlar, İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanacaklardır.
Cumhuriyeti yıkmaya kalkanlar Türkiye’nin toprak bütünlüğünü parçalamak için yabancı devlet tertiplerinde görev yapanlar, Cumhuriyetin adaletine hesap vereceklerdir.

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, bugün bir basın açıklaması yaparak Özel Görevli Mahkemeler’in yeniden düzenlenmesi girişimini değerlendirdi. Perinçek’in açıklaması şöyle:


Ergenekon ve Balyoz tertipleriyle yürütülen yargılamalar, yine “terör ve “darbe” kapsamında tutulduğu için, Özel görevlendirilmiş yargılar sürecek.

Ancak Ergenekon Mahkemelerinde Fethullah Gülen ve Abdullah Gül’ün otoritesi kırılacak, dizginler bütünüyle Tayyip Erdoğan’ın eline geçecek.

10 YILDIR UYGULANMAYAN Türk Ceza Kanunu (TCK) UYGULANACAK

Milli Hükümet, yasada değişiklik yaparak, 1 yıl süre ile İstiklal Mahkemesi kurmalıdır.
Yargılamalar 6 ay içinde sonuçlandırılacaktır.

Türkiye’nin bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve Cumhuriyete karşı kamu makamlarını işgal edenlerin işledikleri suçlar yargılanacak, 10 yıldır TCK'nın uygulanamayan hükümleri uygulanacaktır.

Karşı devrim eyleminin failleri böylece yargılanmış olacaklardır.

İstiklal Mahkemesinin yargılayacağı suçlar:

1. Türkiye Cumhuriyeti devletini başka bir devlet ile düşman konumuna getiren tertiplerde ve eylemlerde bulunmak.

2. Yabancı devletlerin Ortadoğu ve Türkiye projelerinde görev alarak, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne karşı veya Türkiye’nin topraklarının bir kesimini yabancı devletlerin egemenliğine devretmek amacıyla yapılan eylemlere katılmak.

3. Yabancı devletlerle gizli anlaşmalar yaparak, Türkiye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne karşı eylemlere katılmak.

4. Yabancı devletlerle işbirliği yaparak, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni “kafese kapatmak” yoluyla Orduyu etkisiz hale getirmek ve Türkiye’nin bölünmesine yönelik uluslararası tertip ve eylemlere katılmak.

5. Türkiye devletinin içinde gizli bir örgüt kurarak, yabancı devletlerin örgütleriyle birlikte TSK’yi ve Türkiye yurtseverliğini etkisiz kılmak için tertipler yapmak, düzmece belgeler üretmek yoluyla Türkiye’nin bölünmesi eylemine katılmak.

6. Yabancı ülkelerden yasadışı yollardan milyarlarca Dolar para alarak, komisyonları “üçe kapatarak”, Türkiye’yi başka devletlerle düşman konumuna düşüren veya Türkiye’nin toprak bütünlüğünü hedef alan uluslararası tertiplere ve eylemlere katılmak.

7. Yönettikleri siyasal partileri laikliğe karşı faaliyetin odağı haline getirerek Cumhuriyete karşı yıkıcı eylemlere katılmak.

ANAYASA MAHKEMESİ HÜKMÜYLE SAPTANMIŞ SUÇLAR 
Bu eylemlerin hepsi TCK’de devlet aleyhine ve Türkiye’nin toprak bütünlüğüne karşı suçlar kapsamında tanımlanmıştır.

Bu suçlar, açıkça milletin gözleri önünde işlenmektedir ve hatta Anayasa Mahkemesi’nin 31 Temmuz 2008 tarihli AKP hakkında verdiği kararda da yargı hükmüyle saptanmış ve fiilleri de isim isim belirlenmiştir. Ne var ki, Cumhuriyet yargısı, ABD güdümlü bir karşıdevrimle etkisizleştirilmiştir.
Bu süreçte Cumhuriyetin ve vatanın temelini oluşturan Atatürk Devriminin yargılandığı bir yere gelinmiştir.

İSTİKLAL MAHKEMELERİNİ YARGILAYANLAR YARGILANACAK
İstiklal Savaşı’nın kapsamında bugün İstiklal Mahkemeleri de yargılanmaktadır. Oysa İstiklal Mahkemeleri olmasaydı, İstiklal Savaşı kazanılamazdı.,

Bugün, Türkiye’deki mücadele, bir bakıma İstiklal Mahkemeleri’ni kuranlar ile İstiklal Mahkemeleri’nin hükümlüleri arasındadır.

Aslında İstiklal Savaşı ve Cumhuriyet yargılanmaktadır.
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, 28 Şubat, Odatv davalarında yapılan iş budur.

Bu sürecin sonuna gelinmiştir. İstiklali yargılayanlar, İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanacaklardır. Hepsi 100 kişiyi geçmez.

Cumhuriyeti yıkmaya kalkanlar, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü parçalamak için yabancı devlet tertiplerinde görev yapanlar, Cumhuriyetin adaletine hesap vereceklerdir.

Rusya'dan Kürdistan uyarısı


Rusya Dışişleri Bakanı ve Alman Die Welt gazetesi Suriye sorunu ile Kürdistan arasındaki ilişkiye işaret ettiler

Sergey Lavrov                                                                


Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İngilizce yayın yapan Russia Today televizyonuna konuştu.

Lavrov, diplomatik dille Kürdistan uyarısı yaptı.
"Suriye'nin etnik ve dini toplulukları, diğer ülkelerdeki akraba topluluklarıyla yakın ilişkiler içinde.
Kürt sorunu  çıkabilir. Kürtler Suriye'den başka Türkiye, Irak ve diğer ülkelerde de yaşıyor" dedi.

******

Rusya ve Şanghay İşbirliği örgütü geçenlerde ayrı ayrı yaptıkları açıklamalarda Suriye'nin toprak bütünlüğünü desteklediklerini duyurmuşlardı.

******

Suriye'de esas sorun Kürdistan'ın Batı parçasının koparılması.
"Esad diktatör, Suriye'de demokrasi istiyoruz" ve benzeri yaygaralar hep esas sorunun üstünü örtmek için yapılıyor.

******

Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi, özet olarak, Büyük Kürdistan kurulması projesidir.
Bunun için de, Türkiye, İran, Irak ve Suriye'den Kürt bölgeleri koparılacaktır.
Irak işgal edilerek Barzanistan kuruldu.
Suriye'de Esad rejimi yıkılarak PKK'nın etkin olduğu Kuzeydoğu bölgesi koparılacak.
Küçük bir PKK devleti kurulacak burada.

******

Plana göre Barzanistan ve Kuzeydoğu Suriye PKK devleti, Türkiye ile bir federasyon oluşturacaklar.
AKP bu maksatla Yeni Anayasa yapmak istiyor. Bu Yeni Anayasa, Atatürk'ün Türk Milleti tarifini saf dışı bırakarak, çok uluslu bir ülke tarif edecek ve federasyona açık olacak.

******

Böylece Türkiye büyümüş (!) olacak.
Bu "Büyük Türkiye"nin güneydoğusu, Barzanistan ve Suriye'den koparılan bölge, Kürdistan adı altında Türkiye'nin federatif parçası olacak.

******

Prof. Dr. Yalçın Küçük'ün deyimi ile, bu federatif "Kürdistan" bölgesi, "Mısırlaştırılacak"
Mısırlaştırma, İngilizcesi Eciptizeyşın (Egyptization)
Yeni Osmanlı deyince bunu anlıyoruz.
Mısır Osmanlı sınırları içinde idi, ama İngilizlerce idare ediliyordu.
Sonra da olgunlaşınca Osmanlı'dan ayrıldı.

******

Buna benzer şekilde, Türkiye'nin Güneydoğusu, Barzanistan ve Suriye'den koparılacak olan bölge "Kürdistan" adı altında Türkiye sınırları içinde olacak, ama fiilen ABD tarafından yönetilecek.
Olgunlaşınca da, Mısır örneğinde olduğu gibi, Yeni Osmanlı'dan ayrılacak.

******

Böylece de Ortadoğu'da ABD'ye göbekten bağlı ve İsrail'in bölgedeki müttefiki rolünü oynayacak bir devlet yaratılmış olacak. Bu devlet, yani Büyük Kürdistan (Başka bir deyişle İkinci İsrail) yaratılırken de, İsrail'in potansiyel düşmanları olan Türkiye, Suriye ve Irak iç çatışmalara sürüklenerek parçalanmış, bölünmüş ve zayıflatılmış olacak.
******
İşte Tayyip Beylerin, Davut Oğullarının önümüze sürdükleri "Yeni Osmanlı", Osmanlı'nın Mısır sürecini Türkiye'nin Güneydoğusu'na uygulamak ve "Büyük Kürdistan" kurmaktan başka bir şey değil.

"Yeni Osmanlı" Tayyip Beylerin, Davut Oğullarının ortaya attıkları bir fikir değil, Büyük Ortadoğu Projesi'ni uygulayabilmek için Amerika'nın öne sürdüğü taktik.

Tayyip Bey de Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eşbaşkanı olunca, haliyle, bu taktiği uygulamakla görevli.
Zaten kendisi "Biz BOP'un Eşbaşkanlarından bir tanesiyiz. Bize bu görevi verdiler, biz de bu görevi üstlendik" demişti.

Yeni Osmanlı = Güneydoğu Türkiye'nin Mısırlaştırılması
******


Die Welt (Di Velt) gazetesi de aynı ilişkiye işaret etti. 

Die Welt gazetesindeki Boris Kalnoky imzalı yorumda konu ile ilgili bölüm şöyle:

"Esad'ın devrilmesi Suriye'yi yıkıma götürebilir. Bu da Suriyeli Kürtlerin özerklik ilan ederek Irak'taki Kürtlere katılması durumunda Türkiye'deki Kürt sorununu kızıştıracaktır." 

Her aklı çalışan kişi, Esad'ın devrilmesi halinde Kürt bölgesinin ayrılacağını biliyor.
İşte bir örnek daha:
******

İngiliz The Times gazetesi yazıyor:
Terörist "Özgür Suriye Ordusu" üst düzey komutanlarından Hacı Abdülkadir el-Salih, gazeteye şöyle demiş:
"PKK ile görüştük. PKK, bizimle beraber Esad'a saldırmak için kuzeydoğu Suriye'de bir PKK devleti kurulmasına garanti vermemizi istiyor."
******
Her şey apaçık.
Suriye'ye karşı AKP ile işbirliği yapan herkes, Büyük Kürdistan için çalışır.
Bu, nesnel bir gerçektir. İsteklerimizden bağımsızdır.
"Esad gitsin ama Kürdistan kurulmasına karşıyım" demek "Denize atlayayım ama ıslanmayayım" demekle eşdeğerdir.
******





26 Haziran 2012 Salı

Pilotlarımızı ölüme gönderenleri unutmayacağız

                       Yüzbaşı Gökhan Ertan      Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy
                                                      Şehit pilotlarımız
Suriye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Makdisi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun açıklamalarına yanıt verdi.
Bu yanıtla, MOSSAD'a yakın DEBKAfile sitesinin de yanıltıcı bilgi verdiği anlaşıldı.
Uçağımız füze ile değil, uçaksavar ateşi ile vurulmuştu.
Bulunan uçak parçaları ve üzerlerindeki delikler, bunu kanıtlıyor.
Uçaksavarların menzili 500 metre. Uçak 100 metrede uçuyordu.
Dolayısıyla radarla değil, gözle tespit edildi.

******
Eski Deniz Harp Okulu Komutanı E. Tuğa. Türker Ertürk, 26 Haziran günlü Aydınlık köşe yazısında şu noktaları açıkladı:
"Hava sahası ihlali yapan uçaklar önce ikaz edilir.
Fakat Suriye 16 aydır ağır terör saldırısı altındadır, kendini yakın tehdit altında görüyor.
Kendinizi Lazkiye'deki hava savunma komutanının yerine koyun.
Batı yönünden yüksek süratle alçaktan uçan ve dost/düşman tanıma (IFF) cihazı kapalı, aktif sistemleri (radar) kapalı bir nesne yaklaşıyor.
Dakikalar içinde karar verilmesi gerekiyor.
Suriye, hava saldırısı beklentisi içinde olduğundan yüksek alarm durumunda, ve, angajman (tetiğe basma) yetkisi ast birliklere dağıtılmış durumda.
Türkiye bunları bildiği halde, Suriye hava sahasına niçin keşif uçağı gönderir?
Bir ülkenin topraklarına radara yakalanmamak için yüksek hızla alçaktan yaklaşmak, saldırı amacı taşır.
Bu şekilde yaklaşma talimatını kim verdi?"

******
Mehmet Ali Güller ise, aynı günkü köşe yazısında şunları belirtti:
"Suriye iki nedenle hava sahası ihlali konusunda zaten büyük endişe içindeydi:
1. Bir gün önce Suriyeli bir yüzbaşı eğitim amacıyla kaldırdığı bir MG21 uçağını kaçırmış ve Ürdün’e inmişti. Suriye bu olay nedeniyle hava sahasını zaten kapatmıştı.
    Bunun Türk makamlarınca bilinmemesi mümkün değil. Peki, bu bilgiye rağmen, neden göstere göstere Suriye hava sahasına girildi?
2. Türk savaş uçağının kullandığı rota, 2007 yılında İsrail tarafından Suriye’ye saldırı amaçlı kullanılmıştı.
     İsrail savaş uçakları Akdeniz üzerinden kuzeye yönelmiş, ardından Türk hava sahasını kullanarak güneye dönüp, Suriye hedeflerini vurmuştu.
    Olay, İsrail uçaklarına ait iki yakıt deposunun Hatay-Gaziantep sınırına düşmesi ve çobanlar tarafından bulunması sonucu ortaya çıkmıştı."

******
Davutoğlu, suçu pilotların üzerine atmaya çalıştı.
"İhlali haber verdik, pilot Suriye hava sahasından çıktı, Hatay'a giriş yaptı, ama sonra pilot aynı manevrayı bir daha denemek istedi" dedi.
Hem adamı ölüme gönder, hem de suçla. Vicdan yok  mu?

Davutoğlu, uçağın görevini şöyle anlattı:
"Ulusal radar sistemimizin test edilmesi uçuşudur. Herhangi bir Suriye misyonu yoktır"

Hangi radar sisteminin test edildiği bilgisine Sabah yazarı Okan Müderrisoğlu ulaştı:
"Uçak, Hatay'ın Amanoslar dağı zirvesindeki NATO üssü konumundaki Kisecik Radar İstasyonu ile bağlantılı olarak alçak ve yüksek irtifa elektronik haberleşme tatbikatı yapıyordu."

Demek ki Davutoğlu doğru söylememişti.
NATO uçak saldırısı esnasında Kisecik ile uçaklar arasındaki bağlantı test ediliyordu.
Test edilen ulusal radar sistemimiz değil, NATO radar sistemi idi. Ayrıca Suriye misyonu vardı.

Demek ki, Aydınlık'ın ilk günkü manşeti gerçekleri yansıtıyordu.
NATO, pilotlarımızı yem olarak kullanmıştı.

******
NATO emri ile pilotlarımızı ölüme gönderenleri unutmayacağız.
Bu bir cinayettir. Unutturmayacağız.
******

Şener Paşamıza yapılan zulmü unutmayacağız



Eski Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Emekli Orgeneral Şener Eruygur'u sahte kanıtlarla tutuklayıp Kandıra Cezaevi'ne koydular.
2008 yılında bir gece uyanıp aşağı kattaki tuvalete gitmek için merdiven başına geldiğinde arkasından ittiler.
Merdivenlerden yuvarlandı, başını vurdu, beyin kanaması geçirdi.
Yarı ölü hale getirdikten sonra tahliye ettiler.
 
İki katlı koğuşa kasten koymuşlardı.
Evinde olsa, düşmeyecekti. Çünkü evi dubleks değildi, tuvalet de alt katta değildi.
Yaşlı bir adam, gece yarısı uyku sersemliği ile tuvalete gitmek için merdiven inmeye mecbur bırakılır mı?
Fiilen arkasından itilmedi ise bile, sadece bu uygulamanın kendisi, pratik olarak arkadan itmek demektir.
 
Yürümekte ve konuşmakta zorlanıyor. Unutkanlık başladı.
Geçen gün Ergenekon Davası'nın 194'üncü duruşmasında Mahkemeye çıkardılar. Sorulara yanıt vermekte zorlandı.
Babasının ve çocuklarının isimlerini bile hatırlayamadı.
 
Şener Paşamıza yapılan bu zulmü unutmayacağız.

Komutanımızı ağlatanları affetmeyeceğiz


Genelkurmay Başkanı Özel, Dağlıca şehitleri için ağlarken kameraya yakalandı.
Atılan başlıklardan biri de şu idi:
"Ağlayan değil, ağlatan komutan istiyorum"
Halbuki, başlık şöyle olmalıydı:
"Komutanımızı ağlatan Hükümet istemiyoruz"
Org. Özel istemez mi ki, şehitlerimizin öcünü almak için Metina, Avaşin, Zap, Hakurk kamplarını süpürdükten sonra bayrağımızı Kandil'e diksin.
Güvenli bir bölge kursun. PKK'ye eğitim yeri, ihtiyat üssü, lojistik üs, cephanelik olarak kullanabileceği bir yer bırakmasın.
Barzani'ye de: "Ben buraları temizledim, PKK'ye başka kamp yeri verirsen Barzanistan'ı haritadan silerim" ultimatomunu versin
Muzaffer bir komutan olarak göğsünü gere gere yürüsün, düşmanlar ağlasın.
Ama yapamıyor. İstiyor da mı yapamıyor?
Hayır. Eli kolu bağlı. Hükümet ona bu emri vermiyor çünkü.
İtleri salmışlar, taşları bağlamışlar.
PKK'nin Barzanistan'dan gelip bize saldırması serbest,
                                 Türk Ordusunun Barzanistan'a girip PKK'yi vurması yasak.

Niçin yasak?
Çünkü o zaman Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül, 3 Nisan 2003 günü, ABD Dışişleri Bakanı ile 2 sayfa 9 maddeden oluşan bir anlaşma imzaladı.
Gizli anlaşma. Muhtemelen sadece Tayyip Bey biliyor, diğer Hükümet üyelerinin haberi yok.

Abdullah Gül, gizli anlaşma yaptığını 10 gün sonra Sedat Sertoğlu ile yaptığı söyleşide açıklıyor.
Söyleşi, 24 Nisan 2003 günlü Vatan gazetesinde yayımlanıyor.
(Bakınız:  http://aliserdarbolat.blogspot.com/2012/06/akp-ile-anlasp-turk-ordusunu-kafese.html  )


****** 

9 maddelik anlaşmanın konu ile ilgili 2 maddesi şöyle:

*  Türk askeri Irak'ın kuzeyinden (yani Barzanistan'dan) çekilecek.
    Bütün Türk birlikleri ve Türk Ordusu'na bağlı Özel Kuvvetler 4 ay içinde Türkiye sınırları içine çekilecek.
*  Türk ordusu bundan böyle hangi gerekçeyle olursa olsun sınır ötesi harekat yapmayacak.

Yani kısaca:
Türk askeri Kuzey Irak'tan çıkacak, Amerika'nın izni olmadan Türk Ordusu Kuzey Irak'a giremeyecektir.


****** 

İşte bunun içindir ki, Org. Özel
"Kandil'e kara harekatı yapabilmemiz için
1 - Devlet kararı olmalı
2 - ABD ikna edilmeli
demişti.

Öncelikle devlet kararı yoktu. Hükümetin tam aksi yönde kararı vardı.
Hükümetin de ABD'yi ikna etmek gibi bir amacı yoktu.
"Kuzey Irak'a girmeyeceğim" diye anlaşma imzalamışlar zaten.
İşte Org. Özel'in ağlamasına neden olan şartlar bunlardı.

"Büyük devletiz" diye her gün caka satan, ancak "PKK kamplarına girmeyeceğim" diye Amerika'ya söz veren, imza atan AKP Hükümeti bu şartları yaratmıştı.
Hem ordumuzun PKK kamplarını yok etmesine engel oluyorlar, hem de "Türk Ordusu terörle mücadelede başarılı değil" diye milletin beynini yıkıyorlardı.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, geçen gün yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Kandil'e girilmesi gibi komplike bir mesele hem Barzani yönetiminin, hem Irak Hükümetinin, hem de işgali kaldıran ama bölgedeki vesayeti süren ABD desteği ile yapılmalı.
Sınır ötesi operasyonlar, uluslararası konjonktürün buna müsaade etmesine ve durumun bunu gerektirmesine bağlıdır"


****** 
Komutanımızı ağlatan şartları yaratanları 
                Türk Milleti asla affetmeyecektir.
****** 


Komutanımızı ağlatan şartarı yaratanları Türk Milleti asla affetmeyecektir

24 Haziran 2012 Pazar

NATO pilotlarımızı yem olarak kullandı


Aydınlık, 24 Haziran 2012
 
Rusya Suriye'deki radar sistemini yenilemiş, 
Rus savaş gemileri Tartus Limanı'na yanaşmıştı.
Suriye ayrıca Rusya'dan hava savunma sistemleri almıştı.
Acaba bu sistemler iyi çalışıyor muydu?
NATO, Suriye'nin hava savunma sistemini test etmek istedi.
 
******
 
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hasan Köni, konuyu şöyle açıkladı:
 
"NATO, bir ülkeye müdahaleden önce uçuşa yasak bölge ilan ediliyor.
Yasağı kontrol için o bölge üzerinde NATO uçaklarının uçuş yapması gerekli.
Haçlı uçakları için bir tehlike var mı? NATO bunu test etmek istedi."
 
"Bunun için de pilotlarımızı muhtemel bir ölüme gönderdiler, feda ettiler."
"Sen ABD için kendini niye feda ediyorsun?"
 
"Bu olayla birlikte NATO, Suriye'ye hava operasyonu yapamayacağını gördü."
 
 
******
 
NATO'nun, daha doğrusu ABD'nin bu isteğini kabul ederek pilotlarımızı ölüme gönderen AKP Hükümeti suçludur.
Bu, Yüce Divan'lık bir suçtur. 
Eğer pilotlarımız şehit oldu iseler, bu cinayetin sorumlusu AKP Hükümeti'dir.
Evet, bu bir cinayettir. 
Eğer pilotlarımız Kuzey Irak'ta PKK'yı bombalarken şehit olsalar, bu bir cinayet olmaz.
Ama, ne işimiz var bizim Suriye karasularında? Mehmetçiğin katili Suriye mi?
 
Menderes'in Kore'ye gönderdiği Mehmetçikler de  ABD çıkarları uğruna şehit olmuşlardı.
Bu cinayetin benzerini şimdi Tayyip Bey tekrarladı. Umarım burada durur, daha ileri gitmez.
 
******
 
Siyaset Bilimci Gürbüz Evren, şu bilgileri veriyor:
 
Uçak, Suriye'nin Lazkiye Limanı yakınında iken düşürüldü.
Bu limanda, Rus Donanması'nın en önemli 3 savaş gemisi var:
Amiral Çabanenko ve Smetlivıy savaş gemileri ile Yaroşlav Mudri fırkateyni.
 
Amiral Çabanenko'da dünyanın en gelişmiş hava savunma ve radar sistemleri var.
Uçan sineği bile algılar. Sonrası da malum...
 
Gürbüz Evren, yazısını şu cümle ile bitiriyor:
Son söz: Acaba Rusya, dolaylı yoldan, “Yok öyle üç köfte beş kuruşa” mesajı mı verdi?

******
 
Kemal Şimşek  bildiriyor  (23 Haziran 2012) 
 
İsrail İstihbarat Teşkilatı MOSSAD paralelinde yayın yapan DEBKAfile internet sitesi açıkladı:
Türk Savaş uçağı, spyware sağlanan Rus Pantsyr-1 füzesi ile vuruldu

Bu füzeler kendinden hareketli, yani radar yabancı cisim algıladığında füzeler otomatik olarak hedefe kilitleniyor.
Tek yapılacak şey düğmeye basmak.
Sonrası da malum.
 
İsrail sitesi, olayı İsrail lehine şöyle istismar etti:
"Türk uçağı Rus radarlarını etkisiz hale getiremedi, çünkü iki yıldır Türkiye ile İsrail'in arası bozuk olduğu için, son iyileştirmeler Türk uçağına yüklenemedi."
 
Biliyorsunuz, Amerika bizim en stratejik ortağımız olduğu için, bize verdiği uçak ve diğer silahların bakım ve güncellenmesi için gereken bilgi ve aletleri Türkiye'ye vermiyor, İsrail'e veriyor.
 
******

NTV Muhabiri Miray Akdağ Uluç, Tayyip Bey'e sordu:
"Bir Türk jetinin Suriye kara sularında ne işi var, hangi görev gereği oradaydı"
Bu beklenmeyen bir soru idi. Çünkü gazeteci geçinenler çok uzun zamandan beri Tayyip Bey'e sorulması gereekn soruları soramıyor, kendilerine önceden verilen çanak sorularla yetiniyorlardı.
Ne diyeceğini bilemeyen Tayyip Bey şu anlamsız ifadeleri kullandı:
"Detay bilgilerle olarak, orada mıydı" dedikten sonra duraladı, sonra devam etti:
"Ve ne oldu da oraya geçti, elimizde detay bilgi yok"
 
******

23 Haziran 2012 Cumartesi

AKP ile anlaşıp Türk Ordusu'nu kafese koyduk


Yeniçağ gazetesi, yaşadığımız sürece ışık tutan bir haber yayımladı (15 Haziran 2012).
Haber yazarı Salim Yavaşoğlu.
CIA Şefi Henri Barkey :
"AKP ile anlaşarak Türk Ordusu'nu kafese kapattık"


Henri Barkey’ın Utah Üniversitesi’ndeki konferansı. (ABD)
Tarih: 26 Mart 2003
Yani;
-- ABD askerlerinin Türkiye'nin güneydoğusu'nda konuşlanmasını,
-- buradan Irak'a saldırmasını, ve,
-- Türk Ordusu'nun ABD denetiminde Irak'a girmesini
öngören AKP'nin 1 Mart tezkeresinin Meclis'te reddedilmesinden 25 gün sonra.

 ******

CIA Türkiye uzmanlarından Henri Barkey, bu konferansta, şu saptamalarda bulunuyor:


1. AKP iktidarıyla anlaşarak Türk Ordusunu sımsıkı kafese kapattık.

2. 1 Mart 2003 tezkeresinin TBMM’de reddedilmesinin sorumlusu TSK idi.

3. Türk Ordusu, Kuzey Irak’a ABD’den bağımsız olarak girmek istiyordu.

     Bunu önlemek, ABD için belirleyici önemdeydi.

     Çünkü Türk Ordusu Kuzey Irak'a bağımsız girseydi, 
                                           ABD’nin Kuzey Irak planını bozacaktı.

4.  Avrupa Birliği reformlarıyla “demokrasi süreci içinde”, 
                                                                      TSK kafese kapatılacaktır 
     ve bundan sonra da Kuzey Irak’a girmesi engellenecektir. 
     ABD için en iyi senaryo budur. 
     Bu plan AKP ile işbirliği yapılarak yürütülecektir. 
     Türk Ordusu, buna direnmektedir. 
 ****** 
Bu konferans, AKP’nin iktidar döneminin bütün anahtarlarını vermektedir:

Barkey'in bu konferansından bir hafta sonra Ankara’ya gelen ABD Dışişleri Bakanı Powell, o zaman Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül ile “2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşma” yapmıştır. Bu hizmet sözleşmesini bizzat Abdullah Gül, Sedat Sertoğlu'na  itiraf etmiştir (Vatan, 24 Mayıs 2003).



“Gizli Anlaşma”nın basına yansıyan maddeleri, Henri Barkey’in açıklamasıyla örtüşmektedir. 
Anlaşmaya göre: Türk askeri Kuzey Irak'tan çıkacak, Amerika'nın izni olmadan Türk Ordusu Kuzey Irak'a giremeyecektir.

Ancak Türk Ordusu Kuzey Irak'tan çıkmak istemeyince, 4 Temmuz 2003'de ABD askerleri Türk askerlerinin başına Süleymaniye'de çuval geçirdi.

Çuval olayından sonra ABD Savunma Bakanı Rumsfeld’in BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektup da, “Gizli Anlaşma”nın içeriğini hatırlatan özelliktedir.

Rumsfeld mektubunda, "Türk Ordusu Kuzey Irak'ta sizin onaylamadığınız işler yapmaktadır" demekteydi. Yani ordu Abdullah Gül'ün ABD ile imzaladığı gizli anlaşmayı uygulamak isyemiyordu. İşte çuval geçirmenin gerekçesi bu. (Hürriyet, 18 Temmuz 2003).

****** 

2007 yılında Ümraniye’de başlayan Ergenekon-Balyoz operasyonuyla da  TSK’nin komuta kademesi esir alınmış, arslanların tırnakları sökülüp kafeslere atılmışlardır.

****** 

Olayın geçmişi:

Türk Ordusu ile ABD arasındaki anlaşmazlık tezkere olayından daha önce başlamıştı.

ABD'nin Irak'a gireceği belli olunca Genelkurmay Bşk. Org. Kıvrıkoğlu ABD'den önce davranıp Kuzey Irak'a girme ve Kandil'i de içine alan Irak sınırındaki dağlık bölgede bir güvenlik şeridi kurma planını Başbakan Ecevit'e arz etmiş, görev süresinin bu plan için bir sene uzatılmasını istemişti.

Bunu haber alan CIA ve MİT içindeki CIA'ya bağlı ekip Kıvrıkoğlu'nu "Ergenekon Terör Örgütü Başkanı" gösteren Ergenekon Şeması'nı hazırlayıp Ecevit'i etkilemişti. Bu şema, sahte haham Tuncay Güney'in polis mülakatı temel alınarak hazırlanmıştı.

Org. Kıvrıkoğlu'nu  bu suretle devreden çıkararak yerine Org. Özkök getirilmiş, Bahçeli'ye erken seçim kararı aldırılarak da  ABD'nin Irak planına direnen Ecevit indirilerek yerine Tayyip / Gül ikilisi getirilmişti.

Org. Özkök, Ecevit'e "Çekil" çağrısı yapmıştı.
Tüm Amerikancı gazeteler bunun üzerine bir ağızdan "Hastasın, çekil" tamtamları çaldılar.
Bu, tam anlamı ile bir darbe idi.

****** 
Bütün bu olayların altında yatan esas neden, Türkiye, İran, Irak ve Suriye'den koparılacak parçalar üzerinde "Büyük Kürdistan" kurmayı amaçlayan Amerika'nın "Büyük Ortadoğu Projesi" vardır.
Tayyip Erdoğan'ın Eşbaşkanı olmakla övündüğü proje, BOP.
Türk Ordusu Kuzey Irak'tan çekilecek ki, Barzanistan rahat rahat kurulsun ve PKK orada barınabilsin.
****** 

Türkiye’nin “Aday Üyelik Protokolü” ve “AB reformları” yoluyla Avrupa kapısına bağlanması, bir ABD politikasıdır. ABD, AB’ye bunu dayatmıştır. 
Türk Ordusu, AB reformları görüntüsü altında kafese konulmuştur.

****** 

Türkiye’yi bölme planı, “demokrasi” başlığı altında yürütülmektedir. 
 “Darbecilerle mücadele” adı altında, Türk Ordusu kafeslenmekte ve Türkiye bölünmektedir. Komplolarla, kasetlerle, Âkil Adamlarla uygulanan bu sahte demokrasinin ortakları, Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli’dir. 

Mustafa Kemal’in askerlerini ABD güdümünde kafese sokanlar, stratejik ihanet içindedirler. 
Bu operasyonu “Darbecilikle mücadele” adı altında destekleyenler, stratejik ihanetin işbirlikçileridir.

******  
TSK’yi kafesten kurtarmak, günün merkezi görevidir. 

Türk Ordusuna karşı psikolojik savaşa teslim olan sosyal demokratlar, mevki düşkünü parlamento üyeleri, Avrupa merkezli solcular, başka bir kafese hapsedilmişlerdir. 

Atatürk’ün Büyük Nutuk ve Bursa Konuşması’nda özetlediği devrimciliği ve halka/gençliğe güveni anlamayan uyuşuklar ise, hep Ordunun kurtarıcılığına bel bağlamışlardır.

Mustafa Kemal’in askerlerini, halk kafesten kurtaracaktır. 
Çünkü bölgenin ve dünyanın büyük çatışmalara girdiği bugünün koşullarında, Ordusu kafeste olan bir halk, ayak altında kalır. 

Bunu hâlâ anlamayanlara, “solcu” veya “milliyetçi” değil, "dangalak" denmesi, pek isabetli olur.

******  
Doğu Perinçek'in 19 Haziran 2012 günlü Aydınlık köşe yazısı esas alınarak yazılmıştır.
******