16 Ağustos 2011 Salı

Tayyip Bey, KKTC'yi yok etmek için düğmeye bastı

Ali Serdar Bolat    26 Temmuz 2011
Tayyip Bey bir KKTC yandaşlığı, bir "milliyetçilik" numarası çekti,
  Sözcü gazetesi dahil yurtsever görüşte olan birçok kişi dolmayı yuttu.
"Erdoğan doğru yolu buldu" diye sevindirik oldular.
Eh be kardeşim, siz bile bu kadar kolay aldatılabiliyorsanız, %49'u niye eleştiriyorsunuz?

Tayyip Bey, "Uzlaşmaz adam, çözüme engel oluyor" gibi safsatalarla ayağını kaydırdığı KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın "çözüme engel olan uzlaşmaz" diye saldırmış olduğu görüşlerini aynen tekrarladı.
"Adil, eşit statüde, iki kurucu devlet esasına dayanan federatif yapı." dedi.
"Kıbrıs'tan asker çekmeyiz, Maraş ve Güzelyurt'ta taviz vermeyiz, Kıbrıs diye bir devlet yok" dedi.

Peki, o zaman Sayın Rauf Denktaş'a gidip:
"Kusura bakmayın, biz yanılmışız. Siz doğru görüşleri savunuyormuşsunuz. Geç de olsa anladık"
demesi gerekmez miydi?
Ergenekon Hakim ve Savcılarına:
"Yahu, Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım'ı tahliye edin, onun ve Ulusal Kanal İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya hakkındaki davayı düşürün, meğerse onlar haklıymış, ben telefonda Talat'a Rauf Denktaş için "Bitti o, artık o bitti" demiştim, "İki devlet olarak tanınmayı dile getirmeyelim" demiştim, onları da bu konuşmalarımı yayımladıkları için tutuklatmıştım. Meğer bu söylediklerimde hatalı imişim"
demesi gerekmez miydi?

Aslında, bir gazetecinin sorusuna verdiği cevap, Tayyip Bey'in KKTC yandaşlığı görüntüsünün sahte olduğunu anlamaya yeterdi.
Gazeteci: "KKTC'nin tanınmasını isteyecek misiniz?"
Tayyip Bey: "Onu karıştırmayın, zamanı değil, erken"
Nasıl erken, KKTC 1983'de kuruldu. 28 yıl geçmiş. Ne zaman tanınacak? 100 yıl sonra mı?

Tayyip Bey, Annan Planı referandumu sonrasında, Azerbaycan, Suriye, İran, Pakistan gibi ülkelerin gayrı resmi ve resmi kanallardan ulaştırdığı "KKTC’yi tanıyabiliriz" mesajlarını "Bizim böyle bir talebimiz yok" diye reddetmişti. Tayyip Bey değişmemiştir.
Annan Planı referandumda red edilince, tanınma için koşullar olgunlaşmıştı. Ama Tayyip Bey inatla KKTC'yi "Birleşik Kıbrıs Devleti" içinde eriterek AB'ye ve Rum'a hediye etme planında ısrar etmişti.

+++++++++++++++

Bir de işe Tayyip Bey'in taktiği açısından bakalım.
Mehmet Ali Güller, püf noktasını yakalamış, şöyle yazıyor:
"Tayyip Erdoğan, stratejik konularda taviz vermeden önce mutlaka tavizin tam tersi istikamette konuşuyor, eylemlerde bulunuyor.
Böylece kamuoyunu o tavize hazırlıyor. Hatta, tavizden sonra "istediğimizi aldık" bile diyebiliyor.
Kısacası, Erdoğan, balonu patlatmadan önce şişiriyor."
(Aydınlık, 21 Temmuz 2011 sayfa 7)

+++++++++++++++++

Güller'in tesbiti son derece doğru, işte örnekler:

"Füze kalkanında buton (düğme) bizde olacak, yoksa kabul etmeyiz" diye gürledi.
Buton NATO'da olacak şekilde anlaşma imzalanınca "Bizim de istediğimiz buydu" dedi.

"Hz. Muhammed'e hakaret eden karikatür olayından dolayı Rasmussen'in NATO Genel Sekreteri olmasına karşıyız" diye gürledi.
Rasmussen'in NATO Genel Sekreteri olmasına onay verdi, "Çok iyi oldu" dedi.
O günden beri Rasmussen, Tayyip Bey'in en sık görüştüğü kişiler listesine girdi.

"Kaddafi bana İnsan Hakları ödülü verdi, kardeşim Kaddafi, vizeleri kaldırıyoruz" diye haykırdı.
"Ne işi var NATO'nun Libya'da" diye gürledi.
İngiltere, Fransa Libya'ya saldırınca: "Saldırıyı NATO yönetsin, biz de gemi, uçak verelim, saldırıya katılalım" dedi.
"Diktatör Kaddafi, çek git" dedi.

"Avrupa'nın Şengen'i gibi biz de Müslüman ülkeler arasında Şamgen yapacağız. Vizeleri kaldırdık. Kardeşim Esad" dedi.
NATO'cu teröristler Suriye'yi kana bulayınca: "Diktatör Esad, çek git, veya reform yap, yoksa müdahale meşru olur" dedi.

"Van minıt" diye ortalığı ayağa kaldırdı.
Bir ay sonra İsrail'in OECD üyelik talebini onayladı. OECD'ye girmeye hak kazanan İsrail'de bayram ilan edildi.
"Van minıt" olmasaydı, İsrail'in üyeliğini onayladığı için acayip eleştirilecekti. Bu sayede eleştiriden kurtuldu.
İşlediği ayıbı "Van minıt" yaygarası ile kamufle etti.

Şimdi de Kıbrıs'ta vereceği tavizleri örtbas etmek için esip gürlüyor.
Bu tavizlerin başında, havaalanı ve limanlarımızı Rum uçak ve gemilerine açmak geliyor.

+++++++++++++++++++

"Güney Kıbrıs Rum Yönetimi eğer Avrupa Birliği Dönem Başkanı seçilirse, AB ile müzakereleri dondururuz" dedi Tayyip Bey.
Ulusalcılarımız arasındaki bazı şaşkınlar "İşte böyle olmalı, aferin" diye sevindirik oldular.
Yuh yani. Bir yıldan fazla bir zamandır müzakerelerin AB tarafından dondurulmuş olduğunu bilmiyor musunuz?
AB zaten dondurmuş. Zaten karşı tarafça dondurulmuş olan bir şey için "Dondururuz" demek saçma ötesi.
Türkiye, limanlarını Rum gemi ve uçaklarına açmadığı için müzakereler AB tarafından donduruldu.
Son bir yolda yeni başlık açılmadığı gibi,eskiden açılmış olan başlıkların hiçbiri kapatılmadı.
Haberiniz yok  mu? Uyuyor musunuz?

++++++++++++++++++++

"Kıbrıs diye bir devlet yok" dedi Tayyip Bey.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin "Kıbrıs Cumhuriyeti" adı ile "Bütün Kıbrıs Adası'nı temsilen" Avrupa Birliği üyesi olması için olur veren Tayyip Bey değil miydi?

Bu dandik "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin bir üyesi olduğu Avrupa Birliği'nin Anayasası'nı Türk düşmanı Papa'nın heykeli altında imzalayanlar Tayyip ve Gül Beyler değil miydi?
Bu AB Anayasası'nın altında "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin imzası ile aynı sayfada Tayyip ve Gül Beylerin imzası yok mu?
Hani Kıbrıs diye bir devlet yoktu? O zaman niye Avrupa Birliği yetkililerine:
 "Yahu kardeşim, bu Anayasanın altında Kıbrıs Cumhuriyeti diye olmayan bir devletin imzası var, biz Türkiye Başbakanı ve Cumhurbaşkanı olarak, olmayan bir devletin imzasının yanına imza atmayız" demediler?

İmza attılar, hem bu devletin varlığını, hem de KKTC toprakları dahil tüm Kıbrıs'ı temsil ettiğini kabul etmiş oldular.
Şimdi Tayyip Bey "Kıbrıs diye bir devlet yok" dedi diye bazı ulusalcılar sevindirik oluyor. Aklınıza şaşayım.

+++++++++++++++++++++

Mehmet Ali Güller, yukarıda alıntı yaptığım yazısının sonunu şöyle bağlıyor:
"Sonuç olarak Erdoğan'ın herhangi bir politikada "tavır değiştirmesi", "milli bir çizgiye girmesi" gibi bir ihtimal yoktur.
Eşyanın tabiatına aykırıdır.
Çünkü Erdoğan, ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nin eşbaşkanıdır.
O koltuktan da Ankara yerine Washington politikaları uygulanır sadece"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder