31 Ocak 2012 Salı

Hrant: "Bu yasayı Fransa'da çiğneyeceğim"

Aydınlık, 10 Ocak 2012

KCK davasından tutuklu olan yazar Ragıp Zarakolu 7 Ocak 2012 günlü Radikal'deki köşesinde "Düşünce özgürlüğü insanlığa karşı işlenen suçları kapsamaz" başlığıyla çıkan yazısında Ermeni Soykırımı Yasasına ilişkin olarak şunları yazdı:

"Hrant 2006'da beni Ethem Mahcupyan ile birlikte Fransa'da parlamentoda bu yasanın çıkmaması için üçlü deklarasyon imzalamaya ikna etti"

"Hrant bana: "Bu yasayı Fransa'da çiğneyeceğim" dedi."

"Eğer o, soykırım kurbanı bir halkın çocuğu olarak Fransa'daki tasarıya karşı çıkıyorsa, ona "hayır" demek haddim değildi"

Her ne kadar Ragıp Zarakolu bölücülüğe saplanmış eski bir devrimci ise de, Hrant'ın kendisine söylediklerini gizlememiş olması vicdanının derinliklerinde hala bir ışık olduğunu gösteriyor.

Kendisi "Ermeni soykırımı vardır" demesine ve bu tip yasaların parlamentolardan geçmesine onay verdiği halde Hrant'ın  buna karşı çıkışını açıklamış olması takdire şayandır.

Bizi Fransız Senatosu mu tedavi edecek
++++++++++++++++++++++++++++++++++

Konu ile ilgili bir söyleşide Hrant şöyle diyordu:

"Hasta iki toplumuz biz. Türkler ve Ermeniler.
Birbirlerine yönelik ilişkileriyle...
Ermeniler büyük bir travma yaşıyor Türklere yönelik;
                   Türkler ise Ermenilere yönelik büyük bir paranoya yaşıyor.
Tam klinik vak'alar. Kim tedavi edecek?
      Fransız senatosunun kararı mı, Amerikan senatosunun kararı mı?
Kim reçeteyi verecek? Kim bizim doktorumuz?
Ermeniler Türklerin doktoru, Türkler de Ermenilerin.
      Onun dışında doktor, ilaç, hekim yok. Diyalog tek reçete, doktor da birbirleri.
Bunun dışında bir çözüm yok yok ve yok."

+++++++++++++++++++++++++++++++++

29 Ocak 2012 Pazar

Hrant da değilsiniz, Ermeni de. Sadece Amerikancısınız

"Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz" yaygarasını kopardılar.
O kadar edepsiz ve o kadar şirret idiler ki, sesleri o kadar çok ve yüksek çıkıyordu ki, onları duyan insanlar sersemledi, gözleri ve kulakları bağlandı.
Gerçekleri görmeleri bu şekilde engellendi.
Kendini solcu sanan bilinçsiz ve bilgisiz kitleleri de kandırdılar.

"Biz Hrant'ın arkadaşıyız" palavrasını o kadar cesaretle söylüyorladı ki, Hrant'ın ailesini bile inandırıp esir aldılar
Agos gazetesini ele geçirdiler.
Hrant'ın ailesi, avukatlarını bunların arasından seçti. Onlar da cinayetin azmettiricilerinin bulunmaması için çabaladılar.
"Davayı Ergenekon'a bağlayamadınız" diye hakimlerden şikayetçi oldular.

"O kocaman Türk bayrağını Boğaz'a astınız, işte bakın ne oldu" diye dikkatleri başka yöne çektiler.
Fethullah bağlantılı polis şeflerinin "haber elemanı" adı altında örgütlediği BBP ve Alperen bağlantılı  cinayet şebekesinin görülmemesi için çabaladılar.
Cinayeti işletenin Amerika olduğunu gözlerden gizlemek için her şeyi yaptılar.

"Hepimiz Ermeniyiz" sözlerinde samimi değillerdi.
Eğer empati yaparak bu söyleme gelmiş olsalardı, belki biz de onlarla beraber olurduk.
Amerikancı olmalarından doğan görevlerini yerine getirmek için bu söylemi ortaya atmışlardı.
"Katil Amerika" diye yürünmesi gerekirken,
   Amerika'nın suçunu gizlemek için "Hepimiz Ermeniyiz" diye yürüdüler.


Cinayeti önceden biliyorlardı.
++++++++++++++++++++++++
"Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz" pankartları ve pankart çıtaları cinayetten önce hazırlanmıştı.
Kulaklarının üzerine yatmışlar, hazır bekliyorlardı.
Haber duyulur duyulmaz zaten hazır olan pankartları alarak fırladılar.
Hedef olarak "faşistleri", "milliyetçileri" gösterdiler.
Gazı alan guruplardan biri dönüşte İşçi Partisi İl Merkezi'ne saldırmayı bile denedi.
Samast jandarma tarafından yakalanınca, Emniyet'te Türk bayrağı önüne götürülüyor, eline de bir Türk bayrağı tutuşturuluyor, bir taşla iki kuş: Cinayeti sözde Türklüğü savunan biri tarafından öldürüldüğü görüntüsü beyinlere çakılıyor: Suçlu Türk bayrağıdır. Fotoğrafın Emniyette çekildiği gizlenerek Jandarmada çekildiği söyleniyor: Yardımcı suçlu ordu. Katillerin Fethullahçı Emniyet Müdürü'nün "haber elemanları gurubu" mensubu oldukları böyle perdeleniyor, katillerle ordu arasında ilişki kurulması isteniyor. Emniyet içindeki Fethullahçılar ve Miting Tertip Komitesi uyum içinde işte böyle çalışıyorlar.

Miting tertip komitesi de bu şirret yaygaracılardan oluşuyor.
Hrant'ın katili Amerika'nın Büyükelçisi Pearson'u cenaze kolunun en önünde yürüttüler.
O kadar bu işin içinde idiler ki, Hrant'ı telefonla çağırıp gazeteden çıkarak bankaya gitmesine neden olan da bu "arkadaş"larından biri idi.

++++++++++++
Doğu Perinçek, 22 Ocak 2012 günlü Aydınlık'ta şöyle yazıyor:
 "Hrant Dink’e bir telefon geldi ve bankaya koştu.
  Bir daha dönmedi.
  Nerden bilebilirdi, o telefonun kendisini ölüme çağırdığını.
 O telefon kayıtları silindi. Hrant Dink’in avukatları da, o telefon eden kişinin kimliğini hiç araştırmadılar.
 Senaryoda, o ölüme çağıran telefon dostunun adı (x) diye belirlenmişti. (x) olarak kaldı."

++++++++++++

Evet, Hrant'ı dışarı çağıran o "arkadaş" kimdi? Telefon kayıtları neden silindi?
Hrant'ın "arkadaş"ları ve avukatları, o kişinin kimliğini niçin hiç araştırmadılar, "Hrant'ı dışarı çağıran kimdi" diye niçin yaygara koparmadılar?
Cinayetin üzerinden daha 10 gün geçmeden İşçi Partisi bu soruyu soruyordu, Aydınlık dergisi haftalarca üzerine basarak soruyu tekrarlıyordu:
"Hrant'ı dışarı çağıran kimdi"
Hrant'ın "arkadaş"ları, avukatları bu soruyu duymazdan geliyorlardı.
Muhtemelen Hrant'ın ailesinden de gizliyorlardı.
Yıllar sonra, 26 Ocak 2012'de, Hrant'ın kardeşi Orhan Dink "katil Perinçek" diyerek tezgaha bilerek veya bilmeyerek alet olacaktı.


++++++++++++
Doğu Perinçek, yazısına şöyle devam ediyor:
 "Hrant Dink’in öldürülmesi üzerine kalabalıklar ellerinde, “Hepimiz Ermeniyiz” pankartlarıyla yürüyüşe geçti.
 Senaryoya göre, o pankartlar, o pankart çıtaları cinayetten önce hazırlanacaktı.
 “Hepimiz Ermeniyiz” yürüyüşünün en önünde “insan hakları savaşının” dünya şampiyonu ABD Büyükelçisi Pearson yürüyordu.
 Hrant Dink, senaryoya göre Ermeni olduğu için öldürülmemişti; binlerce insanın İstanbul’da “Hepimiz Ermeniyiz” diye yürümesi için katledilmişti.
 Ve “Hepimiz Ermeniyiz” diye yürüyenler nerden bilebilirlerdi, Türkiye için kurulan tuzağa doğru yürüdüklerini."

++++++++++++

Evet, senaryo ABD tarafından yazılmıştı. Senaryonun dışına çıkan Hrant'a izin verilemezdi.
İşte bundan dolayı senaryoda Hrant'ın üzeri çizilmişti. Çünkü Hrant şöyle diyordu:
"Geçmişte İngilizlerin, Fransızların, Rusların Almanların
                şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol neyse, bugün aynen tekrarlanıyor.
Geçmişte Ermeni halkı onlara güvendi, kendilerini Osmanlı'nın zulmünden kurtaracak sandı, ama yanıldılar.
Çünkü onlar geldiler, kendi işlerini, kendi hesaplarını yaptılar.
Çekilip gittiler ve burada kardeşi kardeşle kan içerisinde bıraktılar.
Ve bugün Kürtlerin yaşadığı aynı şey.
Amerika geldi, Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti oluşturmak üzere.
Kürt kardeşlerimiz için orası bir çekim alanı mı oldu, ne oldu, başka bir şey mi oldu?
Ümit mi oldu? Bu, çok tehlikeli bir gidiş.
Amerika bu. Gelir, o kendi hesabını yapar, işine bakar, işi bittiğinde de çeker gider.
Ondan sonra da, burada tekrar insanları kendi didişmesi içinde bırakır."
(Hrant'ın 15 Nisan 2006 günü Malatyalı İşadamları Derneği'ndeki konuşması)


++++++++++++
Doğu Perinçek, yazısını şöyle bitiriyor:
"Hrant Dink senaryonun dışında konuşmuştu.
 Batılı emperyalist devletlerin geçmişte Ermeni meselesini, bugün Kürt meselesini, Türkiye’yi bölmek için kullandıklarını haykırıyor ve emperyalistlere “Elinizi çekin Türkiye’den” diyor; Kürt yurttaşlarımıza da, “Birinci Dünya Savaşında Ermeniler bu oyuna geldi, siz gelmeyin kardeşlerim” diye sesleniyordu.
 Bu konuşma senaryonun dışındaydı ve senaryoda da yasaklanmıştı.
Senaryo içindeki “Hepimiz Ermeniyiz” pankartlı yürüyüş devam ettiriliyor ve bütün kanıtlar Hrant’ı katleden Fethullah Gladyosuna işaret ederken, Yürüyüşün Sözcüsü, senaryo içinde, “Ergenekon” plağını döndürüyordu."
++++++++++++

Evet, Hrant'ın "arkadaş"ları, ölüm haberi alınır alınmaz önceden hazırlanmış pankartlarla yürüyüşü düzenleyenler, ölümünden sonra Agos gazetesine el koyanlar, cenaze merasimini örgütleyen Miting Tertip Komitesi, avukatları, hepsi bu tezgahın içinde idiler.
Hepsi ne Hrant idiler, ne de Ermeni idiler. Öyle olsalardı, bizden olurlardı.
Onlar sadece ve sadece Amerikancı idiler.

Hrant olmadıkları, "Ermeni soykırımı yapıldı" diye yaygara yapmalarından da belli idi.
Hrant, "Bu yasayı Fransa'da çiğneyeceğim" demişti. (Aydınlık manşet, 10 Ocak 2012)
Hrant sosyalistti. Bunlar Amerikancıdır. Hrant ile yakından uzaktan ilgileri yok.

Sadece Amerikancı olsalardı, ona da şükürdü. Ama bunlar, cinayetin operasyon merkezi ile bağlantılılar.
Cinayeti bildikleri halde haber vermemeleri bir yana, telefonla arayıp Dink'i dışarı çıkardılar, tetikçinin önüne attılar.
Şema aşağıda.
Onların oyununa gelip arkalarından yürüyen bilinçsiz kalabalık için diyecek bir şeyimiz yok.


CHP yöneticilerinin ZAMAN aşkı

Gürsel Tekin:
ZAMAN'ı anlatan kelime “vicdan”dır
++++++++++++++++++++++++++++++


ZAMAN gaz tenekesinin 25. yılı kutlamasına katılanlar ve konuşma yapanlar:

Fethullah Gülen’in ZAMAN Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı:
"Yeni Türkiye'nin oluşum sürecinde ZAMAN, üzerine düşen misyonu yerine getirmiştir"
"ZAMAN, Yeni Türkiye'nin simgesidir"
dedi, devleti ve AKP'yi övdü.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin:
"ZAMAN'ı tek kelimede anlatmak gerekirse bence o kelime vicdandır.
Nice 25 yıllar diliyorum"

 CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak:
"ZAMAN, her gün takip ettiğim bir gazete, inşallah daha uzun yıllar hizmet eder"

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan:
"ZAMAN ateşlerde açan bir çiçek.
Müdahalelere çanak tutmayan, psikolojik operasyonlara selam durmayan,
                                                     emir-komuta zinciri içerisinde manşet atmayan,
                                     zor zamanlarda hakkı hukuku, demokrasiyi savunan bir gazete"

Tören Yeri:
Ankara Ticaret Odası (ATO) Kongre ve Sergi Sarayı

Törene Katılanlar:
Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak
CHP'li yetkililer
CHP Genel Başkan Yardımcıları Erdoğan Toprak, Gürsel Tekin
CHP'li vekiller Faik Öztrak, Mehmet Ali Susam, Aydın Ayaydın, Ferit Mevlüt Aslanoğlu

*********
Gürsel Tekin:
CHP, Abdullah Gül için de var
+++++++++++++++++++++++++

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, Metin Özkan'a açıklıyor:

Metin Özkan:
Tekin'e Cumhurbaşkanının görev süresi ile ilgili düzenlemeyi Anayasa Mahkemesine götürüp götürmeyeceklerini soruyorum.

Gürsel Tekin:
'Temennimiz Cumhurbaşkanının önce kendi haklarına sahip çıkmasıdır.'

Metin Özkan:
Peki, Cumhurbaşkanı yasayı veto edip meclise göndermez ve onaylarsa ne yapacaksınız?

Gürsel Tekin:
'Sevgili Metin, 'Biz herkesin CHP'siyiz... CHP herkes için var' demiyor muyuz?
CHP tabii ki Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül için de var.
Biz nasıl ki her ezilen, horlanan, hakkı yenen, ötekileştirilen ve mağdur edilen vatandaşlarımızın hakkını savunuyoruz, Cumhurbaşkanımızın da hakkını savunup bu konuyu Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. Sayın Gül endişe etmesin, sağlığına dikkat etsin yeter. Havalar soğuk maazallah üşütmesini falan istemeyiz.'



www.gazetevatanemek.com
Gazete Vatan ve Emek | Aydınlık bir gelecek için...






*******

Gürsel Tekin:
"Komutanları alıp cezaevine sokacaksın, başka türlü olmaz"
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Zaman'a çarpıcı açıklamalar yapan Tekin, iktidarın 'bir daha darbe olmaması' için yapacağı mücadeleye kendilerinin de ciddi olarak destek vereceklerini söylüyor.  
"Darbe yapmışlarla hesaplaşalım, darbe yapma olasılığı olanlarla da hesaplaşırız."
Tekin, Balyoz soruşturmasını ise şöyle değerlendiriyor:
"Sizin gözaltına almış olduğunuz Türkiye'de en önemli generaller.
Niçin alıyorsunuz? Belli ki elinizde sabit belgeler ve suçlar vardır.
Alıp cezaevine sokacaksınız. Başka türlü olmaz.
Aldığınız adamları niçin bıraktınız? Kim bıraktırdı?
3'lü zirvenin sonucunda bırakılmadı mı? Varsa bu planlar gereğini yapsınlar.
Eğer bu planlar devletin elinde, Başbakan'ın elindeyse gerçekten bu olumsuzluklar varsa hukuku işletsinler."

*******
Kemal Kılıçdaroğlu:
"Yargıda cemaat kadrolaşması var" demeyi doğru bulmuyorum
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
CNN Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat:
"Yargıda cemaat yapılanması var" iddialarına ne diyorsunuz?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu:
"Yargı içinde şöyle böyle kadrolaşma vardır demeyi doğru bulmuyorum."
CNN Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat:
Ergenekon ile Hrant Dink suikastı arasında bir bağlantı görüyor musunuz?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu:
*******
İLGİLİ YAZILAR:
Gürsel Tekin: CHP 'Abdullah Gül' için de var!
Gül, "CHP, Anayasa Mahkemesi'ne gidecektir''
Yalçın Küçük : CHP’de Üç Fethullah
Israel-Gulan-Kilichdaroglu [Yalçın Küçük]
Gül kokulu muhalefet [Deniz Hakan]
CIMBIZ : Baykal’ın Erdoğan’a “eşli ziyareti”ni gazeteler nasıl “gördü”?
Hadi Özışık: Ekrem Dumanlı ile Başbakan Erdoğan düşman çatlattı!
“Porno rekortmeni, bomba gazteci” Yarkadaş ve CHP
ODATV bunu hep yapıyor!
“Belli ki sabit suç var, o komutanları alıp cezaevine sokacaksın…”
Bir alçağın hezeyanları : “Barış Yarkadaş”, Gerçek Gündem
Gürsel Tekin’in ZAMAN’ı Gelmiş : “Yeni anayasa ülke için şans”


28 Ocak 2012 Cumartesi

Paris'e gitmeyen palavra atmasın


AKP yöneticileri ne yapabileceklerini (daha doğrusu ne yapmayacaklarını) ilan ettiler.

Gazeteciler sormazsa, Paris'e gitmezsen ne olacak?
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Ahmet Davutoğlu
, Fransa makamlarına soruyor:
“Paris’te gazeteciler bana sorarsa, ben Ermeni soykırımı konusundaki görüşünü açıklarsam, ne olacak?” 
Bülent Arınç Bey, havaya konuşuyor:
“Tayyip Erdoğan Paris’e gelse, ‘Ermeni soykırımı olmamıştır’ dese, ne yapacaklar?”

Büyük davaların savunulmasında böyle pazarlıklar olmaz.
Fransız yargısına böyle acizane sorular sorulmaz.
Eğer Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Başbakanı, bir Dışişleri Bakanı varsa, o tantanalı uçaklarından birine biner, gider Paris’te bir konferans verir, tarihsel gerçekleri anlatır.Fransız kamuoyu böyle aydınlatılır. Daha önemlisi, Türkiye’ye yönelik tertipler böyle bozulur.

Mücadele adam gibi verilir
++++++++++++++++++++++
Mücadele, öyle “artistlik” yaparak, kamuoyu önünde dans ederek, pazarlıklarla ve zavallılık sergileyerek verilmez.Mücadele Talat Paşa Komitesi’nin 7 yıldır yaptığı gibi verilir.
Ama bunu yapmak için, Talat Paşa’nın ve Atatürk’ün düşmanı olmayacaksın, onların devrimci geleneğini yürüteceksin!

Lozan sarayının merdivenlerinden yapılan açıklama
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

2005 yılı Nisan sonunda Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu hakkında İsviçre’de “Ermeni soykırımı iddiası tarihsel gerçeklere uymuyor” dediği için ceza soruşturması açılınca,
İşçi Partisi Genel Başkanı, uçağa atladı ve İsviçre’ye gitti.

"İsviçre'de gazeteciler sorarsa ne olacak, soykırım olmamıştır desem ne yapacaklar" gibi pazarlıklar yapmadı İsviçre ile.

7 Mayıs 2005 günü basını Lozan Antlaşmasının yapıldığı binanın önüne çağırdı.
Binanın merdivenlerine çıktı.
Önce İsviçre’nin resmi dili Almanca, arkasından Türkçe olarak, 1915 olayları konusunda özet bir açıklama yaptı.
“Ermeni soykırımı” yalanının 1915 yılında Türkiye’yi paylaşmak için savaşan İngiliz ve Fransız emperyalistleri tarafından psikolojik savaş kapsamında uydurulduğunu belirtti.
 İsviçre polis kameraları bu konuşmayı çekti ve basında haber oldu.
İşçi Partisi Genel Başkanı, akşam Bern şehrindeki yemekli toplantıda bu kez 350 insanın önünde aynı görüşlerini tekrar açıkladı ve Türkiye’ye döndü.
İsviçre polisleri kamera çekimine devam ediyordu.

Lozan akıncılarının Lozan sarayındaki toplu açıklaması
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

  Mücadele orada bitmemiştir. 22-24 Temmuz 2005 günleri Denktaş önderliğinde İsviçre’ye giden 200 aydınımız,
 - Zürich Hilton Otelinde yaptıkları basın toplantısında,
 - Winterthur’daki konferansta,
 - 24 Temmuz 2005 Lozan mitinginde 5 bin yurttaşla birlikte,
 - Ve aynı gün Lozan Barış Antlaşması’nın yapıldığı sarayın salonunda,
1915 gerçeklerini anlattılar
Hep bir ağızdan şöyle haykırdılar:
 “Ermeni soykırımı tarihsel bir yalandır.
 “Ermeni soykırımı, uluslararası bir yalandır.
 “Ermeni soykırımı, emperyalist bir yalandır.
 “Biz vatanımızı savunduk.”

 Bunun üzerine Lozan Polis şefi gelmiş, “Ben şimdi ne yapacağım, otobüsleri getirip, buradaki 600 kişiyi gözaltına mı alacağım” diye acz içinde sormuştur.
 Hiçbir şey yapamamıştır.


Helikopterli, polis köpekli Bern Konferansı
++++++++++++++++++++++++++++++++++++

İşçi Partisi Genel Başkanı, 18 Eylül 2005 günü İsviçre’nin başkenti Bern’de 300 kişiye Ermeni meselesi konusunda Almanca konferans vermiştir.
Yukarıda helikopterler uçmaktadır ve konferans salonuna giden caddeler yüzlerce polis tarafından kuşatılmıştır.
Konferans salonuna gelenler, polis tarafından kurt köpekleriyle karşılanmaktadır.
Bu ortamda ve daha önce yazılı olarak verilmiş olan “Ermeni sorunundan söz etmeyeceksin” şeklindeki Polis tebligatını Doğu Perinçek çöp sepetine atmıştır.

19 Eylül 2005 günü Doğu Perinçek, sorgu için Lozan Sorgu Yargıçlığına çağırılmıştır.

İşçi Partisi Genel Başkanı, Lozan Sorgu Yargıcına gitmeden önce, Zürih’te yine Almanca bir basın toplantısı yapmıştır.

Salona girdiği zaman, masanın başında “Zürich Polis Müdürü”nün oturduğunu öğrenince, kendisine kimliğini sormuş, onu yerinden kaldırtmış ve salonun en arkasındaki iskemleye oturtmuş ve İsviçre kamuoyuna gerçekleri anlatmıştır.

İsviçre Devlet Televizyonundan Sorgu Yargıcının açıklaması
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Bu basın toplantısından sonra, yanında İP MKK üyesi rahmetli Dinçer Kömek ile Lozan’a gitmiş ve Sorgu Yargıcı Jacques Antenen’e 2,5 saat ifade vermiştir.
İfadeden birkaç saat sonra, Lozan Sorgu Yargıcı Jacques Antenen, Doğu Perinçek hakkındaki dosyayı kapattığını İsviçre televizyonlarına bizzat açıklamıştır.
İsviçre Devlet Televizyonu 1. Kanalı SF1, haberi, “İsviçre Devleti Doğu Perinçek’e boyun eğdi” başlığıyla vermiştir.

Daha sonra Atlantik merkezleri sürece müdahale etmiş ve dava açılmıştır.
Bu süreçte Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül yönetimi, Ocak 2006 sonundan itibaren Talat Paşa Komitesi’ni sırtından vurmuştur.

İsviçre Mahkemesi'ni, Perinçek hakkında dava açması için, AKP Adalet Bakanı Cemil Çiçek cesaretlendirdi.

İsviçre Adalet Bakanı Blocher, TV'de, canlı yayında, bu ihaneti açıkladı:
“Meslektaşım Türkiye Adalet Bakanı Cemil Çiçek duruşmalar sırasında buradaydı, görüştük.
Kendisi bana Doğu Perinçek’in aşırı muhalifleri olduğunu belirtti.
Türkiye hükümetinden ciddi bir tepki olmayacak.”

Cemil Çiçek'in bu beyanı üzerine, Lozan Sorgu Yargıcı'nın kapatmış olduğu dosya tekrar açıldı.

"Talat Paşa Komitesi'ni dağıtın"
++++++++++++++++++++++++++
İsviçre, Fransa ve Almanya'da bu yasaya karşı eylemler
                      Rauf Denktaş ve Doğu Perinçek önderliğindeki
                                    Talat Paşa Komitesi tarafından düzenlenmişti.

Eylül 2006'da Avrupa Parlamentosu AKP Hükümeti'ne
                 "Talat Paşa Komitesi'ni dağıtın" talimatı verdi, aynen bu sözcüklerle.

Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam toplantısında, Talat Paşa Komitesi'ne katılan AKP milletvekillerini “Siz nasıl Rauf Denktaş ve Doğu Perinçek’in arkasından yürürsünüz”   diye azarladı.  Gazeteler aynen böyle yazdı.

"Talat Paşa Komitesi'ni dağıtın" talimatını alan AKP Hükümeti,  
   Talat Paşa Komitesi'ni kapatmak için uygun bir suç maddesi bulamadığı için,  
                           konuyu Beşiktaş Özel Yetkili Ergenekon Savcılarına havale etti.

Ergenekon Savcıları, Talat Paşa Komitesi'ni "Ergenekoncu" ilan ettiler.
Ergenekon İddianamesi'ne Talat Paşa Komitesi’nin faaliyetlerini suç eylemleri olarak uzun uzun yazdılar.
Beşiktaş Savcısı Cihan Kansız, her tutuklamada uzun uzun Talat Paşa Komitesi’ni sormaktadır.
İsviçre'de bu yasanın çıkması için başı çekmiş olan İsviçre Dışişleri Bakanı'nın  Fransa'daki oylamadan önce Türkiye'ye şeref konuğu olarak davet edilmesi gelinen son noktadır.
İşte soykırım yalanına karşı mücadele AKP hükümeti tarafından böyle baltalandı.

++++++++

Doğu Perinçek'in 25 Ocak 2012 günlü Aydınlık köşe yazısı kısaltılarak ve bazı eklemeler yapılarak tarafımdan yeniden düzenlenmiştir. ASB
++++++++
GENİŞ BİLGİ İÇİN BKZ:
Talat Paşa Komitesi’nin mücadelesi çok önemli bir tecrübedir. İncelenmelidir.
Bu mücadeleyi özetleyen kitap: Doğu Perinçek, Ermeni Sorununda Strateji ve Siyaset.