30 Mayıs 2012 Çarşamba

Anadolu bozkırında selam duran asil kadınlar



 Bakışlarınız ilk kurşunudur namusun ve cesaretin


Çankırı’da selam duran asil kadınlar!
Siz tarihin içinde duruyorsunuz.
Duruşunuz teslim olmayanların duruşudur.
Bastığınız toprağı vatan yapan, sizin o gururlu duruşunuzdur.

********
Bakışlarınız
Bakışlarınız, düşmanı göklerden süzüyor.
Bakışlarınız, ihaneti gizlendiği deliklerde yakalıyor.
Bakışlarınız, milletin belleğindeki ve ciğerindeki değerleri mezarlarından kaldırıyor.
Bakışlarınız ilk kurşunudur namusun ve cesaretin.

********

Gururunuz
Sizin doğurduğunuz o atlılar için, tarih kayıtları 
                                “Gökten gelen gururlu adamlar” diye yazıyor.
Siz, gururu doğurdunuz 
                ve binlerce yıllık acılar ve sevinçler içinde gururu büyüttünüz.
Siz göklerimizdeki gururlu kadınlarsınız!


********
Elleriniz
Selam veren o elleriniz, ezelden beri insanlar dik dursun diye 
                                       süt sağıyor, ekmek yoğuruyor, yün eğiriyor.
Elleriniz binlerce yıldır direnci ve gönenci mayalıyor.
Ellerinizin sesleri, kadim tarihten beri türkülerle ağıtlarla yedi iklimde dolaşıyor.
Anadolu bozkırında selam duran asil kadınlar!
Sizi bu millet, selam veren ellerinizden öpüyor.
Sizi gururlu alnınızdan ve yüreğimize işleyen bakışlarınızdan öpüyoruz.

********


Ele geçirilemeyensiniz
Al bayrakların önünde selam duran asil kadın!
Düşman, tersanelere girmiştir, girebilir.
Düşman, Genelkurmayın kozmik odalarına da girebilir.
Düşman, Çankaya’yı fethedebilir; fethetmiştir.
Düşman, bir tek sizi ele geçirememiştir.
Siz, Türkiyemizin yıkılmayan cephe gerisi, düşmeyen kalesisiniz.


********

Ölümsüz aşkımız
Çocuklarınız ve nişanlılarınız ve yiğitleriniz, toprağa düşüyor.
Ama siz, gökten gelen gururlu kadınlar, 
             siz her zaman ayakta ve her zaman iş başındasınız.
Siz düşmeyen ve yıkılmayansınız!
Yalnız aşklarınızı değil, 

    çilelerinizi de her gün sessiz sessiz toprağa gömersiniz.
Ama siz ölümsüzsünüz!
Siz, bu milletin ölümsüz aşkısınız!




Bundan sonrası mezardır. Korkmuyorum.


Mahkeme Başkanı Özese, Doğu Perinçek'i tehdit etti:
"Bu sözlerinize suç duyurusunda bulunabilirim"

Hakimin bu tehdidi komik bile değildi.
Doğu Perinçek 1942 doğumlu. 70 yaşında.
Şu anda, Ergenekon Mahkemesi'nde yaptığı savunmalarda ona buna hakaret ettiği bahanesi ile açılan davalarda 23 yıl hapse mahkum edildi.
Ayrıca devam eden diğer hakaret davalarında da 5 - 10 yıl hapis isteniyor.
 
Zaten 20 -25 yıl yatınca 90 - 95 yaşına gelecek.
Yeni suç duyurusunda bulunup da ne yapacaksın. 150 yaşına kadar içerde mi tutacaksınız.
 
Perinçek, Hakimin tehdidine şu cevabı verdi:
"Bundan sonra gelecek tehdit mezardır.
        Ben mezardan korkmuyorum.
    Hakikatleri milletime söylüyorum”  
 
Hakim niçin tehdit etti
+++++++++++++++++++
 
Tanık olarak dinlenen Recai Birgün "2002'de Ecevit'e operasyon oldu" dedi.
Sözde Ergenekoncular darbe yaparak Ecevit Hükümetini devirmişlerdi.
Ancak durum tam tersi idi.
Ecevit'e "Çekil" diyen kişi, Tayyip Bey'in kankası olan "kasaptaki ete soğan doğramayan" kişi idi.
Amerika'nın has adamı Derviş'in marifetlerini bilmeyen var mı?
Şimdi hiç utanmadan "Ecevit'e Ergenekoncular darbe yaptı" diyorlar. Ayıp be. Utanma yok  mu?
 
Ergenekoncular darbe yapsa idi Ecevit'in yerine Doğu Perinçek veya Çetin Doğan'ın geçmesi gerekmez miydi?
Oysa kim geçti? Gül ve Tayyip Beyler. Demek ki darbeyi kim yapmış?
Efendim? Duyamadım?
 
Perinçek, Gladyo'nun yani NATO'nun gizli örgütünün Türkiye'deki 3 operasyonunu anlattı.
Hakimin tehdit etmesinin nedeni, bu operasyonların açığa vurulması idi.
Özese, açıkça Gladyo'nun tarafında olduğunu belli etmişti.
Ecevit'e yapılan 2002 darbesi ise dördüncü operasyon idi.
Ergenekon tertibi ise beşinci ve son.
 
Gladyo'nun 3 operasyonu
++++++++++++++++++++++
 
Perinçek şunları söyledi:
 
Gladyo muhalefette değil, iktidarda olur.
 
Gladyo'nun ilk operasyonu, 6-7 Eylül olayları idi.
Tarihte Gladyo, yani NATO'nun gizli örgütü olan SüperNATO, sadece Türkiye'de yargılandı.
27 Mayıs devrimcileri, dünyada SüperNATO'yu yargılayan ilk ve tek güçtür.
Yassıada Mahkemeleri'nde 6-7 Eylül olayları açıkça yer aldı.
27 Mayıs devrimcileri, Gladyo'da görev almış olan tüm subayları tasfiye etti, ordudan ihraç etti.
 
Gladyo'nun Türkiye'deki ikinci hareketi 12 Mart 1971'de oldu.
Bunun mantıki devamı 12 Eylül 1980 Amerikancı faşist darbesi idi.
 
Üçüncü operasyon 1 Mayıs 1977'de yapıldı.
Ancak Gladyo'nun bu operasyonu başarısızlığa uğradı.
Ecevit'in hükümet kurmasına engel olamadılar.
 
12 Eylül 1980'de milli devletin ve milli ekonominin tasfiye süreci başladı.
Tasfiye işleminin başına Turgut Özal getirildi.
12 Eylül'ün patronu Turgut Özal'dır. Kenan Evren sopadır.
 
Özal'ın foyasının açığa çıkarılması, Hakim Özese'yi çıldırtmıştı.
Perinçek'in sözünü keserek, "Bu sözlerinize suç duyurusu yapabilirim" diye tehdit etti.
 
Perinçek ince noktaya dokunmuştu. Faşist darbenin patronu Özal idi.
Özal, 24 Ocak 1980'de "24 Ocak kararları" adı ile bilinen milli ekonomiyi tasfiye etme programını açıklamıştı.
Ancak bu kararların demokratik bir ortamda hayata geçirilmesi çok zordu.
Bir sopa gerekiyordu. 9 ay sonra, 12 Eylül günü, elinde sopa ile Kenan Evren zuhur etti.
Böylece Özal, Evren'in sopası sayesinde hiçbir engelle karşılaşmadan milli ekonomiyi tasfiye etme programını, yani 24 Ocak 1980 kararlarını uygulamaya başladı.
 
Aynı programı daha büyük bir şevkle devam ettiren AKP hükümeti zaten Özal'ın devamı olduğunu söylüyordu.
Sopalarının Kenan Evrenler olduğu bir kez daha ortaya konmuştu.
AKP'nin Kenan Evren karşıtı söylemleri, yargılama gösterileri tam bir tiyatro idi.
AKP Hükümetinin içyüzünün böyle tabak gibi ortaya konulması Hakim Bey'i çileden çıkarmıştı
"Suç duyurusu yaparım haa" diye parmağını salladı.


********

 http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?goster=haberdetay&idhaber=4206

29 Mayıs 2012 Salı

Yakaladık mı çuvalı geçiririz

TGB, el konulan çuval görüntülerini istedi


(video kaydı 2:20 dk.)


Türkiye Gençlik Birliği Genel Merkezi'nnde düzenlenen basın açıklamasında 
Genel Başkan İlker Yücel'in okuduğu basın metni: (kısaltılmıştır)

ABD Subayını koruyan Emniyet’e şimdiden duyururuz;
Sokakta Amerikan Askeri yakaladık mı yine çuvalı geçiririz, yine ağlatırız!

Emniyet güçleri, TGB’liler tarafından çekilen çuval geçirme görüntülerine kanunsuz bir şekilde, kopyalarını vermeden el koymuştur.
Hatta, bölgede fotoğraf çeken vatandaşların kameralarına ve olay yerindeki mobese kameralarına bile el koymuştur.
Amaç, ABD’nin karizmasını korumak ve dünyanın tüm ezilen uluslarına moral verecek olan bu görüntülerin topluma mal olmasına engel olmaktır.

Görüntülerin bulunduğu hafıza kartı da dâhil olmak üzere tüm dijital araçlarımızın Ankara-Beytepe’deki Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı’na gönderildiğini, dolayısıyla bu aşamada tarafımıza verilemeyeceğini öğrendik.
Dahası, tarafımıza verilen ve mobese üzerinden alındığı anlaşılan fotoğraflarda olayın öncesine ve sonrasına ait görüntülerimiz yer almakta ancak olay anının görüntüleri, yani ‘suç’ görüntüleri yer almamaktadır.

Buradan tüm dünyaya açıklıyoruz. Görüntülerde suç unsuru var mı yok mu diye incelemenize gerek yok.
O görüntülerde ne olduğunu biz itiraf ediyoruz. O görüntülerde 8 TGB’linin ABD askerine çuval geçirmesinin görüntüleri vardır.
Yani ‘suç unsuru’ vardır. Bizler kendimizi ihbar ediyoruz. Suçluyuz, yargılanalım.
Yeter ki görüntüler kamuoyu ile paylaşılsın. Biz korkmuyoruz, siz de korkmayın.

TGB, ABD emperyalizmine savaş açmış bir gençlik örgütüdür.
Bu yüzden o çuval eylemini gerçekleştirdik.

O görüntüler eninde sonunda elimize geçecek
         ve tıpkı Iraklı gazeteci Muntazar el Zeydi’nin
              ABD Başkanı Bush’a ayakkabı fırlatmasında olduğu gibi
                       tüm dünyaya moral ve mutluluk verecektir.

Bu, rastlantı eseri olmuş bir eylem değildir. Bir kararın ürünüdür.
O kararı TGB olarak tekrar açıklıyoruz:

Bundan sonra ülkemizde bulunan üslerdeki 
             ABD, NATO ve İsrail güçlerine 
    çarşı izinlerine çıkmamalarını öneriyoruz.

Eğer çıkarlarsa 
      meslektaşları Jesus Salazar Munoz’un akıbetini paylaşırlar.

Yine, bundan sonra eğer bir ABD ya da NATO gemisi Ege ya da Akdeniz kıyılarımıza ‘rahatlamak ve eğlenmek’ için yanaşırsa TGB bu kez binlerce gençle oraya gidecek ve bu kez bir değil onlarca askerin kafasına çuval geçirecektir.

Ülkemizdeki ABD ve NATO üsleri kapatılana ve bu canavarlar bölgemizden defolana kadar bu karalılığımız ve eylemlerimiz sürecektir.

TGB Genel Merkezi
5 Kasım 2011

Ülkemizin yiğit evlatları Türkiye Gençlik Birliği'nin (TGB) fedaileri
20 Ekim 2011 günü Bodrum'da Amerikan askerinin başına çuval geçirdiler.

İşte o görüntüler: (video kaydı 2:43 dk.)

********
İşte o sekiz kahraman Türk genci: (video kaydı 3 dk.)
********
Süleymaniye'de Türk askerinin başına çuval geçirilmesinin intikamını böylece alan 8 genç, ertesi gün çuval geçirdikleri yerde yaptıkları basın toplantısında olayı şöyle anlattılar: (video kaydı 10:34 dk.)
********
8 genç, "Amerikan askerinin şeref ve haysiyetini zedelemek" suçlamasıyla 16 yıl hapis istemi ile mahkemeye verildi.

Başlarına Amerikalılar tarafından çuval geçirilen askerlerimizin şeref ve haysiyeti ile zerre kadar ilgilenmeyenler, Amerikan subayının karizmasının çizilmemesi için faaliyete geçtiler.

Ankara'daki Amerikan elçiliği tarafından aranan Savcılık ve Emniyet, çuval geçirme olayına ait bütün cep telefonu, fotoğraf makinesi ve video görüntülerine el koydu.

Kanuna göre, el koydukları bu görüntülerin kopyalarını sahiplerine vermeleri gerekirken vermediler.
Hatta civardaki dükkanlara ait kameraların görüntülerine de el koydular.
Yeter ki Amerikalı subayın çuvallı başı yayınlanmasın, karizma çizilmesin.
Ama geçen gün mahkeme avukatlara bu video kayıtlarından birini vermek zorunda kaldı.
Gençler, o kaydı 28 Mayıs 2012 günü Kadıköy Üvercin Ka'da basına gösterme kararı aldılar: (video kaydı 50 saniye)

********

İkinci çuval eylemi: (video kaydı 2:13 dk.)
********

TGB Genel Başkanı İlker Yücel şu açıklamayı yaptı: (28 Mayıs 2012 Üvercin Ka)
"Bir millet ezilmek ve tarih sahnesinden silinmek isteniyorsa, gençlik tarih sahnesine çıkar.
Gençliğe ve halka ABD'ye karşı mücadele çağrısı yapıyoruz.
Nerede bir Amerikan askeri görürseniz başına çuval geçirin"
"Türk askerinin şeref ve haysiyetini korumayan yargı bizim yargımız değildir.
Birkez daha ilan ediyoruz ki:
ABD ordusunun emperyalist varlığı ülkemizden defolup gidene kadar hiçbir ABD askeri ülkemizde rahat dolaşamayacak ve Jesus Salazar'ın akıbetine uğrayacaktır."
"Değil 16, 160 yılla yargılasanız bile doğru tektir.
Biz doğruyu savunmaya devam edeceğiz."
"Türk Silahlı Kuvvetleri'ne:
"NATO'nun ordusu olursanız çuvala cevap veremezsiniz"
mesajını verdik."
"Bu ordunun bağımsızlık ordusu olduğunu biliyoruz,
fakat ordudaki NATO'cu generalleri de biliyoruz"

********
 TGB Genel Başkan Yardımcısı Utku Reyhan:
"Biz 16'şar yılla yargılanıyorsak Türk askerinin, Türkiye'de hiçbir değeri yoktur. Kafasına çuval da geçirilebilir, hapislere de tıkılabilir. Fakat Amerika'nın sıradan bir askerine dokunulduğu anda demek ki bu ülkede bu eylemi yapan gençler 16'şar yılla yargılanabiliyor. Biz bunu kabul etmiyoruz. Değil 16 yılla, 160 yılla da yargılasanız doğru tektir ve biz onun arkasından gitmeye devam edeceğiz.
Biz bu eylemi 20 Ekim 2011 tarihinde yaptık.
Bu görüntüleri 19 Ekim 2011 tarihinde şehit olan 26 askerimizin ailelerine ithaf ediyoruz.
Bu görüntüleri izleyip asıl katillerin cezalandırıldığını görüp, bir nebze olsun içleri rahat edebilir"  

********
Bu açıklama ve görüntülere yalnız AYDINLIK ve HÜRRİYET gazeteleri yer verdi.


                                                       HÜRRİYET / 28 Mayıs 2012
                                        ******** 


                                                           AYDINLIK / 28 Mayıs 2012

28 Mayıs 2012 Pazartesi

‘Ergenekon dosyasını Bush verdi’ Mustafa Mutlu




Ergenekon ve benzeri davalar, ABD’nin Türkiye’ye karşı açtığı davalardır.

Ergenekon davası, 5 Kasım 2007 günü,  ABD Başkanı Bush’un, Oval Ofis’te Tayyip Erdoğan’a verdiği talimat doğrultusunda açılmıştır.
Bunu, Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen Fehmi Koru açıklamıştır.
********


Bu operasyonlarda tutuklanacak ve yargılanacak olanların listesinin ABD makamları tarafından hazırlandığı ve uygulayıcılara verildiği basında açıkça yazıldı.



Operasyonları yürütmek için 18 Şubat 2008 günü ABD’den 35 kişilik bir ekibin geldiği ve Ankara’ya yerleştiği açıklandı.


Beşiktaş yargısının önüne konulan görev:
                         Türkiye’nin devrimcilerini,
                         yurtseverlerini,
                         Türk Ordusu’nun değerli komutanlarını
ABD adına yargılamaktır.

********
ABD’nin Ortadoğu ve Türkiye’deki stratejik hedefi bellidir. Bunu, BOP haritalarıyla da ortaya koymuştur.

Türkiye’nin Irak, İran ve Suriye ile cepheleşmesinin tek bir sonucu vardır:
Sözde Kürdistan’ın pekiştirilmesi ve genişletilmesi...
Son aylarda bölgede yaşanan gelişmeler de bunu doğrulamaktadır.
Bu sonucun elde edilebilmesi için, buna direnebilecek milli güçlerin tasfiyesi gerekmektedir.

Ergenekon ve diğer operasyonlar, başta üç kurumu hedef almaktadır.
                                    İşçi Partisi,
                                    Türk Silahlı Kuvvetleri ve
                                    Atatürkçü kuruluşlar.

Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz de 23 Temmuz 2008 günü atv  ana haber bülteninde:
               ‘Ergenekon soruşturmasının merkezinde TSK ve İşçi Partisi var’
                                         diyerek bunu açıklamıştı.”

********

Nasıl; siz de neye uğradığınızı şaşırdınız mı?

Bunlar mahalle dedikodusu ya da komplo teorileri değil... Gazete haberi.
Ama ulusal gazetelerde göremezsiniz bu tür haberleri ya da söyleşileri...


Bu da zaten 21 Kasım 2011’de Mersin’deki bir yerel gazetede yayınlanmış...

Ama...
Yaygın medya bu söyleşiden tek bir satır almaya bile cesaret edememiş...
Peki; kim söylüyor bu son derece iddialı ve sert sözleri?
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in avukatı İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz...

Aradan altı aydan fazla bir süre geçmiş ama
                                                 ne ABD yetkilileri
                                                     ne de Başbakanlık,
                                                          bu haberi yalanlamamış...
Sizce de ilginç değil mi?
********

Bu söyleşi ve gözlerden kaçan onlarca haber, söyleşi, köşe yazısı; Mersinli meslektaşım Serdar Zihni Keskinışık’ın “Gafletin Kıyısında” isimli kitabında yer alıyor.

Serdar; yıllarca yerel gazetelerde çalışmış ama ülke gündeminin peşini asla bırakmamış, araştırmacı, titiz ve meslek ilkelerinden ayrılmamaya gayret eden yurtsever bir meslektaşımız...
Çok sayıda ilginç isimle yapılmış onlarca söyleşi var bu kitapta... Kimi türban üzerine, kimi çevre kirliliği hakkında...


Ben her sayfada yeni bir şey öğrendim.
Bu kitap eminim ki sizin de kafanızdaki soru işaretlerini gidermeye hizmet edecek...
Serdar’ın yazım dili temiz, konulara hakim...
Üslubu da su gibi...
Okumanızı öneririm.
********





Anayasanın Ortası...


"Anayasa Uzlaşma Komisyonu"nun içyüzünü anlatmak için sayfalar dolusu yazdım.
Usta kalem ise birkaç cümlede özetleyivermiş. Hem de mizah tadında.
Cumhuriyet, 15 Mayıs 2012

 
BEKİR COŞKUN

Anayasanın Ortası...


Anayasayı yazmaya ortasından başladılar...

Çünkü anlaşamadıkları 
    -- Devletin temel esasları, laiklik, Türklük, Atatürk ilkeleri 
                                                                              baş kısımda...
    -- Çağdaş yaşam ilkeleri sonlarda...

Ortası kalıyor...
Yazıyorlar...
********

Böylece ortasında uzlaşılmış bir anayasa olur ki...
Kenarlarını AKP sonradan koyar...
Size soracak değil...
********

Tüm bu yapılan toplantılar, çağrılar, çalışmalar, 
                                           komisyonlar, uzlaşma numaraları...
Tümü, yeni anayasa uzlaşı ile yapılıyormuş havası vermek için...
Dış dünyayı ve Türkiye’yi kandırmak maksat...
O kadar...

********

Niçin size danışsın?..
Ya da neyi size danıştılar şimdiye kadar mesela?..

********

Bir tek “tutuklu milletvekillerinin salınması” konusunda uzlaşı sağlandı dediler...
                                          Kâğıtlar imzalandı, televizyondan millete kâğıdı gösterdiler...Baktık; A4 kâğıdı...
Üzeri yazılı...
Bu arada; ne kadar hırsız varsa sıvıştı, Hizbullah tüydü, Deniz Feneri yırttı, Sivas’ta insan yakanlar kurtuldu...
Milletvekilleri hâlâ hapiste...
Kâğıdı ise gören yok...
********

Dönüyorum başa...
Yazımına ortasından başlanan ilk anayasa bu...Diyelim ki siz doktora gittiğinizde, ağrımayan yerlerinizi sayıyorsunuz zaten... Ki doktor söylemediğiniz yerin ağrıdığını anlasın...

Anayasanın önce ortasını yazmalarının nedeni:
       Muhalefet o masada daha uzun süre otursun,
       sanki anayasa “uzlaşı ile” yapılıyormuş gibi olsun...
********
Sonra?..
Ortasını yazdıktan sonra, sıra iki ucuna geldiğinde, yani önümüzdeki günlerde önce CHP, peşinden BDP anayasa uzlaşı komisyonunu terk edecekler...
Göreceksiniz...
Figüranlık rolleri bitmiş olacak...
AKP, kurduğu düzenin anayasasını tek başına yapacak size...
********

Bence...
AKP bu ülkeye anayasa yapmamalı...Eğitim, medya, laiklik, demokrasi, özel yaşamın gizliliği, adil yargılanma hakkı gibi en temel ilkeleri yok edene...
Korku, dehşet, kin ve nefreti egemen kılana anayasa yaptırılmaz...

Yoksa ne diyeceksiniz?..
“Anayasanın ortası da bizim” mi?..
********

Anayasa'da tek cümle yeter


PKK / BDP önderliğindeki Demokratik Toplum Kongresi çalıştay yapıyor.
"Demokratik Özerklik Çalıştayı"
BDP Eşbaşkanı Aysel Tuğluk çalıştayda söz alıyor:
"Yeni Anayasa'da tek cümle yeter"
diyor ve, o tek cümleyi şöyle açıklıyor:
"Yani Anayasa gerçekten yeni bir anayasa olacaksa, Kürtlerin statüsü sorunu mutlak surette çözüme kavuşturulmalıdır"
Aksi halde, yeni anayasa yapmanın ne gereği var?
 
                                                          (Cumhuriyet, 13 Mayıs 2012)
 
********
CHP ve MHP yönetimleri
"Mutlaka yeni bir anayasa yapmak lazım, yeni anayasa bir ihtiyaçtır"
deyip duruyorlar, ama yeni bir anayasanın niçin mutlaka gerekli olduğunu bir türlü söyleyemiyorlar.
İşte Aysel Tuğluk söyleyiverdi.
Ne diyecek şimdi Bay Kemal ve Bay Bahçeli?
 
Ne diyecekler, dikkatleri başka yönlere çekip uyutma taktiğine devam ediyorlar.
İşta aynı gün CHP ve MHP'nin uğraştığı konular:
                                                             (Milliyet, 13 Mayıs 2012)
 
CHP öneri yaptı: “Yeni Anayasa'da mahalle baskısına karşı önlem alınsın”
MHP öneri yaptı: "Vatandaşlarımız yargılanmak üzere  yabancı ülkeye verilmesin"
********
 
PKK / BDP, “Yeni Anayasa”nın niçin yapıldığını bilmektedir.
Oslo ve İmralı'da, Aysel Tuğluk'un açıkladığı o madde üzerinde mutabakata varılmıştı.
Beyaz Saray'ın dehlizlerinde Pentagon ve CIA kodamanları tarafından hazırlanan Bölünme Anayasası Oslo'da tarafların önüne konulmuştu.
15 Mayıs günlü Aydınlık köşe yazısında Doğu Perinçek diyor ki:
“Yeni Anayasa, aslında o tek cümle içindir. Geri kalanı hikâyedir. Türkiye’de bunu bilmeyen yok.
Ama CHP ve MHP, kendilerine verilen rolün gereği bilmiyormuş gibi yapıyorlar."
 
********
 
Anayasa, işte bu "Tek Madde" için, yani "Bölünmeye Özgürlük" için yapılmaktadır.
CHP ve MHP, bu "Tek Madde"yi binbir maddelik özlemler ve dilekler arkasında saklamaktadırlar.
 
CHP: "Mahalle baskısına karşı önlem alınsın" maddesini Yeni Anayasa'ya sokmak için teklif veriyor.
Millet "Bakın memlekette mahalle baskısı bile kalmayacak" dolduruşuna getirilirken, ülkenin ve milletin bölünmesi o "Tek Madde" ile Anayasa hükmü haline getiriliverecektir.
CHP ve MHP'nin Yeni Anayasa için yaptıkları tüm öneriler, o "Tek Madde"yi milletin gözünden kaçırma girişimidir.
 
********
 
Aritmetik sorunu yok
Meşruluk sorunu var
 
Yeni Anayasa yapıp Meclis'ten geçirmek için AKP ve BDP (PKK) oyları yeterli.
CHP içindeki bölücü ve Fettoşçu Milletvekilleri de her an takviyeye hazır.
 
Peki AKP niçin CHP ve MHP'yi işin içine katmak için "Uzlaşma Komisyonu" kuruyor?
Çünkü, eğer muhalefet (CHP ve MHP) Anayasa çalışmalarına katılmaz ve Yeni Anayasa yapılmasına karşı çıkar iseler, AKP ve BDP (PKK)'nin yapacakları Anayasanın meşruiyet sorunu olacaktır.
AKP'nin bütün çabası, CHP ve MHP'yi suça ortak etmek, çıkaracakları Bölünme Anayasası'na meşruiyet kazandırmak  içindir.
 
********
 
"Hep beraber Yeni Anayasa yapalım" diye Uzlaşma Komisyonu kurarsanız, her şeyden önce AKP'nin Anayasa yapabilecek ehliyette demokrat, meşru ve yurtsever bir parti olduğunu kabul ediyorsunuz demektir. Millete verilen mesaj budur.
 
Halbuki AKP lideri, "ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı" olduğunu, bu görevin ona verildiğini, ve bu görevi yaptığını söylemektedir.
Başka bir devletin projesinde görev alan bir parti, meşruiyetini kaybetmiş demektir.
Böyle bir partinin Anayasa yapabileceğini kabul ederseniz, Tayyip Bey'in Eşbaşkanlığının da kanunlarımıza uygun ve meşru olduğunu kabul ediyorsunuz demektir.
 
Anayasa Mahkemesi'nin "Laiklik karşıtı eylemlerin odağı" olduğuna karar verdiği AKP'nin laik bir Anayasa yapabileceğini kabul etmiş olursunuz.
 
12 Eylül referandumunda yargıyı hükümetin denetimi altına alarak kuvvetler ayrılığı prensipini, yani demokrasiyi yok eden AKP'nin demokratik bir Anayasa yapabileceğini önceden kabul etmiş olursunuz.
Hem de Tayyip bey "Bu maddeler halkın oyu ile kabul edilmiştir, asla dokundurmam" dediği halde.
Bu maddeler aynı şekilde Yeni Anayasa'ya konulursa, diğer maddeler ne olursa olsun, bu bir Diktatörlük Anayasası olacaktır.
 
Bütün bunları meydanlarda millete anlatıp bu nedenlerle AKP'nin yapacağı Anayasanın meşru olmayacağını açıklamanız gerekirken, kuzu kuzu Uzlaşma Komisyonu masasına oturmanız, AKP'ye koltuk değnekliği yapmaktan başka bir şey değildir.
 
Bütün bunlara rağmen hala masa başında oturmanız, AKP'nin çıkaracağı Anayasayı kabul edeceğiniz anlamına gelir.
"Efendim ben şu şu maddelere itiraz ettim, yetmişsekizinci oturumda masadan kalktım" demenizin hiçbir anlamı yoktur.
Zaten itiraz edeceğinizden kuşkulanılan Anayasa Başlangıç Maddelerinin konuşulmasını AKP en sona bırakmış, Anayasa yazımına Anayasa'nın ortasından başlamıştır.
Bu, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir soytarılıktır.
 
Sonuçta siz masadan kalksanız bile "Yeni Anayasa'nın bir kısmını CHP ve MHP ile ortaklaşa yaptık, bir kısmını da AKP olarak biz yaptık, Meclis oyladı kabul etti" olacak.
Bu noktadan sonra çıkıp nasıl "Ben bu Anayasa'yı kabul etmiyorum" diyebileceksiniz?
Ama, en baştan "Yeni bir Anayasa yapılmasını kabul etmiyorum, bugünden gayrımeşru ilan ediyorum, yaparsanız milletin isyan hakkı doğar" derseniz, millet sizin tutarlı olduğunuzu zaman anlar.
Tehlikeyi o zaman görür.
Şimdi sayenizde millet tehlikeyi görmüyor. Hep birlikte demokratik anayasa yapıyor görüntüsü veriyorsunuz.
 
Gerçekte, Yeni Anayasa ABD'de çoktan yapılmış, Oslo'da AKP ve PKK tarafından onaylanmıştı.
CHP ve MHP, işte zaten yazılmış olan bu Anayasanın oyuncusu olmayı kabul etmişlerdir.
 
********
 
Doğu Perinçek, yazısını şu soruları sorarak bitiriyor:
 
MHP’ye ve CHP’ye tekrar soruyoruz ve cevap alana kadar sormaya devam edeceğiz:
-*- Avrupa Özerklik Şartı, Meclis tarafından kabul edilirse,
-*- Türk Milleti kavramı yerine TC vatandaşlığı kabul edilirse,
-*- "Devletin ve toplumun temel düzenlerinin din esasına dayandırılmayacağı" hükmü Anayasadan kovulursa,
-*- Atatürk Milliyetçiliği Anayasadan atılırsa,
“Yeni Anayasa”yı meşru sayacaklar mı?
 
********

24 Mayıs 2012 Perşembe

Adım adım Uludere



ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, Türk Genelkurmayı, Tayyip Bey, Gül Bey peşpeşe açıklamalar yaptılar.
Bazı açıklamalar karşılıklı yalanlamaya dönüştü.
Olayı iyi takip etmeyenlerin kafası iyice karıştı.
 
Adım adım olayın gelişimine bakarsak kafamız karışmaz.
 
1
Eskiden mayınlı sınırlarda kaçakçıların orası burası kopar, bazan ölürlerdi.
Şimdi sınıra yakın köylerdeki halkın geçimini sağlaması için devlet kaçakçılığa göz yumuyor.
Kaçağa gideceklerin listesi sınır karakolu komutanına veriliyor.
Onun için, Bakan Şahin'in "Ölmeselerdi yakalanıp mahkemeye çıkacaklardı" sözleri tam bir palavradır.
2
O sabah da 35 köylü kaçağa gitmişti. Askerler, onların gelmesini bekliyordu.
Bu arada Amerika "anında istihbarat"ı patlatıverdi: İçlerinde üst düzey komutanlardan birinin de bulunduğu bir gurup PKK'lı sınıra doğru geliyordu.
Amerika'nın verdiği bu bilgi doğru değildi. O insanlar, kaçağa gidip geri dönen köylülerdi. Amerika kasten yanıltıcı bilgi verdi.
Hava sahası saat 18 de kapatıldı. Sınır da kapatıldı.
Kaçağa gidenler bunu haber aldılar. Ama şaşırdılar. Asker, onların gelmesini bekliyordu. Ama sınırı niçin kapatmışlardı? Beklemeye başladılar.
3
Bizim Heronlar zaten sabahtan beri yöreyi gözlüyordu. Kaçağa gidenlerin dönüşü de görülmüştü.
Genelkurmay doğru söylüyordu. Görüntüleri en önce TSK Heronlardan elde etmişti.
Ama Genelkurmay, olayın bundan sonrasını söylemiyor, saklıyordu.
Çünkü gerçeği açıklasa, Tayyip Bey'in ve Amerika'nın bu işteki rolleri anlaşılacaktı.
Genelkurmay kendi Başbakanını ve büyük müttefiki Amerika'yı açıkça ele veremeyeceğine göre, gerçekleri açıklaması beklenemezdi.
Bu nedenle Genelkurmay'ı suçlayamayız.
4
ABD predatörü  köylüleri bombaladı.
Bombalanan ekipte olup da hayatta kalan bir köylünün "Vızıltılar duyuyorduk, bir anda her yeri alevler sardı" sözleri, bombalamayı predatörün yani Amerika'nın yaptığını anlatıyordu.
Çünkü predatör vızıltılar çıkararak gelir.
Jetler ise büyük gürültüler çıkararak gelir.
11 Ocak 2012 günlü Aydınlık gazetesinin manşeti: Köylü : Bizi predatör bombaladı
Aydınlık'ın haberi şöyle devam ediyordu:
Bombardımanı yaşayan köylü:
“Geri dönüş yolunda asker yolları kesti. Bu duruma şaşırdık. Çünkü gidişimizden askerin haberi vardı.
"Sınıra 2,5-3 km. mesafedeydik. Vızıltılar duyuyorduk. Bir anda her yanı alev sardı"
(Gazete kesiği ve haberin tümü aşağıda)
Hiçbir gazete bu haberin üzerine gitmedi, hiçbir muhabir gidip bu köylü ile söyleşi yapma gereği duymadı. Aydınlık ve Ulusal Kanal dışında tüm gazeteler, TV kanalları kulaklarının üzerlerine yattılar. "Bombalama talimatını kim verdi" muhabbetine saplanıp kaldılar, yalandan deliliğe vurup gittiler. Amaçları gerçeklerin ortaya çıkması değildi. kafaları karıştıracak ne kadar yan bilgi varsa piyasaya sürdüler. Yeter ki Amerika'nın suçu açığa çıkmasın.
5
Predatör köylüleri niçin bombaladı?
Amerika'nın planı, Kürt kökenli yurttaşlarımızda büyük bir infial yaratacak bir olay yaratıp bunu Türk Ordusu'nun üzerine yıkmak ve böylece PKK'nın 2012'yi "Kalkışma Yılı" ilan etmesine bahane hazırlamaktı.
Nitekim, 2012'yi kalkışma yılı ilan eden PKK, bu bombalama olayını "kalkışmanın başlangıç noktası" kabul ettiğini açıkladı.
Bu planı Aydınlık gazetesi 3 Ocak 2012 günlü sayısında açıkladı.
(Gazete kesiği ve haberin tümü aşağıda)
Amerika "anında istihbarat"ı verecek, Türk jetleri de köylüleri bombalayacaktı.
Ama bir tehlike vardı. Türk Genelkurmayı bu insanların PKK'lı olduğuna inanmayabilirdi. Plan suya düşebilirdi.
Onun için, Amerika ilk bombayı kendisi atmaya karar verdi. (Aydınlık, 8 Ocak 2012, gazete kesiği aşağıda)
6
"Büyük Müttefik" olarak bastırıp Türk jetlerini de bombardımana göndermek için ABD harekete geçti.
Öyle ya, Türk jetleri bomba atmaz ise "Kim bombaladı" sorusu gündeme gelecek ve gözler predatöre çevrilecekti.
Amerika'nın korktuğu başına gelmek üzere idi. Genelkurmay Amerika'dan gelen bu "anında istihbarat"a inanmamıştı, "Bu insanlar PKK'lı değil, köylü" diyordu.
"Yanıltmak için köylü kıyafeti giymişler, yerel istihbarat aldık" bilgisi geldi Amerika'dan.
Hava Kuvvetleri, istihbaratın doğru olup olmadığını Başbakanlık'tan sordu, yazılı talimat istedi.
Bu süreci odatv açıkladı.
Predatörün bombalamasından 40 dakika kadar sonra Türk jetleri zaten ölmüş olan köylüleri bir daha bombalamak üzere olay yerindeydi.
7
Bundan dolayı,
--Bakan Şahin'in "Bombalama emrini Hava Kuvvetleri'nde görüntüleri izleyen komutan verdi" sözleri,
--Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon'un "Türk yetkililere "İsterseniz yakından bakalım, bunlar sivil mi, PKK'li mi anlayalım" dedik, istemediler, predatörü oradan uzaklaştırmamızı istediler" sözleri,
--Tayyip Bey'in "Amerikan Savunma Bakanlığı  bu sözleri Obama'yı zor duruma düşürmek için söyledi" sözleri
--Genelkurmay'ın "İlk görüntü tesbiti TSK'ya ait İnsansız Hava Aracı (Heron) ile yapılmıştır" sözleri,
--ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'un Tayyip Bey'i ve Genelkurmay'ı yalanlayan "İlk açıklamamız doğrudur, istihbaratı biz verdik" sözleri,
köylüleri öldüren ilk bombaları predatörün yani Amerika'nın attığı gerçeğini gizlemek için piyasaya sürülmüştür.
Yukardaki laf salataları tartışılacak, arka planda kalan gerçek ise hiç gün yüzü görmeyecekti
Ama yanılıyorlardı. Aydınlık gazetesi faktörünü hesaba katmamışlardı.
8
Amerika'nın bütün bu planları suya düştü. Aydınlık gazetesi hain planı açığa çıkardı.

Aydınlık'ın konu ile ilgili arşivi için tıklayınız:

http://aliserdarbolat.blogspot.com/2012/05/amerikay-yeni-kesfettiler.html

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Akılsız sosyalistlere İnti İllimani dersi


Efsanevi Şili Devrimci Gurubu İnti İllimani, akılsız sosyalistlerimize sıkı bir Atatürk dersi verdi.
Bu gibi akılsız sosyalistler sadece Türkiye'de bulunmaktadır.
12 Eylül faşizmi, CIA dehlizlerinde imal edilen Atatürk düşmanlığı virüsünü solculara bulaştırdı.
Kendisini sosyalist zanneden bir sürü akıl fukarası, Atatürk düşmanlığı yapmayı marifet sanıyor.
                                                   İnti İllimani TGB konserinde 19 Mayıs 2012
Dünyanın başka hiçbir ülkesinde devrimciler devrimci önderlere düşmanlık yapmazlar.
Örneğin Fransa'da Robespiyer veya Danton düşmanı bir sosyalist veya komünist bulabilir misiniz?
Veya İtalya'da Garibaldi düşmanı, ABD'de Corc Vaşington düşmanı, İngiltere'de Kromvel düşmanı, Çin'de Sun Yat Sen düşmanı, Güney Amerika'da Bolivar düşmanı bir solcu bulabilir misiniz?
Devrimcilere ancak gericiler düşman olabilir.

********
Düşman olmadıkları gibi, bakın ne yaptılar:
Çavez, devrimden sonra ülkesinin adını "Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti" (República Bolivariana de Venezuela) olarak değiştirdi.
Şimdi biz devrimden sonra ülkemizin adını "Atatürkçü Türkiye Cumhuriyeti" olarak değiştirsek, kendilerini sosyalist sanan bu akılsızlar bize demediklerini bırakmaz.
Ama aynı şeyi yapan Venezuelalı sosyalistlere bir şey diyemiyorlar. Büyük ihtimal bu olayı bilmiyorlar. Öğrenseler belki Çavez'i de faşistlikle suçlarlar.
Gök Tanrı akıl fikir versin.
Venezuela'nın yeni Anayasa'sına, 1924 ve 1961 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'ndan alınan 65 maddenin konulması da cabası.
********
Bunlardan biri "Deniz Gezmiş zamanında Marksist eserler tamamen yayımlanmamıştı. Onun için Deniz Kemalist olduğunu söylüyordu" anlamına gelen bir şeyler saçmaladı.
Peki, bu arkadaşı Küba'ya gönderelim. Küba'da biri istisna, hiçbir yabancı devlet adamının heykeli yok. Ne Marks'ın, ne Lenin'in, ne Mao'nun ne de bir başkasının.
Kimdir bu istisna olan yabancı devlet adamı? Küba'da heykeli olan tek yabancı devlet adamı kim?
Cevap: Atatürk.
Şimdi bu arkadaşa göre Kastro ve Çe Gevara da mı bilinçsiz?

********
Bu arkadaş biliyor mu, Çe Gevara Bolivya'da Amerikalılar tarafından öldürüldüğünde çantasından hangi kitaplar çıktı??
"GRAN DISCURSO - Revolucionario Kemal Atatürk" (BÜYÜK NUTUK - Devrimci Kemal Atatürk) İspanyolca
Kuvayı Milliye Destanı - Nazım Hikmet
"Amo en ti lo imposible", 1961 Havana basımı Şiir Antolojisi 
Lenin'den Mao'ya, Mao'dan Kastro'ya, Çe Gevara'ya kadar bütün devrimciler salak, bilgisiz, bilinçsiz, Marksist eserleri okumamışlar, onun için de Atatürk'ün faşist olduğunu anlayamamışlar, onu devrimci sanmışlar. Ama bizimki uyanık ya, bütün kitapları yutmuş, gerçekleri görmüş.  :))) ... İnsan bu kadar kendini bilmez olabilir mi?

********
Bir sosyalist Lenin'in şu satırlarını okuyup anlamamış olabilir mi?
"Büyük burjuva devrimcilerine derin bir saygı göstermeyen insan Marksist olamaz"
(Lenin, "Proletarya Devrimi ve Dönek Kautsky, Bilim ve Sosyalizm Yayınları 1974 sayfa 23)

********
Komünist Enternasyonal (Komintern) belgeleri, Lenin, Stalin ve Mao'nun Türkiye üzerine yazıları, Bakü 1920 Kurultayı belgeleri basıldı.
(Kaynak Yayınları)
Bunları okuyan, sosyalist liderlerin Atatürk'ü ve Kurtuluş Savaşı'nı nasıl değerlendirdiğini öğrenen bir sosyalist Atatürk düşmanlığı yapabilir mi?
Kaldı ki, onlardan öğrenmemize de gerek yok. Kendi devrimimizi başkalarından mı öğreneceğiz?
Kendi kafası olmayanlar için bu örnekleri verdim.

Kaldı ki, Atatürk burjuva da değildir.
30 ciltlik Atatürk'ün Bütün Eserleri'nin daha ilk cildinde 1904 yılında Mustafa Kemal'in el yazısı ile not defterine yazdığı şu satırları da  mı okumadılar:
"Evvela sosyalist olmalı, maddeyi anlamalı"


Peki, hiç Taksim'e çıkıp oradaki Atatürk Anıtı'na da mı bakmamışlar?
Hiç bakarlar mı, tenezzül bile etmemişlerdir. Bilinçli bir sosyalist (!) o anıtın yanından bile geçmez çünkü.
Halbuki gidip baksalardı, Atatürk'ün emri ile yapılmış olan bu anıtta Atatürk'ün tam arkasında kasketli bir Rus'un heykelini göreceklerdi.
Ama heyhat, görseler bile onun bir Rus olduğunu anlamayacaklardı ki. Cehalet ne kötü şey.
Kimdir bu Taksim Anıtı'nda Atatürk'ün arkasındaki kasketli Rus?
General Mihail Vasilyeviç Frunze. Bir Sovyet Generali. Azılı bir Bolşevik. 
Türk-Sovyet İşbirliği Anlaşması'nı imzalamak için Ankara'ya gelen Sovyet heyetinin başkanı.

********
Atatürk'ün en yakın adamlarından, Atatürk'ün çıkardığı Hakimiyet-i Milliye ve Ulus gazetelerinin başyazarı Falih Rıfkı Atay'ın 1934 yılında verdiği ve Sovyet Ağır Sanayi Bakanlığı'nın Stroim Dergisi'nde yayımlanan demeci:
"Leninizm ve Kemalizm, bütün halk kitlelerinin özgürleştiği, yeryüzünde yeni bir düzen kurulduğu güne kadar birlikte gelişecektir. Dünya, eksenini Bering ile Çanakkale Boğazlarını ve Beyaz Deniz ile Akdeniz'i kesen iki çizgi temelinde değiştirmektedir. Köleleştirilen halk kitlelerinin özgürlük davasını görev edinmiş devrimlere şan olsun"

********
Hiç bir şey okumadıkları, zırcahil oldukları apaçıktır.

********
İşte bu zırcahiller, İnti İllimani gurubuna:
"Siz devrimci, sosyalist bir gurupsunuz. Sizi aldatmışlar. Bu TGB faşist bir örgüttür. 19 Mayıs'ta faşist Atatürk'ü anacaklar. Sakın gelmeyin"
diye mesaj göndermişler.
********
TGB'nin 19 Mayıs 2012 akşamı Küçükçiftlik Park'da verdiği konserde sahneye çıkan İnti İllimani solisti Jorge Cool, bu akılsız solculara yanıt niteliğinde şu konuşmayı yaptı:
"Biz Şili'de kurtuluşun ne olduğunu çok iyi biliriz.
Gençlik her zaman böyle coşkulu olmalı ama önderlerini unutmamalı, onların izinden yürümeli.
Biz liderlerimizi her zaman gönlümüzde taşıyoruz. Tıpkı Atatürk gibi.
Kurtuluşu Türkiye'ye getiren insandır. Bir imparatorluğu (Osmanlıyı kastediyor) ortadan kaldırmış, imparatorluklara (emperyalizmi kastediyor) karşı mücadele ediyor.
Bugün de yeni imparatorluklar var. (İngiltere'nin yerini alan Amerika'yı kastediyor).
Atatürk'ün mücadelesi, yeni imparatorluklara karşı verdiğimiz mücadeleye ışık tutmalı"

********
Çin Halk Cumhuriyeti lise tarih kitabı iç kapağı ve Atatürk sayfaları:
İç kapakta, aşağıda gördüğünüz gibi, 4 büyük devrimcinin renkli resimleri bir arada:
Lenin, Emilyan Pugaçev, Gandi, Atatürk.
Yani, Çin Komünist Partisi'ne göre, 4 büyük devrimciden biri Atatürk. 
4 sayfa tutan Atatürk bölümünden önemli cümleler şunlar:

“Birinci Dünya Savaşı ile yenilen ülkeler arasında bulunan Türkiye, savaştan sonra emperyalist ülkelerin istila ettiği hedef bir ülke oldu.

Ülkelerini kurtarmak için, Türk Halkı, önderi ve yurtsever komutanı olan Kemal ATATÜRK ile ülkelerinin bağımsızlığını kazanmak için çalışıyorlardı.
M.Kemal liderliğindeki yurtsever grup, padişahtan ayrılarak, Nisan 1920’de milli bir hükümet kurdu.O yıl Ağustos’ta padişah, ittifak devletleriyle Sevr Anlaşması’nı imzaladı ve böylece Türkiye, İngiltere, Fransa ve İtalya’nın yarı sömürgesi oldu.Uzun süren bir savaştan sonra, M.Kemal hükümeti 1922 yılında İngiltere’den destek alan padişahın ordusunu ve işgalci Yunanlıları yendi ve 1923 yılında ittifak devletleri ile Lozan Anlaşması’nı imzaladı. Lozan Anlaşması’nda Türkiye’nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü kabul edildi. Yabancı ülkelerin Türkiye üzerindeki egemenlikleri ve ekonomi üzerindeki özel denetim hakları ortadan kaldırıldı. Ayrıca, boğaz bölgesinin tarafsızlaştırılması kabul edildi.
Milli bağımsızlığı kazandıktan sonra, Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ve M.Kemal Birinci Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Daha sonra M.Kemal bazı demokratik reformlar uyguladı. Siyasi olarak padişahlık sistemine son verdi. Din ve devlet işlerini birbirinden ayırdı. Ekonomik alanda önlemler aldı. Kültür ve eğitim alanında laik eğitimi geliştirdi ve harf devrimi yaptı. Arap alfabesinin yerine Latin alfabesini getirdi. Sosyal olarak tüm eski kötü alışkanlıkları ortadan kaldırdı.Bu türlü yenilikler ülkenin bağımsızlığını kuvvetlendirdi ve halkı tekrar diriltecek yola girmesini sağladı.M.Kemal devrimi başarılı bir devrimdir.
M.Kemal devrimi, Osmanlı İmparatorluğu’nun yüzlerce yıl süren derebeylik sistemini bitirdi ve Türkiye tarihinde yeni bir sayfa açtı.”
Çin Komünist Partisi, Çinli çocuklara dünyadaki 4 büyük devrimciden birinin Atatürk olduğunu öğretiyor.
Bizim şaşkın sosyalistler ellerinin altındaki hazinenin kıymetini bilmiyor, tu kaka ediyorlar.
Ne hazin...




Çinli komünistler, "Atatürk milli bağımsızlığı kazandı" diyor, "Başarılı bir devrim yaptı, derebeylik sistemini bitirdi" diyor.
Bizim akılsızlar "Atatürk İngiliz ajanıydı" cinsinden CIA dolmalarını iştahla yutuyorlar.
Hani sosyalisttiniz. Niye Lenin'in, Çinli komünistlerin söylediklerini duymazdan gelip CIA düdükleri öttürüyorsunuz.
Ne yazık...
********
Ben Çin'in Atatürk'üyüm

Yıl 1935...

Mao Zedung, devrimle sonuçlanan Uzun Yürüyüş'e başlamadan önce, Şanghay Meydanı'nda toplanan binlerce komüniste hitap ederken, kendisini şöyle tanıtıyor:

"Ben Çin'in Atatürk'üyüm"
********

Atatürk'ün yaptıklarını bu kadar kısa sürede yapamazdım.
O'na hayranım.
Atatürk ; Ya istiklal ya ölüm...      
Fidel Kastro: Patria o muerte  (Ya vatan ya ölüm)...
     
"Sizin Atatürk gibi bir önderiniz var! Ona sıkıca sarılmak, onun yaşamınıza soktuğu değerlere sahip çıkmak ve korumak sizin bir çok sorununuzu çözecektir!"   
(Fidel Kastro, Küba'yı ziyaret eden bir gurup Türk aydınına)
"Devrimci Kemal Atatürk, bizim esin kaynağımız oldu. 1919'da Anadolu'dan emperyalistleri atmak için, Bandırma gemisiyle Samsun'a çıktı. Büyük bir zafer kazandı. Biz de tam 40 yıl sonra, ülkemizden faşistleri kovmak için Granma gemisiyle Havana'ya çıktık. Biz de zaferle kucaklaştık." 

(Fidel Kastro, 1996'da Habitat Zirvesi'nin konuğu olarak geldiği İstanbul'da Atatürk posteri önünde yaptığı basın toplantısında)

"Çağdaş ve aydınlanmacı Cumhuriyet Devrimlerini bu kadar kısa sürede biz asla başaramazdık.. Türkler sağdan sola doğru yazarken Harf Devrimi ile tam tersi yönde yazmaya başladı. Kıyafet Devrimi ve Medeni Kanun'la kadınlara getirilen statü çok önemliydi. O'na ve devrimlerine hayranım. Kendinize başka bir önder aramayın."

(Aynı basın toplantısında)


Küba'nın başkenti Havana'daki Atatürk büstü, altındaki plakada "Yurtta barış, dünyada barış" sözcükleri ile, sadece 150 kilometre uzaklıktaki ABD emperyalizmine karşı, Kübalılarla birlikte nöbet tutmaya devam ediyor.